CHP ve MHP, Türkiye’nin bu tehlikeli gidişinin neresinde? Ben derim ki; Erdoğan direksiyona geçmiş, basmış gaza ne Kitapmış, ne sünnetmiş, ne kültürmüş, ne tarihmiş, ne kırmızıçizgilermiş vs. gözleri kapalı gidiyor. Motor Amerika’dan, gaz Avrupa’dan! İşte Erdoğan şoförlüğündeki Türk siyaset otobüsünün gönüllü muavinleri kim biliyor musunuz? Bazen kaptanla atışsalar da Kemal Kılıçtaroğlu ve Devlet Bahçeli.
Geçtiğimiz ay CHP’nin genel kurultayı, MHP’nin İstanbul İl Başkanlığı seçimi vardı. CHP’den başlayalım…
Türkiye’de demokrasi lafını Erdoğan’dan sonra en çok kullanan kim? CHP. Peki, 12 Haziran seçimlerinde bence, tarihinin en büyük siyasi mağlubiyetlerinden birini alan CHP’nin, en azından genel başkan değişikliğine gitmesi gerekmez miydi? Veya en azından bir başkan adayı çıkarması lazım gelmez miydi?
Seçim demişken; Evet, CHP tarihi bir hezimete uğramıştır 12 Haziran’da. Ülkenin bu kadar başıboş ve baskıcı bir siyaset anlayışı ile yönetildiği bir ortamda, ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının “talan” mantığı ile satıldığı bir ortamda, yine milletimizin milli ve manevi değerlerinin aynı talana uğratıldığı bir ortamda, bu tabloyu millete anlatamıyor ve ülke için, millet için iktidar olamıyorsa bu hezimettir, bitiştir ya da iktidarla gizli ortaklıktır…
Deniz Baykal bir şekilde gitti. Kemal bey geldi. Niye geldin Kemal Bey? BOP kapsamında, İslam coğrafyasındaki talanı anlatmak için mi? AKP’nin kurucularının, BOP’un planlayıcıları olduğunu milletin önüne koymak için mi? AKP’nin, BOP kapsamında delice hizmetlerini millete anlatmak için mi? Ya “diyalog” diyerek milletimizin nasıl küfre götürüldüğünü anlatmak, milletimizi ayıktırmak için mi geldin? Kamuda yapılan talanı, yabancıya satılan milletin varlıklarını, zenginliklerini kurtarmak, geri almak için mi? ABD’ye, NATO’ya, IMF’ye ve AB’ye hayır demek için mi?
Evet, Kemal Bey! O koltuğa niçin geldin? Amacın neydi başkan olurken? Atatürkçülük dediniz… Atatürk “Ya istiklal ya ölüm” dedi. Siz ise Erdoğan ile el ele federasyona “evet” dediniz.
Solculuk dediniz… İktidar olduğumuzda asgari ücret şu kadar, sosyal yapılanmalar şöyle böyle olacak diyemediniz. Çünkü modeliniz AKP ile aynıydı (ABD kapitalizmi). Solcuydunuz ama “sen çok yaşa ABD” alkışlarında Erdoğan ile yan yana duruyordunuz.
Kendinizce “Aleviliğe” sahip çıkmaya çalıştınız. Alevi olduğunu iddia eden vekilleriniz oldu. En büyük iddiamdır; Eğer Alevi olduğunu iddia edenler, Hz. Muhammed ve Ehl-i Beyt’ini (İmam Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin a.s) birazcık yaşayıp, bu millete anlatsaydınız; Bu topraklarda ne BOP olurdu, ne temsilcileri. Katil ABD okyanusu geçemezdi. Aciz imam ise acziyet içinde gerçek görevine dönerdi.
Atatürk’ten sonraki CHP ve şimdi Kemal Bey başkanlığındaki CHP bunların hiçbirini yapmadı. Ya dille söylediklerine kalpleri inanmıyordu, ya da özgürlük, medeniyet vs. adları altında kimliklerini kaybetmiştiler.
İşte bu şartlarda yapılan CHP olağan kurultayına tek adayla gidildi. Demek ki, bütün CHP’liler başkanlarından memnun. AKP’de memnun. ABD’de memnun. AB’de memnun. Haliyle Kemal Bey tekrar başkan seçildi.
Kemal Beyi şahsen tanımam. Kinim asla olamaz. Gördüğüm kadarı ile lafını, adabını bilen bir şahıs. Ama CHP’nin geldiği nokta ve yönetim anlayışı bu ülkenin ve milletin hayrına değildir…
MHP ise İstanbul İl Başkanını seçti. Bin bir tartışmalar yaşandı vs. Bahçeli siyasetten çekiliyordu ama 10 senedir aynı sahnede. MHP nerede? İşte bu sorunun cevabı CHP ile aynı.
