Geçen hafta Ankara'da baş döndürücü bir siyasi trafik yaşandı.
ABD'li diplomatların savaş için pazarlık turları ile devletin üst düzeyde gerçekleştirdiği zirveler iç içe geçti.
Başbakanlıktaki zirve, Bakanlar Kurulu toplantısı,Yüksek Askeri Şura ve Başbakan'ın anamuhalefet liderini bilgilendirme toplantısı...
Bunca yoğun temas trafiğine ve zirvelere rağmen ABD'nin savaş emelleri, hedefleri ve talepleri hakkında birbiriyle çelişen bilgi yığınağı dışında gerçekte olup bitenleri milletimiz bilmiyor.
Özellikle hükümetin ABD taleplerinin ne kadarına "evet" dediğini bilmiyor.
ABD'nin "kabul edilemez ürpertici istekleri" ile ilgili bir dizi habere karşılık Türkiye'de yaşıyoruz ve Türk hükümetinin ne düşündüğünü tam olarak bilmiyoruz.
Bilmiyoruz çünkü günlerdir Amerika'nın savaş makinası gibi çalışan medya mensuplarını köşküne buyur eden Başbakan Gül, ne hikmetse milli duyarlılıkları olan görsel ve yazılı medyayı atlatmayı seçti.
Amerikan talepleri konusunda Pentagon katipleri gibi satırı satırına dezenformatif bilgileri manşetlerine taşıyan medya, Başbakan Gül'le ağızlarını sıkı tutmak kaydıyla iki saat sorulu cevaplı sohbete koyulmuşlar.
Başbakanın basınla görüşme ihtiyacı hissetmesinin nedeni, hükümetin Irak operasyonu konusunda tedirgin ve kararsız olduğuna dair kanaatleri yıkmak.
Bu noktada Amerikancı medyadan yardım istiyor Başbakan Gül.
Yani kamuoyuna dönük, "telaş etmeyin, her şey yolunda" mesajı vermek istiyor hükümet.
Başbakan Gül, "askeri yığınağa bakıp savaş çıkacak zannetmeyin, ABD savaş için biz barış için bastırıyoruz" diyor.
ABD'nin Musul-Kerkük senaryoları hatırlatılınca bizim de senaryolarımız var diyor.
Sahi var mı, varsa kim takar? ABD'nin sınırsız isteklerine "burası her istediğinizi kabul ettireceğiniz emirlik değil" demiş.
Tabii ki bu cevabı ABD'li yetkililere değil, Amerikasevici medya mensuplarına vermiş. Yani içe dönük bir güç gösterisi. Vatandaşa "helal olsun" dedirtecek bir propaganda cümlesi.
Nereden mi biliyorum? Satır arasına yansıyan şu bilgilerden tabii. Türkiye'deki üslerin ve limanların kullanılması konusunda hazırlanan mutabakatı imzalamayan Türkiye değil, ABD.
Başbakan Gül, "Eğer mutabakata varılsaydı, Cuma günü hazırlıklara başlanacaktı. Ortada bir NATO anlaşması yok. Yeni durum söz konusu. Yeni mutabakat yapılmalı. ABD ise üs kullanım izinlerinin NATO anlaşması çerçevesinde kabul edilip verilmesini istiyor. Bu yüzden imzalar atılmadı" demiş.
Yine Türkiye'nin muhtemel zararlarının giderilmesi için yazılı taahhüt, ABD'li askerlerin görev dışında işledikleri suçlar için Türk hukukunun uygulanması taleplerini kabul etmedi.
ABD herşeyi yazıya dökmeye gerek olmadığını düşünüyormuş.
Askeri konular, üsler, NATO anlaşması gibi var olan çeşitli askeri anlaşmalar, ekonomik konular ise destek fonları gibi mevcut mekanizmalar ile çözümlenebilir diyor.
Ah şu Amerika. Yazılı belge sevmediği için Lozan Anlaşmasını dahi kabul etmemişti.
Dün Lozan ile tanınan Türkiye sınırlarını kabul etmediği içindir ki bugün Güneydoğuyu 100 bin askeri ile işgal etmek istiyor.
Hükümete tavsiyemiz, ABD'yle vardıkları savaş mutabakatını dürüstçe açıklamalarıdır.
Toplumun bu Amerikancı medya sayesinde son dakikada kabul ettireceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar.
