logo
20 NİSAN 2024

Arafat'tan sonra neler olabilir?

19.12.2001 00:00:00
1982 yılında Birleşmiş Milletler gözetimindeki Şabra ve Şatilla mülteci kamplarında 2 bin Filistinliyi katlettiren İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un geçtiğimiz hafta Filistin lideri Yaser Arafat'ın 'tarih olduğunu' açıklaması Ortadoğu'daki sorunları iyice çetrefilleştirdi. Batı dünyasının "soykırım da yapsa" körü körüne Yahudileri yani İsrail'i desteklemesi, İslam dünyasının ataleti, miskinliği ve pısırıklığı Şaron gibi bir 'katilin' esip gürlemesini kolaylaştırıyor hatta teşvik ediyor. Böylesi bir durumda dünyanın önde gelen haber dergilerinden (Sahibi Yahudi) Time, "Arafat'ın sonu mu?" diye kapağına manşet atabiliyor. Bu durum küresel çapta 'adalet' olgusunun ne kadar da içinin boşaltıldığını ortaya koyuyor. Meşru bir lider, bir çırpıda silinebiliyor.

Araplar, Osmanlı'ya ihanetin bedelini ödüyorlar

Madalyonun öteki yüzüne bakınca, farklı bir tablo ile karşılaşıyoruz. Filistin meselesi geride bıraktığımız yüzyılda Batıda olsun, Türkiye'de olsun üniversitelerin uluslararası ilişkiler bölümlerinde ayrı bir ders altında okutulan "tek sorun" olarak öne çıkıyor. Meselenin gerçekten de çok uzun bir geçmişi bulunuyor.

Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'nı 1917'de kaybetmek üzere olduğunun belirginleşmesi üzerine, İngiltere Balfour Deklarasyonu ile 'Filistin topraklarında' bir Yahudi devletinin kurulacağının ilk somut adımını attı. Böylece Osmanlı Devleti'ne karşı İngiliz bayrağı altında mücadele eden Arap halkları, Batı'nın ilk 'kazığı' ile karşılaşmış oldu. Ardından Suriye Fransa, Irak da İngiltere tarafından mandalaştırıldı. Bu ikinci kazıktı! Sözkonusu manda yönetimi İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar sürdü. Üçüncü kazık ise Arap topraklarının hiçbir temel kriter gözönüne alınmadan cetvelle parsellenmesiydi. Arap dünyası, Osmanlı'ya karşı başkaldırışının nihai bedelini ise Filistin topraklarında bir Yahudi devletinin kurulmasıyla ödedi. 1948'de kurulan İsrail Devleti'nin bir kaç ay içinde başta Türkiye olmak üzere dünyanın önemli ülkeleri tarafından tanınması, Filistin devletinin de tarihe gömülmesini beraberinde getiriyordu.

Araplar, İsrail'e karşı 3 kez silahlı mücadeleye kalkıştılar. 1949 ve 1967'de bariz bir şekilde yenildiler. 1973 savaşı ise ortadaydı.

İşgal altındaki topraklarda diplomasinin işe yaramaması üzerine, 1987'de Filistinli gençler taşlara sarıldı ve intifada hareketi başlamış oldu. Taşlarla mücadele edemeyen Yahudiler, tekrar diplomasi masasına döndüler ve 1993 yılında Filistin'de özerk bir yönetim kurulmasını öngören ve Arafat'ı Yahudilerin gözünde terörist olmaktan kurtaran Oslo Anlaşması imzalandı.

Oslo sürecinin ilk belgesi olan ilkeler bildirgesi, 13 Eylül 1993'de Beyaz Saray'da İsrail Başbakanı Izak Rabin ve FKÖ lideri Yaser Arafat arasında imzalandı.

Bu imza ile Ortadoğu'da yeni bir barış döneminin başladığı ilan edilirken, Suriye lideri Hafız Esad, Arafat'ın kendisinden habersiz imzaladığı bu anlaşma ile Arap davasına ihanet ettiğini ilan etti.

