"Yıllardan beri hiç haddi ve hakkı olmayanlar tarafından tokatlanıyoruz. Bu tokat ya Kıbrıs oluyor, ya Ege oluyor, ya Güneydoğu oluyor, ya Ermeni oluyor, ya AB oluyor, ya vs?Şamar oğlanı olduk. Gelen vuruyor, giden vuruyor. Basiretsiz siyasetçilerin yönetimde olduğu, kendini inkâr eden ve başka medeniyetleri taklide çalışan milletlerin sonu budur zaten.Evet, tokatlanıyoruz, aşağıdan, yukarıdan, sağdan, soldan. Yaklaşık bir aydır da ülkemiz üzerinde emelleri olanlar ermeni eldivenlerini giymişler öyle vuruyorlar. Yürütmenin başında olanlar ne yapıyor? Koskoca bir hiç. Bazıları, bak büyükelçileri geri çektiler, kınadılar, demeçler verdiler vs. diyebilirler. Yok, kardeşim yok. Bunlar milletin gazını almaya yönelik icraatlar.Sen kim oluyorsun da beni sorguluyorsun. Bu mevzu akademik bir mesele olduğu halde hangi ülkenin, hangi siyasetçinin haddidir bu konu hakkında karar vermek, diyebilecek kapasitede bir yöneticimiz yok.Ama dedik ya sen, kendini inkâr ediyorsun, tarihini inkâr ediyorsun. Arşivlerini çürümeye bırakmışsın. Bir aç, bak o arşivlere. Şimdi sana dost kılığıyla havlayanların, tarihte de aynı iğrenç karakterleriyle seni en savunmasız halinde nasıl kahpece vurduklarını gör. Gör! Yoksa yakındır gözünü çıkarmaları...Ben Artvinli bir Müslümanım ve Türküm. Köyümüzde kanlı yatak isimli bir mevki var. Babamdan neden bu isimle adlandırıldığını sormuştum. 'Oğlum, burada Ermenilerle beraber yaşıyormuş babalarımız. 1. Dünya Savaşı yıllarında ki -rahmetli dedem bu savaşa katılmış bir gazidir- köydeki erkeklerin çoğu cepheye gidince bunlar azdılar. İçlerindeki zulmü ortaya döktüler. Bu mevkide de (kanlı yatak) hamile olan bir annemizin karnını yararak, cenini çıkartıp, top oynar gibi birbirlerine atıp-tutmuşlar Kısaca olay bu' dedi.Benim dedelerim, bugün kendini diyaloga adayanların, bütün güçleri ile kilise onarımı için çıraklığa soyunanların, atalarını katledenler için anıt yapma gayretine girenlerin, cami adına kurulmuş dernek gelirleriyle kilise onarmaya kalkanların, Ehl-i Kitapla amentüde ittifak edenlerin düştükleri aldanmışlığa düşmediler.Ya ne yaptılar? Kalplerindeki zulmü ortaya dönüştürenlere hak ettikleri cezayı verdiler. Diğerlerine de, artık aramıza kan girdi, bir arada yaşayamayız, diyerek kendi ülkelerine göç fırsatı tanıdılar?Şunu ifade etmek isterim ki bu mevzularda bizden olmayanları kale bile almıyorum. Ama bizden olduğunu söyleyip, rahat koltuklarında merhamet çığlığı atanlara, insan hakları diye feryat edenlere sormak istiyorum; Senin hamile annenin karnını yarsalardı, bacının ırzına geçselerdi, kardeşini katletselerdi aynı merhameti sergileyebilecek miydin?
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012