- Böyle baş böyle tıraş.
Kişilere de durumlara da yaraşan işlemler uygulanır.
- Böyle gelmiş böyle gider.
Halk, ileriden beri sürüp gelmekte olan bir durumun, kolay kolay değişmeyeceği kanısındadır. Kanısını bu sözle kurallaştırmıştır.
- Bugün bana ise yarın sana.
1) Bugün bir kimsenin başına gelen yıkım, yarın başkasının da başına gelebilir. Bundan ders alınmalıdır.
2) Nimetler de böyledir.
- Bugünkü (akşamın) işini yarına (sabaha) bırakma (koyma).
Bugün yapılması gereken bir işi ertesi güne bırakmanın türlü sakıncaları vardır: Yarın daha önemli bir iş çıkabilir ve bugünkü işten önce onun yapılması gerekir, bugünkü iş yine kalır. Ya da yarın çıkacak başka işler bugünküne ekleneceğinden hepsini yapmaya vakit yetmez. Bundan başka birçok işler günü gününe yapılmazsa önemini yitirir; sonra yapılması ile yapılmaması arasında fark kalmaz.
- Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir. (Yarınki kazdan bugünkü tavuk iyidir).
Bugün ayağımıza gelmiş olan kazançla yarın gelmesi olasılığı bulunan daha büyük bir kazanç arasında bir seçme yapmak gerekirse, bugünkünü yeğlemek doğrudur. Çünkü bu gerçekleşmiştir. Öteki türlü engellerle gerçekleşmeyebilir.
- Buğdayım var deme ambara girmeyince, oğlum var deme yoksulluğa ermeyince (düşmeyince).
Bir şeyin senin olduğundan kuşkun kalmaması için gereken bütün koşullar gerçekleşmelidir: tarlandaki harman yerindeki buğdayın, ambara konulmadan senin sayılmaz. Doğa olayları yangın, hırsızlık... onu yok edebilir. Oğlun da sana karşı oğulluk ödevini yapıyor mu, yapmıyor mu, varlıklı zamanlarında pek belli olmaz; ancak yoksulluğa düşersen anlaşılır.
- Bulanık su, balıkçının yarı kazancıdır.
Çıkar sağlaması, ortalığın karışmasına bağlı olan kişi için karışıklık çıkması, kazancının muştusudur.
- Buldum bilemedim, bildim bulamadım.
Kişi, elinde olanak varken bundan yararlanmayı bilmez. Yararlanma yollarını öğrendiği zaman da eline olanak geçmez.
- Burun yüzden düşmez.
Kişinin yakın hısmı, ne denli uygunsuz, yakışıksız iş yaparsa yapsın, kendisinden kopmaz, koparılamaz.
- Buyuran (ağız) yorulmamış.
İşlerini başkasına yaptıran kişi onun yorulacağını da düşünmeli, arka arkaya iş buyurmamalıdır.
- Buyurmadan tutan evlat, gün doğmadan kalkan avrat, deh demeden yürüyen at.
Kişinin çocuğu, buyruk beklemeden neler yapmak gerektiğini bilmeli; karısı, erken uyanıp ev işlerine bakmak atı da uyarılmadan yürüyen anlayışta olmalıdır.
- Bülbülü altın kafese koymuşlar, "ah vatanım" demiş.
Kişi, yurdu dışında ne denli iyi bir yaşama ortamı bulunursa bulunsun, yine yurdunu arar; onun özlemini çeker.
- Bülbülün çektiği dili belası (-dır)
Bülbül güzel öttüğü için kafese konulmuş, özgürlüğünü yitirmiştir. Kişi, bundan ders almalı, dilini tutmalıdır. Düşünülmeden söylenen sözler, yersiz konuşmalar insanın başını derde sokar.
- Büyük balık küçük balığı yer (yutar)
Güçlüler, güçsüzleri ezer, ortadan kaldırır; ya da kendine mal eder.
- Büyük başın derdi büyük olur.
Büyük işlerin başında bulunan, geniş sorumluluklar yüklenmiş olan kimselerin derdi çok ve büyük olur.
- Büyük lokma ye (de) büyük söyleme.
Hiçbir kimse başkalarını kınayıp "ben böyle kötü bir duruma düşmem", "Ben öyle bir şeye meydan vermem" gibi sözler söylememelidir. Dünya bu, bir gün aynı olaylar kınayanın da başına gelebilir.