MHP asla faşist bir parti değildir, olamazda. Çünkü bu imanlarına aykırıdır. Düşünsenize, beni faşist diye tanımlayacaklar. Bütün engelleme ve oyunlara rağmen ben 12 milyon oy alacağım ve birileri karşıma geçip, federasyondan, bağımsızlıktan bahsedecek. Apo ile görüşecek. Sıkar biraz.
MHP’ye oy verenleri iyi tanırım. Bir adları da “ülkücüdür”. Delikanlı, mert insanlardır. Ama nasıl ki, CHP Atatürk ve Aleviliği anlamadıysa, bilemediyse maalesef MHP’de, ülkücüler de “ülkücülüğü” “ülkücülüğün ne olduğunu” anlamadılar, bilemediler. Aslında bir çatı kurarsak, bu hepimizin sorunu; Eğer topyekun hepimiz, Kur’an’ı, Hz. Peygamberi, Ehl-i Beyt’ini anlamış olsaydık, isimlerimizde aynı olurdu, cisimlerimizde, yüreklerimizde, hedeflerimizde…
CHP’liler nasıl Hünkar Hacı Bektaş’ı Veliyi anlamadılarsa, Ülkücülerde Hoca Ahmet Yesevi’yi anlamadılar. Hâlbuki bu iki yüce şahsın gönülleri, aynı ritimde, tek amaç uğruna atıyordu. Gönüllerini Musa Kazım Hazretlerine teslim etmiştiler. Hazret, o gönülleri İmam Ali Efendimize götürmüştü. İmam Ali Efendimiz ise “Allah Allah” diye çarpan bu yürekleri Âlemlerin Efendisine (Hz. Muhammed’e) sunmuştu. O’da mahlukatın sahibine.
Evet, şimdi birlik olma vaktidir Hak yolda, Hak uğrunda. Tabiri caizse bu birlikteliğin otağını Prof. Dr. Haydar Baş kurmuştur. Hz. Muhammed (sav) ve Ehl-i Beyt’inin yaşadığı o mükemmel hayatı getirdi, önümüze koydu. Türkiye’yi değil dünyayı kurtaracak “Milli ekonomi Modelinin” insanlığın önüne koydu. Sosyal Devletin, Milli Devletin nasıl olması, neler yapması gerektiğini tek tek anlattı. Kısacası Hoca Ahmet Yesevi’nin, Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin zamanında yaptıkları işi, misyonu 21. Yüzyılda Prof. Dr. Haydar Baş yaptı. Yani 21. Yüzyılın “hünkârı” oldu.
Ve Türkiye için, İslam âlemi için, insanlık için; “Gelin canlar bir olalım, beraber olalım” dedi ve diyor…
Geçtiğimiz ay CHP’nin genel kurultayı, MHP’nin İstanbul İl Başkanlığı seçimi vardı. CHP’den başlayalım…
Türkiye’de demokrasi lafını Erdoğan’dan sonra en çok kullanan kim? CHP. Peki, 12 Haziran seçimlerinde bence, tarihinin en büyük siyasi mağlubiyetlerinden birini alan CHP’nin, en azından genel başkan değişikliğine gitmesi gerekmez miydi? Veya en azından bir başkan adayı çıkarması lazım gelmez miydi?
Seçim demişken; Evet, CHP tarihi bir hezimete uğramıştır 12 Haziran’da. Ülkenin bu kadar başıboş ve baskıcı bir siyaset anlayışı ile yönetildiği bir ortamda, ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının “talan” mantığı ile satıldığı bir ortamda, yine milletimizin milli ve manevi değerlerinin aynı talana uğratıldığı bir ortamda, bu tabloyu millete anlatamıyor ve ülke için, millet için iktidar olamıyorsa bu hezimettir, bitiştir ya da iktidarla gizli ortaklıktır…
Deniz Baykal bir şekilde gitti. Kemal bey geldi. Niye geldin Kemal Bey? BOP kapsamında, İslam coğrafyasındaki talanı anlatmak için mi? AKP’nin kurucularının, BOP’un planlayıcıları olduğunu milletin önüne koymak için mi? AKP’nin, BOP kapsamında delice hizmetlerini millete anlatmak için mi? Ya “diyalog” diyerek milletimizin nasıl küfre götürüldüğünü anlatmak, milletimizi ayıktırmak için mi geldin? Kamuda yapılan talanı, yabancıya satılan milletin varlıklarını, zenginliklerini kurtarmak, geri almak için mi? ABD’ye, NATO’ya, IMF’ye ve AB’ye hayır demek için mi?
Evet, Kemal Bey! O koltuğa niçin geldin? Amacın neydi başkan olurken? Atatürkçülük dediniz… Atatürk “Ya istiklal ya ölüm” dedi. Siz ise Erdoğan ile el ele federasyona “evet” dediniz.