1. Oslo anlaşması ile İsrail "terörist" FKÖ'yü ve lideri Arafat'ı yasal ilan etti. Gazze ve Eriha'da bir Filistin Özerk Yönetimi kurulmasına izin verdi. 28 Eylül 1995'de imzalanan 2. Oslo anlaşması ile BM Güvenlik Konseyi'nin 242 ve 318 sayılı kararları çerçevesinde, 3 yıllık bir ara dönemden sonra nihai statü görüşmeleri ile Filistinlilere kendi kaderlerini tayin etme hakkı veren bir nihai barış anlaşmasına varılması öngörüldü.

Ara dönem süresince İsrail aşamalı olarak Gazze ve Batı Şeria'dan çekilerek bir Filistin devletine yer açarken, Arafat intifadayı sona erdirerek İsrail'in güvenliğini sağlayacak önlemler alacaktı.

İsrail anlaşmalara uymadı

"Toprak karşılığı barış" ilkesine dayanan Oslo süreci, beklendiği gibi yürümedi. Çünkü tarih boyunca belirgin bir şekilde kendini defalarca gösteren ve Yahudi milletinin tipik özelliği olan 'anlaşmalara uymama' durumu bir kez daha tarih sahnesine çıktı.

İsrail, geri çekildiği Gazze'nin etrafını tel örgülerle çevirerek burayı "dünyanın en büyük açık hava hapishanesine" çevirdi, Oslo ile Batı Şeria'ya serpiştirilmiş Filistin bölgeleri arasındaki bağlantıyı büyük ölçüde keserek, Filistinlilerin serbest dolaşımına çok ciddi kısıtlamalar getirdi.

İsrail, iç tepkiler nedeniyle sürecin her aşamasında oyalama, sürekli bahanelerle yükümlülüklerine uymama yolunu seçti ve Yahudi yerleşim merkezlerinin inşasını hızla sürdürdü. Bütün bunlar Filistin toplumunda Oslo'ya karşı çıkan kesimleri güçlendirdi. Arafat'ı zayıflattı.

Arafat, rejimini koruyabilmek için otoriter önlemler aldı. Kendisine sadık bir çevre oluşturmak için belirli kesimlere aşırı imtiyazlar tanıdı. Bu tutum, Filistin toplumundaki Arafat'a ve Oslo sürecine yönelik tepkiyi daha da artırdı.

İsrail'de de, başını Yahudi yerleşimcilerin, aşırı sağcıların ve bazı askerlerin çektiği geniş bir kesim, Oslo anlaşmasını "İsrail'in güvenliğine vurulmuş büyük bir darbe" olarak niteledi. "Terörist olarak nitelendirdikleri Arafat'a" asla güvenmediler.

Bu kesim, anlaşmanın parlamentodan emrivaki ile çeşitli oyunlarla geçirildiğini savundu, süreci sabote etmeye çalıştı. 25 Şubat 1994'de El Halil'de fanatik bir Yahudi yerleşimci camide namaz kılan Filistinlileri otomatik silahla tarayarak 29 kişiyi öldürdü.

Hamas ve İslami Cihad, Gazze ve Batı Şeria'da Oslo sürecine karşı mücadele ederlerken, İsrail'de de aşırı sağ, Oslo'yu imzaladığı için vatan haini olarak ilan ettiği Rabin'e ölüm sloganları atıyordu.

Hizbullah'ın başarısı

Suriye ile müzakerelerin başarısızlığa uğramasının ardından, Haziran ayında bir anlaşma ile Lübnan'dan çekileceğini açıklayan Barak, böyle bir anlaşma yapmakta da başarıya ulaşamadı. Hizbullah'ın saldırılarını yoğunlaştırması ve sivilleri İsrail mevzilerine sürmesi ile 23 Mayıs'ta İsrail beklenmedik bir şekilde hızla geri çekilmek zorunda kaldı.

Hizbullah'ın zaferi "İsrail yenilmez" mitosunu yıktı. Giderek güçlenen Filistinli aşırı gruplar, "İsrail ile masada değil ancak savaşarak zafere ulaşılacağını" daha yüksek sesle tekrarlamaya başladılar.

İntifada yeniden

Ariel Şaron'un geçtiğimiz yıl 28 Eylül günü Filistinlilerin bütün uyarılarına karşın Mescit-ül Aksa'ya beraberinde 2000 kadar silahlı polisle giderek gövde gösterisi yapması, ikinci intifada hareketinin tetiklenmesine yol verdi.

