“En palavracı kim” yarışmasında rakiplerden biri; bizim orda öyle büyük kazanlar yapılır ki, imalatta ustalar birbirlerinin çekiç seslerini” duymazlar, deyince, rakip “palavracı” devreye girer; o ne ki, bizim tarlalarımızda yetişen lahanalar baltayla kesilirler, ne baltayı sallayanlar birbirini görür ne baltaları görünür.
Amma attın der rakip palavracı.
“Eeee, öylesi kazana, böylesi lahana, diye cevap verir musabık.
Yazıma, “CHP yine AKP’nin setr–i avreti oldu” başlığını atacaktım ya. İyi de sen bu başlığı daha önce atmıştın, demeyin diye vazgeçtim.
Bu milletin dinî duyargasına, milli omurgasına bu iktidar kadar kötülük yapan, onu sarsan, ifsat eden bir başka iktidar iş başına gelmemiştir tarih boyu.
Yapılanları akl–i selim bir algılayışla tahlil edenler bunun böyle olduğunu anlar.
Böylesi bir algılayış toplumun geneline yayılacağı anda bir CHP yetkilisi kalkar/ayağa kaldırılır ve AKP’yi dindarlıkla itham eder.
Vatandaş da “vay be, az kalsın yanlış bir karar verecektim” deyip, iktidarın yaptığı bütün gayr–i İslamî icraatlara, sırf CHP’ye muhalefet olsun diye sahip çıkar.
Sayın Başbakanımız, kiliseyi “besmele” ile açar, vatandaş ne oluyor ya Hû! İslam tarihinde nerede, ne zaman, hangi Müslüman “besmele” ile kilise açtı? Deyip sorgulamaya kalkacak olsa, hemen CHP devreye girer ve hükümeti şeriatçı ilan eder, vatandaş geri adım atar.
Seksen beş yıldır kapalı olan ve Pontus hayali taşıyanlar için sembol değer taşıyan Sümela Manastırı “hizmete açılır”, vatandaş, şu ana kadar bunu “din dışı görünümlü” iktidarlar bile yapmadı. Nasıl olur be? diyecek ki, bir CHP’li kalkar iktidarı şeriat özlemcisi ilan eder, vatandaş susar.
Doksan beş yıldır kapalı olan “Ermenî ideallerinin sembolü” Akdamar kilisesinin 2 trilyon 600 milyar harcanarak restore edip ideallere uygun hale getirildi bu iktidar tarafından.
Etrafında bugünlük tek Hıristiyan’ın yaşamadığı/bulunmadığı 742 kilise AKP tarafından koruma altına alındı.
İzmir’in Alaçatı ilçesindeki Pazaryeri Camii ikindiden sonra kilise olarak hizmet verir hale getirildi AKP tarafından.
Ne ilginçtir “Deccal Atatürk(!)” tarafından camiye çevrildi, şeriatçıların iktidarında kilise oldu.
Bütün bunlara vatandaşımız CHP’nin AKP’yi belli aralıklarla dindar/şeriat özlemcisi ilan etmesi yüzünden sessiz sessiz izliyor.
Şurası da bir gerçektir ki, AB’ye girmeyi savunan hiçbir parti AKP’nin yaptığı bu icraatlarının karşısında olamaz.
Çünkü bütün yapılanlar AB’nin emri.
Olayın özeti bence budur.
İşin bizi ilgilendirmesi gereken asıl yönüne gelince.
Biz din denince İslam’ı, dindar denince İslamî hassasiyet sahibi kişiyi, Müslüman’ı anlarız.
Çünkü “Allah katında tek din vardır, o da İslam’dır.”
İslam da; Hazret–i Muhammed’in getirip kubbesini bağladığı son ve yegane hak olan dinin adıdır.
Oysa birilerinin “dindar” sözünden muradı çok farklıdır.
Onlar için “ateizm” dışında kalan ne kadar inanış varsa onlardan birine mensup olmaktır “dindar” olmak.
CHP’nin “dindar yetiştirme” suçlamasına AKP’nin, “ne yani ateist mi yetiştirelim” savunması da tamamen bundandır.
Bu iktidar tarafından hazırlanıp okullarda okutulan din dersi kitaplarına bakarsanız ne demek istediğimiz anlarsınız.
“Benim adamım yediyse fışkı da olsa pekmezdir” sakat mantığından kurtulup, arı–duru bir zihinle düşünen şu hakikate varır ki, bu iktidarın İslamî manada bir “dindarlık” derdi yoktur.
Onlarca misal şöyle dursun, İslam dışı ne kadar inanış, yaşayış ve kavrayış varsa bu millete bu iktidar sayesinde içselleştirilmiştir.
Müslüman kiliseyi savunur hale bu iktidar tarafından getirildi.
Siz Sümela, Akdamar, Pazaryeri dersiniz, hacıefendi Almanya’da açılan camileri size anlatmaya başlar, kiliselerin açılışını savunmak için.
O esnada ezan okunmaya başlar ve sizden izin alıp camiye gider hacıefendi.
Kiliseyi–papazı savunan Müslüman var ama camiyi–imamı savunan Hıristiyan yok.
Kimsenin dini inancı beni ilgilendirmez.
Ama bu süreç dinî değil millî hedefleri olan bir süreçtir. Kendi insana “ne halin varsa gör” diyenlerin benim ülkem ve insanım için seferber olduysa vay halimize.
Türkiye’de hedeflenen “dindarlık” da özetle şudur.
Cuma günü camiye,
Cumartesi havraya,
Pazar kiliseye.
Ölümüne AB sevdası da bunu gerektirir.
Şahıslar için on sene yirmi sene çok uzun bir süre iken devletler için elli sene yüz sene çok kısa bir zaman dilimidir.
