Hemen her fırsatta gündeme gelen "yeni dünya düzeni" çerçevesinde "globalleşme ve küreselleşme" adına atılan adımlar ve de bu çizgide başvurulan yollar, usuller, metodlar birazcık incelendiğinde birileri için terörün ne kadar önemli ve gerekli olduğu açıkça anlaşılır.
Siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel açıdan dünya hakimiyeti için yapılan her türlü plan, program ve propagandalar için terör çok yönlü ve çok etkili bir silahtır.
Siz her ne kadar terörün dini, ırkı ve vatanı olmaz deseniz de bugün artık terörün adresi de, maksadı da bellidir.
Dünyayı paylaşmak için yeni düzenlemeler peşinde olanların hiç bir ölçü, hak ve hukuk tanımamaları terörün tarifi ve kaçınılmaz adresini de elimize tutuşturmaktadır.
Dünyanın neresinde olursa olsun terörizmin kullandığı silahlar, metodlar, teknolojik imkanlar tetikçisi kim olursa olsun ardında kurtlar sofrasının tabii ve daimi üyelerinin olduğunu gösteriyor.
Türkiye yaklaşık 20 yıl çekti terörden. Bugün terörü lanetleyenlerin hiçbirisi bize yardımcı olmadı. Çünkü onlar için mesele terör değildi. Mesele; Türkiye'nin zayıflaması, geri kalması, bölünmesi ve parçalanması idi.
...Şimdi Amerikanın yanında yer alanlar için mesele terör müdür? Kesinlikle hayır. Peki nedir mesele? Terör bahanesi ile yeni ittifaklar, yeni düzenlemeler, yeni işgaller, yeni pazarlar ve yeni imkanlar...
Netice, dünyada haçlı ruhunu hakim kılmak için yeni bir haçlı seferi başlatmak. Usame bin Ladin'in şahsında Müslümanlar, Afganistan bahanesiyle de bütün Müslüman ülkeler hedef gösterilince haçlı seferleri için gerekçeler de ortaya konmuş oluyor.
Bilhassa başta Türk medyası olmak üzere bu işe çanak tutup tezgâh kuranlar bu bahaneyle kraldan çok kralcı kesilince artık herkes bilerek bilmeyerek terörizme kucak açmaya başlıyor.
Hal böyle iken terörizmin sonu gelmez. Terörizmi yol olarak seçip hedef şaşırtanlar olduğu müddetçe bunun böyle devam edeceğinden de kimsenin şüphesi olmasın.
Bundan fayda umanların "kazdığı kuyuya düşmesi" ya da "silahın geri tepmesi" halinde gerçeği görmeleri bu noktada bir ümit olabilir mi? Onu da zaman gösterecek.
Dileriz hiç bir masumun böyle bir acı neticeyle karşılaşmadan o birilerinin kazdıkları kuyuya da düşmeden silahlarının da geriye tepmesini beklemeden bundan vazgeçmeleridir.
Siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel açıdan dünya hakimiyeti için yapılan her türlü plan, program ve propagandalar için terör çok yönlü ve çok etkili bir silahtır.
Siz her ne kadar terörün dini, ırkı ve vatanı olmaz deseniz de bugün artık terörün adresi de, maksadı da bellidir.
Dünyayı paylaşmak için yeni düzenlemeler peşinde olanların hiç bir ölçü, hak ve hukuk tanımamaları terörün tarifi ve kaçınılmaz adresini de elimize tutuşturmaktadır.
Dünyanın neresinde olursa olsun terörizmin kullandığı silahlar, metodlar, teknolojik imkanlar tetikçisi kim olursa olsun ardında kurtlar sofrasının tabii ve daimi üyelerinin olduğunu gösteriyor.
Türkiye yaklaşık 20 yıl çekti terörden. Bugün terörü lanetleyenlerin hiçbirisi bize yardımcı olmadı. Çünkü onlar için mesele terör değildi. Mesele; Türkiye'nin zayıflaması, geri kalması, bölünmesi ve parçalanması idi.
...Şimdi Amerikanın yanında yer alanlar için mesele terör müdür? Kesinlikle hayır. Peki nedir mesele? Terör bahanesi ile yeni ittifaklar, yeni düzenlemeler, yeni işgaller, yeni pazarlar ve yeni imkanlar...
Netice, dünyada haçlı ruhunu hakim kılmak için yeni bir haçlı seferi başlatmak. Usame bin Ladin'in şahsında Müslümanlar, Afganistan bahanesiyle de bütün Müslüman ülkeler hedef gösterilince haçlı seferleri için gerekçeler de ortaya konmuş oluyor.
Bilhassa başta Türk medyası olmak üzere bu işe çanak tutup tezgâh kuranlar bu bahaneyle kraldan çok kralcı kesilince artık herkes bilerek bilmeyerek terörizme kucak açmaya başlıyor.
Hal böyle iken terörizmin sonu gelmez. Terörizmi yol olarak seçip hedef şaşırtanlar olduğu müddetçe bunun böyle devam edeceğinden de kimsenin şüphesi olmasın.
Bundan fayda umanların "kazdığı kuyuya düşmesi" ya da "silahın geri tepmesi" halinde gerçeği görmeleri bu noktada bir ümit olabilir mi? Onu da zaman gösterecek.
Dileriz hiç bir masumun böyle bir acı neticeyle karşılaşmadan o birilerinin kazdıkları kuyuya da düşmeden silahlarının da geriye tepmesini beklemeden bundan vazgeçmeleridir.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010