Ziyaret sırasında ve ertesi gün Cuma namazında Filistinlilerce yapılan protesto gösterilerine polis ateşle karşılık verdi. Yaralananlar ve ölenler oldu.

Bu olayın ateşlediği protesto gösterileri çığ gibi büyüyerek "El Aksa intifadasını başlattı. İsrail aşırı sert bir tepki gösterdi, tepkinin şiddeti arttıkça, Filistinli radikal grupların İsrail'e yönelttikleri terör eylemleri de arttı.

İsrail, Arafat'ın zaten intifadayı önceden planladığını ve barış anlaşmasını reddetmesinin bunun kanıtı olduğunu ileri sürdü.

Filistinlilere göre ise, Şaron'un ziyareti bir provokasyondu ve İsrail'in Oslo öncesine geri dönme planının bir parçasıydı.

Şaron, "Size güvenlik getireceğim" sloganı ile 6 Şubat 2001'de yapılan seçimlerde Barak'ı ağır bir hezimete uğrattı.

11 Eylül saldırısının ardından ABD Taliban yönetimine savaş ilan etti. Şaron, "Arafat da bizim Bin Ladin'imiz, Filistinlilere Taliban muamelesi yapılmalı" tezini işlemeye başladı. Şaron, son olarak Arafat'ın tarihe gömüldüğünü ilan etti.

"Tek adam" Arafat devrilirse?

Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ın devrilmesi ya da görevinden istifa etmesinin, yerine kimin geçeceği belli olmadığından, Ortadoğu için çok olumsuz sonuçlar getireceği kesin. Bunun nedenlerinden bir olarak da Arafat'ın yetkilerinin sayısının oldukça fazla olması gösteriliyor.

Bütün dizginler onun elinde

Filistin Özerk Yönetimi ve Filistin Kurtuluş Örgütü'nün, El Fetih'in başkanlığından başka, Arafat aynı zamanda Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı ve Filistin Kurtuluş Örgütü'nün tüm askeri güçlerinin komutanı. Arafat'ın yerine gelecek tek bir kişinin bütün bu görevleri üstlenmesi kuşkusuz mümkün olmayacaktır.

Günün birinde Arafat, kendi yerine geçecek kişi ya da kişilerin kimler olabileceğini hiç bir zaman kararlaştırmadı. Tam tersine, Arafat, yönetim stiliyle rakiplerini kendine bağımlı kıldı ve bu kişilerle arasına belli bir mesafe koyduktan sonra, iktidara gelip yükselmelerini önledi.

Filistin Kurtuluş Örgütü yöneticilerinde, sorun çok daha kolay çözümlenebilecek gibi görünüyor. Örgütün kurucularından olan Mahmud Abbas'ın otomatik olarak işbaşına geçmesi daha şimdiden belirlenmiş gibi. Ancak İsrail karşısında, çok yumuşak davrandığı ileri sürülen ve lüks bir villada oturan Abbas, Filistinliler arasında çok sevilmiyor.

Arafat'ın yerine kimin geleceği meselesi bir kurala bağlanmamış olduğu için, çeşitli gruplar arasında iktidar mücadelesi çıkacağına kesin gözüyle bakılıyor. Son İntifada hareketinde yeni bir takım genç liderler belirdi. Rüşvetçi olmadıkları, İsrail'in işgal politikasına karşı sürekli bir politika izledikleri bilinen bu genç liderler, Filistin halkının tercihi. Arafat'ın çevresindekilerse, milislere karşı çıktıkları zaman İsrail'in işbirlikçileri olarak görülüyorlar.

Bu yerel genç liderlerden biri, Batı Şeria'daki El Fetih kuruluşunun lideri olan Mervan Barguti. Arafat dönemi sona erdiğinde, Barguti'nin lider olarak ortaya atılacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bir diğer 'prens' ise yine Batı Şeria'da bulunan ve burada emniyet müdürlüğü yapan Cibril Racub. Onun yakın mesai arkadaşı Muhammed Dahlan'ın da gözde liderlerden olduğu biliniyor.

