Osmangazi Üniversitesi (OGÜ) Teknoloji Araştırma Merkezi (TEKAM) Müdürü Prof. Dr. Muammer Kaya, dünyada her 35 kişiden birinin emek veya beyin göçmeni konumunda bulunduğunu söyledi.
Kaya, ekonomik ve siyasal sorunlar, sosyal güvence eksikliği ve daha iyi yaşam standardına ulaşmak amacıyla yaşanan beyin ve emek göçünün, küreselleşen dünyada önemli sorun haline geldiğini belirtti.
Göç alan ülkelerin ekonomilerinin nüfuslarına göre daha hızlı büyüdükçe göçlerin de arttığına işaret eden Kaya, göç alan ülkelerin gelişmişlik düzeyleri artarken göç veren ülkelerin kalkınmasının gerilediğini bildirdi.
Avrupa Birliği'nin (AB) genişleme sürecinde eskiden göç veren "İtalya, İspanya, Yunanistan ve Portekiz" gibi ülkelerin artık göç alan ülke konumuna gelmesinin Avrupa'yı tedirgin ettiğini belirten Kaya, şöyle konuştu:
"Dünyada her 35 kişiden biri emek veya beyin göçmeni konumundadır. Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinde, genç ve fazla nüfusu Avrupa'yı korkutmaktadır. Araştırmalara göre, Türkiye'de üniversitede öğrenim gören gençlerin yüzde 73'ü yurtdışında çalışmak veya yaşamak istemektedir. Şu anda yurtdışında öğrenimleri sürdürenlerin yüzde 77'si de ülkeye kesin dönüş yapmak istememektedir."
Melez kimlikler
ortaya çıkıyor
Türkiye'den gelişmiş ülkelere 1960'lı yıllardan beri önemli ölçüde beyin erozyonu olmasına karşın sorunun hala önemsenmediğini ve bu kaybın beyin gücüne dönüştürülmesi konusunda üretilen teorilerin hayata geçirilemediğini anlatan Kaya, gençlerin geleceklerini yurtdışında görmeleri nedeniyle beyin göçünün arttığını bildirdi.
Son yıllarda emek veya beyin göçü alan ülkelerde göçün tehdit olarak algılandığını ifade eden Kaya, şunları söyledi: "Göç alan ülkelerdeki ekonomik durum kötüleştikçe veya bu ülkeye karşı terör olayları artıkça, yabancılar adeta günah keçisi haline dönüştürülmektedir. Göç alan ülkelerdeki insanlar, (yabancılar ülkemizi işgal ediyorlar, işlerimizi elimizden alıyorlar) düşüncesine sahip olmaktadır. Avrupa'ya göç eden ve iki kültür arasında sıkışan Türkler arasında melez kimlikler ortaya çıktı. Artık küreselleşen dünyada melez kimlikler dönemine girilmiştir. Göçmenler ne tam asimile olmuş, ne de tam olarak içene kapanabilmiştir." Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki gelir uçurumu arttıkça emek veya beyin göçünün önüne geçilmesinin mümkün görünmediğini anlatan Prof. Dr. Kaya, bunun için ülkeler arasındaki sosyo-ekonomik farklılığın en aza indirilmesi gerektiğini kaydetti.
Kaya, ekonomik ve siyasal sorunlar, sosyal güvence eksikliği ve daha iyi yaşam standardına ulaşmak amacıyla yaşanan beyin ve emek göçünün, küreselleşen dünyada önemli sorun haline geldiğini belirtti.
Göç alan ülkelerin ekonomilerinin nüfuslarına göre daha hızlı büyüdükçe göçlerin de arttığına işaret eden Kaya, göç alan ülkelerin gelişmişlik düzeyleri artarken göç veren ülkelerin kalkınmasının gerilediğini bildirdi.
Avrupa Birliği'nin (AB) genişleme sürecinde eskiden göç veren "İtalya, İspanya, Yunanistan ve Portekiz" gibi ülkelerin artık göç alan ülke konumuna gelmesinin Avrupa'yı tedirgin ettiğini belirten Kaya, şöyle konuştu:
"Dünyada her 35 kişiden biri emek veya beyin göçmeni konumundadır. Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinde, genç ve fazla nüfusu Avrupa'yı korkutmaktadır. Araştırmalara göre, Türkiye'de üniversitede öğrenim gören gençlerin yüzde 73'ü yurtdışında çalışmak veya yaşamak istemektedir. Şu anda yurtdışında öğrenimleri sürdürenlerin yüzde 77'si de ülkeye kesin dönüş yapmak istememektedir."
Melez kimlikler
ortaya çıkıyor
Türkiye'den gelişmiş ülkelere 1960'lı yıllardan beri önemli ölçüde beyin erozyonu olmasına karşın sorunun hala önemsenmediğini ve bu kaybın beyin gücüne dönüştürülmesi konusunda üretilen teorilerin hayata geçirilemediğini anlatan Kaya, gençlerin geleceklerini yurtdışında görmeleri nedeniyle beyin göçünün arttığını bildirdi.
Son yıllarda emek veya beyin göçü alan ülkelerde göçün tehdit olarak algılandığını ifade eden Kaya, şunları söyledi: "Göç alan ülkelerdeki ekonomik durum kötüleştikçe veya bu ülkeye karşı terör olayları artıkça, yabancılar adeta günah keçisi haline dönüştürülmektedir. Göç alan ülkelerdeki insanlar, (yabancılar ülkemizi işgal ediyorlar, işlerimizi elimizden alıyorlar) düşüncesine sahip olmaktadır. Avrupa'ya göç eden ve iki kültür arasında sıkışan Türkler arasında melez kimlikler ortaya çıktı. Artık küreselleşen dünyada melez kimlikler dönemine girilmiştir. Göçmenler ne tam asimile olmuş, ne de tam olarak içene kapanabilmiştir." Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki gelir uçurumu arttıkça emek veya beyin göçünün önüne geçilmesinin mümkün görünmediğini anlatan Prof. Dr. Kaya, bunun için ülkeler arasındaki sosyo-ekonomik farklılığın en aza indirilmesi gerektiğini kaydetti.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.