Solculuk dediniz… İktidar olduğumuzda asgari ücret şu kadar, sosyal yapılanmalar şöyle böyle olacak diyemediniz. Çünkü modeliniz AKP ile aynıydı (ABD kapitalizmi). Solcuydunuz ama “sen çok yaşa ABD” alkışlarında Erdoğan ile yan yana duruyordunuz.
Kendinizce “Aleviliğe” sahip çıkmaya çalıştınız. Alevi olduğunu iddia eden vekilleriniz oldu. En büyük iddiamdır; Eğer Alevi olduğunu iddia edenler, Hz. Muhammed ve Ehl-i Beyt’ini (İmam Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin a.s) birazcık yaşayıp, bu millete anlatsaydınız; Bu topraklarda ne BOP olurdu, ne temsilcileri. Katil ABD okyanusu geçemezdi. Aciz imam ise acziyet içinde gerçek görevine dönerdi.
Atatürk’ten sonraki CHP ve şimdi Kemal Bey başkanlığındaki CHP bunların hiçbirini yapmadı. Ya dille söylediklerine kalpleri inanmıyordu, ya da özgürlük, medeniyet vs. adları altında kimliklerini kaybetmiştiler.
İşte bu şartlarda yapılan CHP olağan kurultayına tek adayla gidildi. Demek ki, bütün CHP’liler başkanlarından memnun. AKP’de memnun. ABD’de memnun. AB’de memnun. Haliyle Kemal Bey tekrar başkan seçildi.
Kemal Beyi şahsen tanımam. Kinim asla olamaz. Gördüğüm kadarı ile lafını, adabını bilen bir şahıs. Ama CHP’nin geldiği nokta ve yönetim anlayışı bu ülkenin ve milletin hayrına değildir…
MHP ise İstanbul İl Başkanını seçti. Bin bir tartışmalar yaşandı vs. Bahçeli siyasetten çekiliyordu ama 10 senedir aynı sahnede. MHP nerede? İşte bu sorunun cevabı CHP ile aynı.
MHP asla faşist bir parti değildir, olamazda. Çünkü bu imanlarına aykırıdır. Düşünsenize, beni faşist diye tanımlayacaklar. Bütün engelleme ve oyunlara rağmen ben 12 milyon oy alacağım ve birileri karşıma geçip, federasyondan, bağımsızlıktan bahsedecek. Apo ile görüşecek. Sıkar biraz.
MHP’ye oy verenleri iyi tanırım. Bir adları da “ülkücüdür”. Delikanlı, mert insanlardır. Ama nasıl ki, CHP Atatürk ve Aleviliği anlamadıysa, bilemediyse maalesef MHP’de, ülkücüler de “ülkücülüğü” “ülkücülüğün ne olduğunu” anlamadılar, bilemediler. Aslında bir çatı kurarsak, bu hepimizin sorunu; Eğer topyekun hepimiz, Kur’an’ı, Hz. Peygamberi, Ehl-i Beyt’ini anlamış olsaydık, isimlerimizde aynı olurdu, cisimlerimizde, yüreklerimizde, hedeflerimizde…
CHP’liler nasıl Hünkar Hacı Bektaş’ı Veliyi anlamadılarsa, Ülkücülerde Hoca Ahmet Yesevi’yi anlamadılar. Hâlbuki bu iki yüce şahsın gönülleri, aynı ritimde, tek amaç uğruna atıyordu. Gönüllerini Musa Kazım Hazretlerine teslim etmiştiler. Hazret, o gönülleri İmam Ali Efendimize götürmüştü. İmam Ali Efendimiz ise “Allah Allah” diye çarpan bu yürekleri Âlemlerin Efendisine (Hz. Muhammed’e) sunmuştu. O’da mahlukatın sahibine.
Evet, şimdi birlik olma vaktidir Hak yolda, Hak uğrunda. Tabiri caizse bu birlikteliğin otağını Prof. Dr. Haydar Baş kurmuştur. Hz. Muhammed (sav) ve Ehl-i Beyt’inin yaşadığı o mükemmel hayatı getirdi, önümüze koydu. Türkiye’yi değil dünyayı kurtaracak “Milli ekonomi Modelinin” insanlığın önüne koydu. Sosyal Devletin, Milli Devletin nasıl olması, neler yapması gerektiğini tek tek anlattı. Kısacası Hoca Ahmet Yesevi’nin, Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin zamanında yaptıkları işi, misyonu 21. Yüzyılda Prof. Dr. Haydar Baş yaptı. Yani 21. Yüzyılın “hünkârı” oldu.
Ve Türkiye için, İslam âlemi için, insanlık için; “Gelin canlar bir olalım, beraber olalım” dedi ve diyor…
Akın Aydın / diğer yazıları
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024