Racub ile Dahlan, görevleri icabı zaten güçlü olan kişiler. Birkaç yıldan beri barış süreci çerçevesinde koordinasyon işlerini, İsrail güvenlik güçleriyle halleden kişiler onlar. Ancak, ulusal Filistin hareketinin sembolü olan Arafat gibi güçlü olmadıklarından, İsrail ile barış müzakerelerinde zorlanmaları söz konusu olabilir.

Filistinliler arasındaki çeşitli grupların iktidar kavgasının bir iç savaşa bile dönüşme tehlikesi var. Değişik milis gruplarının diğerlerine göre daha güçlü görünmek için İsrail'e karşı kanlı saldırılarda bulunması da düşünülebilir.

Böyle bir sürecin sonunda iş başına Hamas'ın geçmesi söz konusu olabilir. Hamas, son birkaç ay içinde popülaritesini artırmayı başardı. İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un "aman" vermeyen tavrı ve Filistinli sivil halka karşı aldığı soykırımcı önlemler, Filistinlileri her geçen gün biraz daha Hamas ile yakınlaştırıyor.
 
Recep Bahar / diğer yazıları
İstanbulspor küme düştü
Karagümrük son saniye penaltısıyla kazandı
CHP'li 408 başkana böyle seslendi
'Ayağa kalkın ve bu ülkeyi kurtarın'
İsrail'le ticareti savunmaya devam etti
'Sözlerimin arkasındayım'
'Yarım saat sonra gelir alırsın' dedi!
Torbacılık suç olmaktan çıktı mı?
Dev dalgalar yürekleri ağızlara getirdi
Antalya'da şiddetli fırtına!
1 Haşdi Şabi mensubu öldü, 8 asker yaralandı
Hava saldırısı mı, patlama mı?
'Takmaya devam edeceğim'
Rolex müdafaası!
Yerlikaya, Mardin ve Diyarbakır için düğmeye bastı
İki ile kayyum mu atanacak?
Özel'e İmamoğlu ve Yavaş da eşlik etti
CHP'den Anıtkabir ziyareti
Vali Gül'den boşaltılan evler hakkında açıklama
Heyelan nedeniyle 30 ev boşaltıldı
'Biz de bu programı tavsiye ederdik'
IMF'den Şimşek programına destek
Armutlu hayalet şehre döndü
'Berzeg Sendromu' mahalleyi boşalttı
15 üyeden 9'unu Erdoğan atamış oldu
Erdoğan'dan AYM'ye yeni atama
Para vermeyen annesini benzin dökerek yaktı
Tutuklanırken dikkat çeken sözler
'Vay sana düşman olup yalanlayanın haline’
'İsim nedir?' dedim. Buyurdular: Alamet
İstanbulspor küme düştü
Karagümrük son saniye penaltısıyla kazandı
CHP'li 408 başkana böyle seslendi
'Ayağa kalkın ve bu ülkeyi kurtarın'
İsrail'le ticareti savunmaya devam etti
'Sözlerimin arkasındayım'
'Yarım saat sonra gelir alırsın' dedi!
Torbacılık suç olmaktan çıktı mı?
Dev dalgalar yürekleri ağızlara getirdi
Antalya'da şiddetli fırtına!
1 Haşdi Şabi mensubu öldü, 8 asker yaralandı
Hava saldırısı mı, patlama mı?
'Takmaya devam edeceğim'
Rolex müdafaası!
Yerlikaya, Mardin ve Diyarbakır için düğmeye bastı
İki ile kayyum mu atanacak?
Özel'e İmamoğlu ve Yavaş da eşlik etti
CHP'den Anıtkabir ziyareti
Vali Gül'den boşaltılan evler hakkında açıklama
Heyelan nedeniyle 30 ev boşaltıldı
'Biz de bu programı tavsiye ederdik'
IMF'den Şimşek programına destek
Armutlu hayalet şehre döndü
'Berzeg Sendromu' mahalleyi boşalttı
15 üyeden 9'unu Erdoğan atamış oldu
Erdoğan'dan AYM'ye yeni atama
Para vermeyen annesini benzin dökerek yaktı
Tutuklanırken dikkat çeken sözler
'Vay sana düşman olup yalanlayanın haline’
'İsim nedir?' dedim. Buyurdular: Alamet
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.