Atatürk, en ağır mağlubiyetleri yaşattığı düşmanlarının bile takdirini almış, dünya halklarına bağımsızlık umudu olmuş çok büyük bir insan, komutan, devlet adamı ve liderdir.
Atatürk öylesine büyük bir insan ki, politikaları iflas edenler Atatürk'e saldırarak halkın gözüne perde çekme gayretindeler.
Yine Atatürk öylesine büyük bir insan ki, politika üretemeyenler Atatürk üzerinden milletin takdirini almaya çalışıyorlar.
Atatürk aynadır, dedik. O'na bakan kendini görür dedik. Neden? Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.a.v) öyle tarif etti; "Mümin ayna gibidir, bakan kendini görür."
Diyeceksiniz ki, zaten saldırılar Atatürk'ün imanına karşı yapılıyor. Cevap için de; olan şeye saldırılır, olmayan şeye değil.
Atatürk aynen ceddi İmam Ali (a.s) gibi girdiği hiçbir savaşı kaybetmemiştir. Atatürk, Osmanlı subayı iken de, Milli Mücadele yıllarındayken de Müslüman'a kılıç kaldırmamıştır.
O'nun kılıcı, Afrika'da da, Filistin'de de, Balkanlar'da da, Anadolu'da da hep haçlıya karşı, bu toprakların müdafaası için, ümmetin izzeti, şerefi, namusu için kalkmıştır.
Atatürk'ün, ihanetlerine rağmen İslam devletlerine ve de Müslümanlara karşı bir tek haçlı devletiyle dostluk kurduğunu, ittifak ve güç birliği yaptığını gören, duyan var mıdır? Yok.
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi, "Atatürk'ün bir tane helali haram, bir tane de haramı, helal sayan" bir görüşü, kanunu var mıdır? Yok.
Atatürk aynadır, bakan kendini görür. Ona sarhoş, diyenler aynaya bakıyordur. Ona zalim, diyenler aynaya bakıyordur. Ona kafir diyenler aynaya bakıyordur. Onun annesine iftira atanlar kendi annelerini zan altında bırakıyorlardır.
Prof. Dr. Haydar Baş da o aynaya baktı ve kendini gördü. Bugünkü devlet kayıtlarından şeceresini çıkarttırdı. Osmanlı belgelerini ortaya koydu. Soyu 8. Hak İmam, İmam Ali Rıza'ya (a.s) haliyle Ehl-i Beyt'e çıkıyor.
Anne ve baba tarafından dedelerinin Balkanları nasıl Türkleştirdiği (İslamlaştırdığı) ortada.
O mübarek annesinin hayatını bir okuyun. Bir lider düşünün ki, annesi, 'evladım kış geldi, yakacak odunum yok' mesajını gönderiyor. Etrafındakiler hemen bir ek bütçe çıkaralım, ihtiyaçlarını karşılayalım, teklifini getiriyorlar.
'Askerin, milletin paraya ihtiyacı var' diyerek annesine telgraf çekip, evdeki halıları satarak odun almasını istiyor.
Bu duruş 'Muhammedi' duruştur. Hz. Fatıma (a.s) babasından bir yardımcı istemişti. Ashab-ı Suffa'yı gösteren Efendimiz, 'bunların ihtiyaçlarını karşılamadan bu isteği yerine getiremeyeceğini, belirtmişti.
Günümüze gelirsek! Toplumun çok az bir kesimi ki, o kesim İstanbul işgal altındayken, Anadolu'da bağımsızlık savaşı verilirken sarık ve cübbeleri ile Galata köprüsünde, Eminönü'nde, Sultanahmet'te geziyorlardı. İşte o zihniyet aynen o gün gibi bugün de Atatürk'ü hedef alıyor.
Bir tarihçi, araştırmacı veya stratejist olarak Atatürk şu şu şunları yaptı, şu şu şunları yapmadı diyerek eleştirseler eyvallah!
Ama bu zihniyet (haşa) Osmanlı delil gösterilerek İslam adına hedef gösterilmeye çalışılıyor. Halkımızın aldandığı veya prim verdiği nokta da burası.
Oysa Osmanlı bir İslam devleti değildi. Nasıl olsun ki, Osmanlı sultanları, devletin bekası için kardeş katline evet, demiş kişiler.
Her şeyden öte abi-kardeş-amca-yeğen katliamları bir tarafa, onlarca çocuk daha kundakta, anne bile diyemezken babalarının emriyle boğularak öldürüldü.
Allah'ın dininde böyle bir şey yok. Bu fetva, kanun, kural neyse Allah'ın hükmünün karşısına hüküm koymaktır. Böyle bir şeye yeltenenlerin durumu Kitap'ta net olarak ifade edilmiştir.
Bir müminin, bir masumu hele hele bir sabiyi öldürmenin hükmü Nisa 93 ve Maide 32. ayetler de çok açıktır.
Peygamberimize (s.a.a.v) Tebuk Seferinde bugün sahabe, dediğimiz kişilerce pusu kurulmuş. Yüce Allah pusuyu ve kuranları haber vermişti. Bu kişileri sadece Hz. Huzeyfe'ye söyleyen Peygamberimiz, bu hainleri devletin ve İslam'ın bekası için öldürmemişti. Neden? Ortada fiil yoktu.
Aynı şekilde İmam Ali de (a.s) İbn-i Mülcem'in kendisi öldüreceğini haber vermiş, neden gereğini yapmıyorsun, diyenlere, 'henüz fiil gerçekleşmemiştir' diyerek cevap vermişti.
Şimdi birileri, Kur'an'ı, Hz. Peygamberi ve İmam Ali'yi es geçip, evlat katli için fetva veren Fatih'in fedailiğine soyunup, işte vakfiyesinde şöyle diyor, beddua ediyor, diyorsa iyi bilin ki, Allah'ın hükmüne karşı hüküm koyanların bedduası da, vakfiyesi de yok hükmündedir.
Milletimize çağrım! Birilerin fıskına ortak olup imanlarını tehlikeye atmamalarıdır.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024