Bakın, 1 Mayıs 2003 tarihinde Bingöl'de 6,4 büyüklüğünde deprem meydana gelmiş, 176 vatandaşımızı kaybetmiştik.
Tablo bugünkü Elazığ ile aynıydı. Yüzlerce bina ya çökmüş, ya da ağır hasar almıştı.
AKP ise daha üç, beş aylık iktidardı. Sayın Erdoğan, kendinden önceki iktidarları, belediyeleri, inşaatçıları çok ağır cümlelerle itham ediyordu (ki, bu sözlerine aynen katılıyorum).
Ne diyordu Sayın Erdoğan?
"Kırılan ar damarıdır. Binaların yıkılmasının asıl sebebi ahlak hırsızlığıdır. Demokrasiden çalmaktır. Hukuk kapkaççılığıdır. Siyaset yankesiciliğidir. Kamu yönetimi kalpazanlığıdır.
Depremde insanlarımızın ölmesi, sadece malzemeden çalma hırsızlığı değildir, aynı zamanda insanlık hırsızlığıdır.
Kader diye geçiştirilemez. Tedbirli olmak, aklını kullanmak, insanın en büyük vasfıdır.
Türkiye yıllarca har vurup harman savurma mantığıyla yönetildiği için bu sonuçlar yaşanıyor. Gerçekleri konuşmalıyız. Deprem konusunda yıllardır hiçbir önlem alınmadı. Yıllardır hiçbir çözüm üretilmedi. Sadece vaat üretildi. Sorun sadece inşaat malzemesi çalmaya indirgenemez. Depremlerde ortaya çıkan felaketin asıl sebebi, kamudaki yolsuzluklardır, yönetim sorunudur."
Şimdi Sayın Erdoğan depreme, kader diyor. 18 yıldır deprem için ne yaptınız, sorusuna celalleniyor.
Olsun. Biz yine de soralım; 18 yıldır deprem için ne yaptınız?
Veya soruyu şöyle değiştireyim; Suriyeliler için hazırladığınız projeleri neden milletimiz için hazırlamadınız?
Evet, "Deprem vergileri nereye harcanması gerekiyorsa oraya harcanmıştır. Bunları açıklamaya zamanımız yok" diyen iktidar daha üç, beş ay öncesinde ülkemizdeki Suriyeliler için müthiş projeleri hem de büyük bir övünç ile açıklamışlardı.
Neydi o projeler? Suriyelilere sağlam konut projesi.
Açıkladıkları projeye göre Suriye topraklarında oluşturulacak güvenli bölgelere köyler, kasabalar, şehirler kuracaklardı. Sayın Erdoğan, New York'ta BM İklim Zirvesi'nde bu planı açıklamıştı.
Gerek o zirvede ve gerekse ülkemizde yapılan açıklamalara göre 200 bin konutluk köyler, kasabalar inşa edilecek ve buralarda 3 milyona yakın Suriyeli iskan edilecekti.
Hatta projenin maliyetini bile açıklamışlardı; 23 milyar Euro
Hükümet öylesine ince çalışmıştı ki, bu proje için ihtiyaç duyulan arazi miktarının 9 bin 260 hektar, mevcut arazinin ise 16 bin 191 hektar olduğunu da dile getirmişlerdi. Yani mekan sorunu yoktu.
Hatta yapılacak konutların özellikleri bile hazırlanmıştı. Yöresel mimariye uygun tasarlanacak. Engelliler için merdiven yerine iniş-çıkış rampası gibi özel alanlar inşa edilecek.
Ayrıca lavabo ve mutfak gibi kullanım alanları da engellilerin boy ve engel durumları dikkate alınarak yapılacak. Konut projesinin içerisinde okul, sağlık ocağı, cami ve sosyal tesisler de bulunacak.
Ha! Bu konutların bir kısmı yapıldı, bir kısmı da yapılıyor.
Ya Türk milleti
Türkiye'de konut arazisi sorunu var mı? Yok. Kum var mı? Var. Demir var mı? Var. Kepçe, dozer, kamyon vs. var mı? Var. İnşaat mühendisi var mı? Var. İşçi var mı? O da var.
Eee! Suriyeliler için birkaç ayda hazırlayıp, uygulamaya soktuğunuz projeleri 18 yıldır milletimiz için neden hazırlamadınız?
Bir başka şey söyleyeyim. Kanal İstanbul projesini ve 1 milyon 200 bin insanın yaşayacağı akıllı şehir görsellerini, sinevizyonlarını hepimize izlettirdiler;
yahu akıllısı sizin olsun, şu millete güvenli şehirler neden kurmadınız?
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024