Taa 1096’da başlayan İslam coğrafyasındaki haçlı vahşeti, şu an, şu saniye itibarı ile devam etmektedir. İmparatorluklar yıkıldı, şahlar, sultanlar göçüp, gitti. Yeni devletler, yeni liderler İslam coğrafyasında iş başına geldi. Ama haçlı zulmü ilk günkü vahşetiyle hemen yanı başımızda, önümüzde, arkamızda. Sadece ismi değişti. Yeni Dünya Düzeni oldu, BOP oldu, Arap Baharı oldu, demokrasi oldu, uygarlık, hak, özgürlük vs. oldu da oldu… Ama akan kan hep Müslüman kanı oldu. Neden?
Ülkemiz gündemini biliyorsunuz. Hep laf, hep iddia. Başbakanın son çıkışını hatırlayın; Biz Kur’an’dan ilham alı-yoruz, demişti. İnşallah iddiasını ispatlar. Çünkü o Kur’an diyor ki;
“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki rahmete eresiniz.” (Hucurat 10)
“Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, adil davrananları sever.” (Hucurat 9)
“Ey iman edenler! Eğer fasıkın biri size bir haber getirirsen onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınızdan pişman olursunuz.” (Hucurat 6)
Yani ne mi demek istiyorum? Eğer ben Kur’an’dan ilham aldığımı iddia etseydim; Müslüman bir devlete ve halkına karşı haçlı ve fasıkların oluşturduğu bir toplantıya ev sahipliği etmez, katılmazdım. Niye mi? Çünkü ilham kaynağım Kur’an. Yani Allah’ın kelamı. Yani Allah’ın emri. Bir kaçını yazdığım ayetlerde Allah (c.c) böyle toplantılara, bir araya gelmelere, güç birliği kurmalara asla müsaade etmediği gibi biz, kullarını da açıkça tehdit ediyor.
“Sen onların milletlerine tabi olmadıkça ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar senden asla hoşnut ve razı olmayacaklar. De ki, gerçekten de Allah’ın hidayeti, hidayetin ta kendisidir. Şanım hakkı için, sana vahiyle gelen bu kadar bilgiden sonra, kalkıp da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, sana Allah’tan ne bir dost bulunur, ne de bir yardımcı.” (Bakara 120)
“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez.” (Maide 51)
Tabi Kur’an, Kur’an’a inananlara ve Kur’an’dan ilham alanlara hitap eder. Neticede her iddia sahibi iddiasını ispatla yükümlüdür. Aksi takdirde yalancıdır. Ve yine Kur’an’a göre; Allah’ın laneti yalancıların üze-rinedir. Allah bizi yalandan ve yalancılardan korusun…
Gündeme gelirsek;
İstanbul’da adlarını “Suriye’nin dostları” diye koydukları ülke temsilcileri toplandı. Bu ülke temsilcileri Bayan Hillary’nin et-kisiyle Suriye için demedik laf bırakmadılar. PKK vari bir yapılanma olan Suriye Kurtuluş Hareketini resmen tanıdılar ve artık muhatap olarak bu isyancı hareketi meşru görme kararı aldılar.
Toplantıda göze batan en önemli şey, Suriye’nin gerçek dostu İran toplantıda yoktu. Çağrılmamıştı bile. Ama toplantı sonrasında İran’ın diyecekleri vardı. Dediler de;
İran Meclisi Başkanı Ali Laricani, İstanbul’da yapılan konferansın “İsrail’e yeni bir nefes aldırmak için yapıldığını” ileri sü-rerek, “Eğer sizler bölgedeki demokrasi için endişeliyseniz, neden Bahreyn’deki vahşi diktatörlüğe ve bazı diğer ülkelerdeki diktatörlüğe sessiz kalıyorsunuz?” diye sordu. Ayrıca “Annan, planını uygulamaya geçirmek için çaba ederken, İstanbul’dan başka sesler yükseliyor. Demek ki bu ülkelerin meselesi Suriye’de reformlar değil” ifadesini kullandı.
İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkanvekili Muhammed Kevseri ise Mehr ajansına yaptığı açıklamada, İstanbul’daki konferansı “Suriye’nin düşmanları” olarak değerlendirerek, Türkiye’yi “emperyalizmin taşeronu” olmakla suçladı. Kevseri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İran ziyareti ile Tahran’ı Suriye konusunda ikna etmeye çalıştığını ancak “katı bir yanıt” aldığını söyledi.
Suriye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Beşar Caferi ise “Türkiye’nin komşu bir ülkenin egemenliğini ihlal etme amaçlı bir toplantıya ev sahipliği yaptığını ve bunun savaş ilanı sayılacağını” söyledi.
“Ağrı’yı da siz alın” diye ülkemi açık hedef gösteren Ermenistan Cumhurbaşkanı’na, yine benim ülkemde, batık Yunanistan’ın başbakanı olarak, bizi Kıbrıs’ta işgalci gösterenlere sus pus olan medya İran’ın haklı çıkışını “ahlaksızca, terbiyesizce” vb. kelimeler kullanarak haber yaptı.