Kişilere de durumlara da yaraşan işlemler uygulanır.
- Böyle gelmiş böyle gider.
Halk, ileriden beri sürüp gelmekte olan bir durumun, kolay kolay değişmeyeceği kanısındadır. Kanısını bu sözle kurallaştırmıştır.
- Bugün bana ise yarın sana.
1) Bugün bir kimsenin başına gelen yıkım, yarın başkasının da başına gelebilir. Bundan ders alınmalıdır.
2) Nimetler de böyledir.
- Bugünkü (akşamın) işini yarına (sabaha) bırakma (koyma).
Bugün yapılması gereken bir işi ertesi güne bırakmanın türlü sakıncaları vardır: Yarın daha önemli bir iş çıkabilir ve bugünkü işten önce onun yapılması gerekir, bugünkü iş yine kalır. Ya da yarın çıkacak başka işler bugünküne ekleneceğinden hepsini yapmaya vakit yetmez. Bundan başka birçok işler günü gününe yapılmazsa önemini yitirir; sonra yapılması ile yapılmaması arasında fark kalmaz.
- Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir. (Yarınki kazdan bugünkü tavuk iyidir).
Bugün ayağımıza gelmiş olan kazançla yarın gelmesi olasılığı bulunan daha büyük bir kazanç arasında bir seçme yapmak gerekirse, bugünkünü yeğlemek doğrudur. Çünkü bu gerçekleşmiştir. Öteki türlü engellerle gerçekleşmeyebilir.
- Buğdayım var deme ambara girmeyince, oğlum var deme yoksulluğa ermeyince (düşmeyince).
Bir şeyin senin olduğundan kuşkun kalmaması için gereken bütün koşullar gerçekleşmelidir: tarlandaki harman yerindeki buğdayın, ambara konulmadan senin sayılmaz. Doğa olayları yangın, hırsızlık... onu yok edebilir. Oğlun da sana karşı oğulluk ödevini yapıyor mu, yapmıyor mu, varlıklı zamanlarında pek belli olmaz; ancak yoksulluğa düşersen anlaşılır.
- Bulanık su, balıkçının yarı kazancıdır.
Çıkar sağlaması, ortalığın karışmasına bağlı olan kişi için karışıklık çıkması, kazancının muştusudur.
- Buldum bilemedim, bildim bulamadım.
Kişi, elinde olanak varken bundan yararlanmayı bilmez. Yararlanma yollarını öğrendiği zaman da eline olanak geçmez.
- Burun yüzden düşmez.
Kişinin yakın hısmı, ne denli uygunsuz, yakışıksız iş yaparsa yapsın, kendisinden kopmaz, koparılamaz.
- Buyuran (ağız) yorulmamış.
İşlerini başkasına yaptıran kişi onun yorulacağını da düşünmeli, arka arkaya iş buyurmamalıdır.
- Buyurmadan tutan evlat, gün doğmadan kalkan avrat, deh demeden yürüyen at.
Kişinin çocuğu, buyruk beklemeden neler yapmak gerektiğini bilmeli; karısı, erken uyanıp ev işlerine bakmak atı da uyarılmadan yürüyen anlayışta olmalıdır.
- Bülbülü altın kafese koymuşlar, "ah vatanım" demiş.
Kişi, yurdu dışında ne denli iyi bir yaşama ortamı bulunursa bulunsun, yine yurdunu arar; onun özlemini çeker.
- Bülbülün çektiği dili belası (-dır)
Bülbül güzel öttüğü için kafese konulmuş, özgürlüğünü yitirmiştir. Kişi, bundan ders almalı, dilini tutmalıdır. Düşünülmeden söylenen sözler, yersiz konuşmalar insanın başını derde sokar.
- Büyük balık küçük balığı yer (yutar)
Güçlüler, güçsüzleri ezer, ortadan kaldırır; ya da kendine mal eder.
- Büyük başın derdi büyük olur.
Büyük işlerin başında bulunan, geniş sorumluluklar yüklenmiş olan kimselerin derdi çok ve büyük olur.
- Büyük lokma ye (de) büyük söyleme.
Hiçbir kimse başkalarını kınayıp "ben böyle kötü bir duruma düşmem", "Ben öyle bir şeye meydan vermem" gibi sözler söylememelidir. Dünya bu, bir gün aynı olaylar kınayanın da başına gelebilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.