ABD Türkiye'ye, hükümet millete güven vermiyor.
ABD'li diplomatların savaş için pazarlık turları ile devletin üst düzeyde gerçekleştirdiği zirveler iç içe geçti.
Başbakanlıktaki zirve, Bakanlar Kurulu toplantısı,Yüksek Askeri Şura ve Başbakan'ın anamuhalefet liderini bilgilendirme toplantısı...
Bunca yoğun temas trafiğine ve zirvelere rağmen ABD'nin savaş emelleri, hedefleri ve talepleri hakkında birbiriyle çelişen bilgi yığınağı dışında gerçekte olup bitenleri milletimiz bilmiyor.
Özellikle hükümetin ABD taleplerinin ne kadarına "evet" dediğini bilmiyor.
ABD'nin "kabul edilemez ürpertici istekleri" ile ilgili bir dizi habere karşılık Türkiye'de yaşıyoruz ve Türk hükümetinin ne düşündüğünü tam olarak bilmiyoruz.
Bilmiyoruz çünkü günlerdir Amerika'nın savaş makinası gibi çalışan medya mensuplarını köşküne buyur eden Başbakan Gül, ne hikmetse milli duyarlılıkları olan görsel ve yazılı medyayı atlatmayı seçti.
Amerikan talepleri konusunda Pentagon katipleri gibi satırı satırına dezenformatif bilgileri manşetlerine taşıyan medya, Başbakan Gül'le ağızlarını sıkı tutmak kaydıyla iki saat sorulu cevaplı sohbete koyulmuşlar.
Başbakanın basınla görüşme ihtiyacı hissetmesinin nedeni, hükümetin Irak operasyonu konusunda tedirgin ve kararsız olduğuna dair kanaatleri yıkmak.
Bu noktada Amerikancı medyadan yardım istiyor Başbakan Gül.
Yani kamuoyuna dönük, "telaş etmeyin, her şey yolunda" mesajı vermek istiyor hükümet.
Başbakan Gül, "askeri yığınağa bakıp savaş çıkacak zannetmeyin, ABD savaş için biz barış için bastırıyoruz" diyor.
ABD'nin Musul-Kerkük senaryoları hatırlatılınca bizim de senaryolarımız var diyor.
Sahi var mı, varsa kim takar? ABD'nin sınırsız isteklerine "burası her istediğinizi kabul ettireceğiniz emirlik değil" demiş.
Tabii ki bu cevabı ABD'li yetkililere değil, Amerikasevici medya mensuplarına vermiş. Yani içe dönük bir güç gösterisi. Vatandaşa "helal olsun" dedirtecek bir propaganda cümlesi.
Nereden mi biliyorum? Satır arasına yansıyan şu bilgilerden tabii. Türkiye'deki üslerin ve limanların kullanılması konusunda hazırlanan mutabakatı imzalamayan Türkiye değil, ABD.
Başbakan Gül, "Eğer mutabakata varılsaydı, Cuma günü hazırlıklara başlanacaktı. Ortada bir NATO anlaşması yok. Yeni durum söz konusu. Yeni mutabakat yapılmalı. ABD ise üs kullanım izinlerinin NATO anlaşması çerçevesinde kabul edilip verilmesini istiyor. Bu yüzden imzalar atılmadı" demiş.
Yine Türkiye'nin muhtemel zararlarının giderilmesi için yazılı taahhüt, ABD'li askerlerin görev dışında işledikleri suçlar için Türk hukukunun uygulanması taleplerini kabul etmedi.
ABD herşeyi yazıya dökmeye gerek olmadığını düşünüyormuş.
Askeri konular, üsler, NATO anlaşması gibi var olan çeşitli askeri anlaşmalar, ekonomik konular ise destek fonları gibi mevcut mekanizmalar ile çözümlenebilir diyor.
Ah şu Amerika. Yazılı belge sevmediği için Lozan Anlaşmasını dahi kabul etmemişti.
Dün Lozan ile tanınan Türkiye sınırlarını kabul etmediği içindir ki bugün Güneydoğuyu 100 bin askeri ile işgal etmek istiyor.
Hükümete tavsiyemiz, ABD'yle vardıkları savaş mutabakatını dürüstçe açıklamalarıdır.
Toplumun bu Amerikancı medya sayesinde son dakikada kabul ettireceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar.
ABD Türkiye'ye, hükümet millete güven vermiyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014