Bugün, AKP’ye; “AB’ye alacağız ham hayali” uğruna yaptırılanlar elli–yüz sene sonrası nelere sebep olacak hiç düşündünüz mü?
Amma attın der rakip palavracı.
“Eeee, öylesi kazana, böylesi lahana, diye cevap verir musabık.
Yazıma, “CHP yine AKP’nin setr–i avreti oldu” başlığını atacaktım ya. İyi de sen bu başlığı daha önce atmıştın, demeyin diye vazgeçtim.
Bu milletin dinî duyargasına, milli omurgasına bu iktidar kadar kötülük yapan, onu sarsan, ifsat eden bir başka iktidar iş başına gelmemiştir tarih boyu.
Yapılanları akl–i selim bir algılayışla tahlil edenler bunun böyle olduğunu anlar.
Böylesi bir algılayış toplumun geneline yayılacağı anda bir CHP yetkilisi kalkar/ayağa kaldırılır ve AKP’yi dindarlıkla itham eder.
Vatandaş da “vay be, az kalsın yanlış bir karar verecektim” deyip, iktidarın yaptığı bütün gayr–i İslamî icraatlara, sırf CHP’ye muhalefet olsun diye sahip çıkar.
Sayın Başbakanımız, kiliseyi “besmele” ile açar, vatandaş ne oluyor ya Hû! İslam tarihinde nerede, ne zaman, hangi Müslüman “besmele” ile kilise açtı? Deyip sorgulamaya kalkacak olsa, hemen CHP devreye girer ve hükümeti şeriatçı ilan eder, vatandaş geri adım atar.
Seksen beş yıldır kapalı olan ve Pontus hayali taşıyanlar için sembol değer taşıyan Sümela Manastırı “hizmete açılır”, vatandaş, şu ana kadar bunu “din dışı görünümlü” iktidarlar bile yapmadı. Nasıl olur be? diyecek ki, bir CHP’li kalkar iktidarı şeriat özlemcisi ilan eder, vatandaş susar.
Doksan beş yıldır kapalı olan “Ermenî ideallerinin sembolü” Akdamar kilisesinin 2 trilyon 600 milyar harcanarak restore edip ideallere uygun hale getirildi bu iktidar tarafından.
Etrafında bugünlük tek Hıristiyan’ın yaşamadığı/bulunmadığı 742 kilise AKP tarafından koruma altına alındı.
İzmir’in Alaçatı ilçesindeki Pazaryeri Camii ikindiden sonra kilise olarak hizmet verir hale getirildi AKP tarafından.
Ne ilginçtir “Deccal Atatürk(!)” tarafından camiye çevrildi, şeriatçıların iktidarında kilise oldu.
Bütün bunlara vatandaşımız CHP’nin AKP’yi belli aralıklarla dindar/şeriat özlemcisi ilan etmesi yüzünden sessiz sessiz izliyor.
Şurası da bir gerçektir ki, AB’ye girmeyi savunan hiçbir parti AKP’nin yaptığı bu icraatlarının karşısında olamaz.
Çünkü bütün yapılanlar AB’nin emri.
Olayın özeti bence budur.
İşin bizi ilgilendirmesi gereken asıl yönüne gelince.
Biz din denince İslam’ı, dindar denince İslamî hassasiyet sahibi kişiyi, Müslüman’ı anlarız.
Çünkü “Allah katında tek din vardır, o da İslam’dır.”
İslam da; Hazret–i Muhammed’in getirip kubbesini bağladığı son ve yegane hak olan dinin adıdır.
Oysa birilerinin “dindar” sözünden muradı çok farklıdır.
Onlar için “ateizm” dışında kalan ne kadar inanış varsa onlardan birine mensup olmaktır “dindar” olmak.
CHP’nin “dindar yetiştirme” suçlamasına AKP’nin, “ne yani ateist mi yetiştirelim” savunması da tamamen bundandır.
Bu iktidar tarafından hazırlanıp okullarda okutulan din dersi kitaplarına bakarsanız ne demek istediğimiz anlarsınız.
“Benim adamım yediyse fışkı da olsa pekmezdir” sakat mantığından kurtulup, arı–duru bir zihinle düşünen şu hakikate varır ki, bu iktidarın İslamî manada bir “dindarlık” derdi yoktur.
Onlarca misal şöyle dursun, İslam dışı ne kadar inanış, yaşayış ve kavrayış varsa bu millete bu iktidar sayesinde içselleştirilmiştir.
Müslüman kiliseyi savunur hale bu iktidar tarafından getirildi.
Siz Sümela, Akdamar, Pazaryeri dersiniz, hacıefendi Almanya’da açılan camileri size anlatmaya başlar, kiliselerin açılışını savunmak için.
O esnada ezan okunmaya başlar ve sizden izin alıp camiye gider hacıefendi.
Kiliseyi–papazı savunan Müslüman var ama camiyi–imamı savunan Hıristiyan yok.
Kimsenin dini inancı beni ilgilendirmez.
Ama bu süreç dinî değil millî hedefleri olan bir süreçtir. Kendi insana “ne halin varsa gör” diyenlerin benim ülkem ve insanım için seferber olduysa vay halimize.
Türkiye’de hedeflenen “dindarlık” da özetle şudur.
Cuma günü camiye,
Cumartesi havraya,
Pazar kiliseye.
Ölümüne AB sevdası da bunu gerektirir.
Şahıslar için on sene yirmi sene çok uzun bir süre iken devletler için elli sene yüz sene çok kısa bir zaman dilimidir.
Bugün, AKP’ye; “AB’ye alacağız ham hayali” uğruna yaptırılanlar elli–yüz sene sonrası nelere sebep olacak hiç düşündünüz mü?
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024