Ahmet Davutoğlu ise Türkiye’nin Dışişleri Bakanı olduğunu İran’a karşı hatırladı ve ispata kalktı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İran’ın Ankara Büyükelçisi’nin Bakanlığa çağrılarak, izahat istendiğini söyledi. Erdoğan ise İran’ı sildi. Tek dostu ABD. Gerisi yalan…
Sonuçta; Kur’an’dan ilham alıyoruz, diyorsanız Kur’an’ın hükmü açık. İran’dan izahat istiyorsanız, İran’ın sözü de, tavrı da gayet net; Biz kardeşiz, haçlılarla bir ve beraber olmayın… Başka söze gerek var mı?
Ülkemiz gündemini biliyorsunuz. Hep laf, hep iddia. Başbakanın son çıkışını hatırlayın; Biz Kur’an’dan ilham alı-yoruz, demişti. İnşallah iddiasını ispatlar. Çünkü o Kur’an diyor ki;
“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki rahmete eresiniz.” (Hucurat 10)
“Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, adil davrananları sever.” (Hucurat 9)
“Ey iman edenler! Eğer fasıkın biri size bir haber getirirsen onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınızdan pişman olursunuz.” (Hucurat 6)
Yani ne mi demek istiyorum? Eğer ben Kur’an’dan ilham aldığımı iddia etseydim; Müslüman bir devlete ve halkına karşı haçlı ve fasıkların oluşturduğu bir toplantıya ev sahipliği etmez, katılmazdım. Niye mi? Çünkü ilham kaynağım Kur’an. Yani Allah’ın kelamı. Yani Allah’ın emri. Bir kaçını yazdığım ayetlerde Allah (c.c) böyle toplantılara, bir araya gelmelere, güç birliği kurmalara asla müsaade etmediği gibi biz, kullarını da açıkça tehdit ediyor.
“Sen onların milletlerine tabi olmadıkça ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar senden asla hoşnut ve razı olmayacaklar. De ki, gerçekten de Allah’ın hidayeti, hidayetin ta kendisidir. Şanım hakkı için, sana vahiyle gelen bu kadar bilgiden sonra, kalkıp da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, sana Allah’tan ne bir dost bulunur, ne de bir yardımcı.” (Bakara 120)
“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez.” (Maide 51)
Tabi Kur’an, Kur’an’a inananlara ve Kur’an’dan ilham alanlara hitap eder. Neticede her iddia sahibi iddiasını ispatla yükümlüdür. Aksi takdirde yalancıdır. Ve yine Kur’an’a göre; Allah’ın laneti yalancıların üze-rinedir. Allah bizi yalandan ve yalancılardan korusun…
Gündeme gelirsek;
İstanbul’da adlarını “Suriye’nin dostları” diye koydukları ülke temsilcileri toplandı. Bu ülke temsilcileri Bayan Hillary’nin et-kisiyle Suriye için demedik laf bırakmadılar. PKK vari bir yapılanma olan Suriye Kurtuluş Hareketini resmen tanıdılar ve artık muhatap olarak bu isyancı hareketi meşru görme kararı aldılar.
Toplantıda göze batan en önemli şey, Suriye’nin gerçek dostu İran toplantıda yoktu. Çağrılmamıştı bile. Ama toplantı sonrasında İran’ın diyecekleri vardı. Dediler de;
İran Meclisi Başkanı Ali Laricani, İstanbul’da yapılan konferansın “İsrail’e yeni bir nefes aldırmak için yapıldığını” ileri sü-rerek, “Eğer sizler bölgedeki demokrasi için endişeliyseniz, neden Bahreyn’deki vahşi diktatörlüğe ve bazı diğer ülkelerdeki diktatörlüğe sessiz kalıyorsunuz?” diye sordu. Ayrıca “Annan, planını uygulamaya geçirmek için çaba ederken, İstanbul’dan başka sesler yükseliyor. Demek ki bu ülkelerin meselesi Suriye’de reformlar değil” ifadesini kullandı.
İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkanvekili Muhammed Kevseri ise Mehr ajansına yaptığı açıklamada, İstanbul’daki konferansı “Suriye’nin düşmanları” olarak değerlendirerek, Türkiye’yi “emperyalizmin taşeronu” olmakla suçladı. Kevseri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İran ziyareti ile Tahran’ı Suriye konusunda ikna etmeye çalıştığını ancak “katı bir yanıt” aldığını söyledi.
Suriye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Beşar Caferi ise “Türkiye’nin komşu bir ülkenin egemenliğini ihlal etme amaçlı bir toplantıya ev sahipliği yaptığını ve bunun savaş ilanı sayılacağını” söyledi.
“Ağrı’yı da siz alın” diye ülkemi açık hedef gösteren Ermenistan Cumhurbaşkanı’na, yine benim ülkemde, batık Yunanistan’ın başbakanı olarak, bizi Kıbrıs’ta işgalci gösterenlere sus pus olan medya İran’ın haklı çıkışını “ahlaksızca, terbiyesizce” vb. kelimeler kullanarak haber yaptı.
Ahmet Davutoğlu ise Türkiye’nin Dışişleri Bakanı olduğunu İran’a karşı hatırladı ve ispata kalktı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İran’ın Ankara Büyükelçisi’nin Bakanlığa çağrılarak, izahat istendiğini söyledi. Erdoğan ise İran’ı sildi. Tek dostu ABD. Gerisi yalan…
Sonuçta; Kur’an’dan ilham alıyoruz, diyorsanız Kur’an’ın hükmü açık. İran’dan izahat istiyorsanız, İran’ın sözü de, tavrı da gayet net; Biz kardeşiz, haçlılarla bir ve beraber olmayın… Başka söze gerek var mı?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024