Avrupa Birliği Anayasası

Avrupa Birliği anayasası taslağı üzerinde çalışmalar sürüyor. Papa 2. Jean, "AB sadece coğrafik ve ekonomik faktörleri göz önüne alarak hareket edemez, değerler üzerine kurulmalıdır" diyor. Papa 2.Jean Paul, bu değerleri şöyle açıklıyor: "Avrupa modernizmine şekil veren demokrasi ve insan haklarına dair değerlerin ilham alındığı Hıristiyanlık dini aracılığıyla gerçek kimliğini bulmalıdır. Avrupa Hıristiyan değerleri sayesinde farklı halkları ve kültürleri birleştiren tarihi ve kültürel bir kavramdır".

Başbakanımızın yakın dostu İtalyan Başbakanı Berlusconi'nin partisinden milletvekili olan Antonio Tafani diyor ki: "Papa'nın sözlerine kulak vermeliyiz. Avrupa birliği anayasasında Avrupa'nın Hıristiyan ve Yahudi kökenleri vurgulanmalıdır". Batının veyahut Avrupa'nın coğrafi bir kavram olmadığını söyleyen sadece Papa değildir. Fransız edebiyatçı Emmanuel Berl de aynı görüşte. "Attiladan Timur'a Avrupa ve Asya" adlı kitabında "Avrupa'nın bir fikir ve idealler bütünü olduğunu bunların içinde kalanların Avrupalı sayıldıklarını, dışında kalanların ise Avrupalı kabul edilmediklerini" açık açık söylüyor. Bu Avrupalının inancıdır. Daha ileri gidersek Avrupalı kavramının Müslüman Türklere karşı oluşturulduğunu görürüz.

En son İtalya'da düzenlenen "AB Konvansiyon ve kurumlar"konulu oturumda İspanya Başbakanı Maria Anzerde Papa gibi düşündüğünü ortaya koydu. Dedi ki: "Dünyanın güvenini sağlamak için tek bir Avrupa'yı gerçekleştirmeliyiz. Genişlemeye karşı değiliz. Ancak şunu unutmayalım,AB Hıristiyan bir mirasa sahiptir. AB'nin genişlemesinde Hıristiyanlık önemli bir konu". Başbakanımız Tayyip Erdoğan İspanya Başbakanı Anzar'ın sözlerine şu itirazı getirmişti: Tarih göstermiş ki belli doğmatik düşünce mantığına hapsolmuş medeniyetler sonunda yok olmuşlardır. Bu bakımdan taslakta Hıristiyan değerlere atıfta bulunulmasının, birliğin diğer kültürlerle etkileşimi açısından sınırlayıcı bir tesir yaratacağını düşünmekteyim. Başbakan Erdoğan yorumun ikinci gününde yemekten sonra Anzar'la bir araya geldi. Erdoğan, su dolu bardağını Anzar'ın şarap dolu kadehi ile tokuşturdu. Bu ne kadar uyum sağladı ise iki başbakanın konuşması da o kadar uyum sağladı.

Forumun ikinci gününde Başbakan Erdoğan şöyle konuştu:"Sahip olduğumuz İslami mirasla medeniyetler çatışması tezlerini çürütüp medeniyetler uyumunun en sağlam örneğini Avrupa'da elde edebiliriz". Kabul olmayacak duaya amin demek herhalde buna derler.

Başbakan Erdoğan, Huntington'un medeniyetler çatışması tezini çürütmeye çok meraklı. Avrupa'daki toplantılarda sık sık bunu tekrarlıyordu. Peki ama sayın Başbakan medeniyet farkı nedir, medeniyetler nasıl uyum sağlar. Bu konuda hiç düşündü mü ? Zannetmiyoruz.

En iyisi bunu batılıların ağzından nakletmektir. Öyle yapalım da sayın Başbakan ve onun gibi düşünenler duysunlar, görsünler. Batılı Eliot medeniyeti şöyle tarif ediyor:"Medeniyet dinin vücut bulmuş şeklidir". Demek ki medeniyetlerin uyumu ilk önce dinlerin uyumunu zorunlu kılar. İşte dinler arası diyalog, bu anlayışın eseridir. Bu uyumun nasıl olacağını 25-28 Temmuz 2000 tarihleri arasında Bosna-Hersek'te yapılan 4.Avrasya İslam Şurası'nda Papanın temsilcisi sıfatıyla Başpiskopos şöyle dile getirmiştir:"Zaman değişti İslam'ında zamana uyması ve diğer dinlerle barışması şarttır".Bu sözlere cevap maalesef sadece Bulgaristan müftüsü Mustafa Hacı tarafından verildi. Mustafa Hacı şöyle dedi:Hıristiyanlar kendi dinlerini muhafaza edemeyince, Müslümanları da hak dinden saptırmaya çalışıyorlar". İşte meselenin özeti bu.

Kim ne derse desin Avrupalı sağcısıyla solcusuyla Hıristiyandır. Bugüne kadar bu değerinden taviz vermedi, vermez de. Onun içindir k, AB Anayasası'nda Hıristiyanlığa atıfta bulunmak istiyorlar. Atıfta bulunurlar veya bulunmazlar. Bu ayrı bir konu. Ama değerlerinden taviz vermedikleri kesin...