Avrupa Birliği Türkiye'den bundan sonra ne isteyecek?

18 Nisan 1999'daki genel seçimlerde Parlamento'ya giren milletin temsilcileri, büyük bir çabayla, üstelik gurur da duyarak Avrupa Birliği'nin (AB) dayattığı yasaları TBMM'den geçirdiler. Kimi medya organları, gelişmeyi allayıp pullayıp millete satmaya çalıştı, satmayı da sürdürüyor. Hatta bizdeki "bir kesim medya, iş dünyasının bir bölümü ve bürokrasinin bir kesitinin" oluşturduğu dar çevreli, etkin AB kumpanyası, Aralık ayında Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da gerçekleştirilecek zirvede artık "müzakerelere başlama tarihinin" çantada keklik olduğunu seslendirmeye başladılar.

Acaba gerçekler öyle mi? Türkiye, öne sürüldüğü gibi, Kopenhag'da müzakere tarihi alabilecek mi? Avrupa Birliği'nin çekirdeğini oluşturan Avrupa Konseyi'nden; Avrupa Komisyonu'ndan ve de Avrupa Parlamentosu'ndan henüz böyle bir 'işaret' gelmiş değil, geleceğe de benzemiyor. AB adına konuşma yetkisi olanlar da - Mesela Genişlemeden sorumlu Komiser Günther Verheugen- milletvekillerimizin çıkardığı yasaları alkışlıyor ama en küçük bir vaatte bulunmuyor!

Diplomasi kulislerinden bizdeki AB'ci tayfayı memnun edecek ses yok... Günümüzde diplomasinin bir uzantısı olarak algılanan medya organlarına yani kimi Avrupa gazetelerine bakarsak, durum oldukça kritik. Dün internet vasıtasıyla taradığımız etkin gazetelerde, Türkiye'ye en küçük bir ümidin gönderilmediğini görüyoruz.

İşte örnekler...

Dünyanın en etkili ekonomi gazetesi İngiliz Financial Times'e bakalım. Gazete, Türkiye'de parlamentonun geçirdiği reform paketini Avrupa Komisyonu'nun memnuniyetle, ancak temkinli bir dille karşıladığını; çünkü reformların kağıt üzerinde değil, uygulamada belli olacağı uyarısında bulunduğunu yazıyor.

AB'nin Türkiye'yi isteyip istemediği bile şüpheli'...

Almanya basınından Frankfurter Rundschau, Türkiye'nin Kopenhag kriterleri doğrultusunda yasalarında yaptığı değişikliklerin karşılığında, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye üyelik yönünde tavizler vermesinin ne kadar doğru olacağını sorguluyor. Gazeteye göre, genişleme sürecinde Türkiye'nin konumu Birliği yeni sorunlara itebilir.

Frankfurter Rundschau, Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin iç sorunlarına saplanıp kalmasından, Ankara yönetiminin genişleme sürecinde sürücü koltuğuna yerleşmesinden, Birlik ülkelerinin hareket özgürlüğünün kısıtlanmasından endişeli.

Alman gazetesine göre, "önce doğu Avrupa ve daha sonra Balkanlara doğru ilerlemesi düşünülen genişleme süreci, Avrupa Birliği'ni yapabileceklerinin sınırlarına getirdi. Avrupa Birliği, daha çok çok uzun bir zaman Türkiye'yi üyeliğe kabul edemeyecek". Frankfurter Rundschau, 'hatta' diye eklemiş, "Birliğin Türkiye'yi hiç isteyip istemediği bile şüpheli!"...

Alman gazetesine göre Avrupa Birliği'nin genişleme sürecini başarıyla yerine getirebileceği bile kesin değilken, Türkiye gibi "büyük, kalabalık ve fakir bir ülkeyi de bu tablonun içine katmak, felakete davetiye çıkarmak oluyor".

Avusturya basınından Der Standard'a göre ise, Avrupa Birliği'nin Aralık ayındaki zirvede Türkiye'yle üyelik müzakereleri için bir tarih belirlememesi sorunlar çıkartabilir.

"Aksi takdirde" diye uyarıyor Der Standard, "Avrupa Birliği, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan Türkiye'nin gerçek bir laik demokrasi olarak gelişmesine yardımcı olma fırsatını kaçırabilir".

İsviçre'nin Le Temps gazetesi de, "Birliğin bu son gelişmeler karşısındaki memnuniyetini, aynı zamanda çekinceli bir üslupta dile getirdiğine" dikkat çekiyor.

Yeni talep listesinde

neler var?..

İşte Batı basınından bir kesit... Görüldüğü gibi, Avrupa Birliği Türkiye'ye buz gibi soğuk. Peki AB, Avrupa'nın Osmanlı Devleti ve Türkiye'ye yönelik 163 yıldır izlediği "Türkiye'yi hem kendisinden uzaklaştırmama, hem de belli bir mesafede tutma" politikasının uzantısı olarak bundan sonra ne yapacak? Tabii ki, dozu gittikçe artan yeni şartları ileri sürecek. Peki yeni şartlar ne gibi olabilir?

Şimdi başlıklarını sıralayalım, yarın Sevr Anlaşması ile karşılaştırarak, detaylarına gireceğiz:

1) Kıbrıs meselesi: AB'nin Türkiye'ye karşı masa üstüne ilk olarak çıkaracağı başlıca koz budur. Batı basını ağız birliği etmişçesine şimdiden Kıbrıs meselesini, "ağır ve yeni bir şart" olarak öne çıkarmaya başladı. Bu planlı bir hareket... Vade tarihi: 2004

2) Ege meselesi: AB, Yunanistan'ın ideallerini gerçekleştirmek için harekete geçecektir. Vade tarihi: 2004

3) İlköğretimden üniversiteye kadar eğitim ve öğretimde "Kürtçe gibi geleneksel dillerin kullanılması." Vade tarihi: Şimdilik belirsiz.

4) Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da terörle mücadele sebebiyle zarar görmüş şahıslara tazminat ödenmesi. Vade tarihi: 2004

5) İstanbul, İznik ve Trabzon'daki Ayasofya camilerinin kiliseye dönüştürülmesi ve benzer kültürel talepler. Vade tarihi: Her an masaya sürülebilir.

6) Ermeni soykırım iddialarının aşamalı olarak kabul edilmesi. Birinci aşamada Türkiye'nin soykırım iddilarını tanıması, ikinci aşamada tazminat ödemesi, üçüncü aşamada ise Adana ve Van yöresinden ellerinde "Osmanlı döneminden kalma uyduruk tapular" bulunan Ermenilere toprak verilmesi. Vade tarihi: Kıbrıs ve Ege meseleleri halledilirse, gündeme getirilecek.

7) Patrikhane'nin ekümenik devlet olarak kabul edilmesi: Kıbrıs, Ege meseleleri halledilirse ve Ermeni soykırım iddiaları tanınırsa, gündeme getirilecek.

8) Pontus meselesi: Patrikhane meselesinden sonra gündeme getirilecektir.

9) Türkiye'nin Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) konusunda ayak dirememesi. Vade: Müzakereler sürüyor.

Kim durduracak bu

ihanet sürecini...

Evet, saygıdeğer okuyucularım. Süreç böyle. Avrupa Birliği, bundan 82 yıl önce Osmanlı Devleti'ne dayatılan, Mustafa Kemal Paşa riyasetindeki Türk milletinin paçavra ettiği Sevr Anlaşması'nı bir kez daha önümüze koydu. Bir önceki seçimde Meclis'e gönderdiğimiz milletvekilleri, bilerek ya da bilmeyerek bu hükümleri, üstelik güle oynaya, sevine sevine çıkardılar. Bu süreci durdurmak elimizde. Bugün Türkiye'de Avrupa Birliği'nin ülkemize yönelik sinsi faaliyetlerini açığa vuran, bu sinsi emellere karşı milli duruşu temsil eden tek siyasi ve milli hareket Bağımsız Türkiye Partisi'dir. Bu mücadelede tek yürek, tek bilek olalım ve ülkemizi yaklaşan badirelerden el birliği ile çekip kurtaralım.