Son zamanlarda ülkemizde yaşanan olaylara bakılırsa yaşayacağımız daha çok olaylar var demektir.
Bir taraftan AB için vermedik taviz kalmazken, bir taraftan da ABD stratejik ortaklığına bir de demokratik ortaklığımız eklendi. Yani ABD ile ortaklığımız iyice perçinlenmiş oldu. Ancak Türkiye'nin ABD ile ortaklığı bildiğimiz ortaklıklara benzemiyor. Yani bunda karşılıklı "kâr-zarar" ortaklığı söz konusu değil. Bu ortaklıkta ABD her zaman olduğu gibi kararları kendi alır ve bize tebliğ eder. O ister biz de veririz. Tezkere çıkarın der biz de çıkarırız. Irak'a karışmayın der biz de karışmayız. Afganistan'a asker ister biz de göndeririz. Irak'ta askerimizin başına çuval geçirir, biz de ses çıkarmayız. Bizim stratejik ve demokratik ortaklığımız böyle... Mesela şimdilerde liman, havaalanı istiyor. Buyurun alsın. Bir üs de Kıbrıs'tan verelim, ne olacak? Baksanıza bizi Amerika'daki G-8'ler toplantısına davet ediyor. Ardından 28-29 Haziran'da İstanbul'da yapılacak NATO zirvesine ev sahipliği yapacağız. Şimdi verme sırası ABD'de, alma sırası ise bizde olacak. İstanbul zirvesinde bize öncelikle terörle mücadele ve demokrasi dersi verecek, biz de alacağız. Yine bu zirvede bize BOP'nde büyük görevler verecekler biz de alacağız. Kim bilir belki de bu projede bize taşeronlukla beraber tetikçilik görevi de verecekler. Biz de alacağız. Ayrıca bize "ılımlı İslam'ı" verecekler biz de alacağız... Faizini ödeyemeyeceğimiz krediler verecek, biz de alacağız. Demek ki ABD sadece istemiyor, baksanıza aynı zamanda neler neler veriyor. Bu arada AB ile epey mesafe almış durumdayız. Şimdilik AB ile bir ortaklık düşünülmüyor ama oraya girmeye çalışıyoruz. Bu biraz da, Nasrettin Hoca'nın işine benziyor. Hani bir gün hırsız hocanın evine girip eşyaları toparlayıp almış gitmiş. Ardından da hoca hırsızın evine gitmiş. Hırsız hayırdır hoca efendi deyince hoca eşyalarını göstererek "buraya taşındık ya" demiş. Biz de bu gidişle AB'ye taşınacağız ama Avrupa'nın bizden aldıklarını orada bulabilecek miyiz?
Bir başka gelişme de; son zamanlarda misyonerlerin cirit attığı ülkemizde, "hoşgörü ve dinlerarası diyalog" çerçevesinde okullarımızda isteyene Hıristiyanlık ve Yahudilik dersleri de verilecek. Zaten imar yasası ile açılan kilise-evlerle bu işin alt yapısı da hazırlanmıştı. Ülkemizde Hıristiyan ve Yahudi vatandaşlarımızın sayısı bilinirse; bu gayretlerin bundan böyle Hıristiyanlaştırılacak insanımız için oluğunu hemen anlarız. Görüyor musunuz; insanımızı Hıristiyanlaştırmakla kalmıyorlar, aynı zamanda kilisesini de açıp eğitimini okullarda vermeyi planlıyorlar. Peki, bütün bunlar ne demek, derseniz... Kısaca şöyle özetleyebiliriz. Ülkemiz bir taraftan siyasi, ekonomik ve askeri tehdit ve tehlikelerle karşıya... Bir taraftan da insanımız Hıristiyanlaştırılmak için hoşgörü ve dinlerarası diyalogcuların eline bırakılmış. Yani ülkemiz ve milletimiz tam bir kuşatma altındadır. Durum bu kadar açık ve bu kadar da vahimdir. 28-29 Haziran NATO zirvesi ülkemiz ve bölgemiz açısından endişe verici ipuçlarını da şimdiden göstermeye başlamış vaziyette.
Bir taraftan AB için vermedik taviz kalmazken, bir taraftan da ABD stratejik ortaklığına bir de demokratik ortaklığımız eklendi. Yani ABD ile ortaklığımız iyice perçinlenmiş oldu. Ancak Türkiye'nin ABD ile ortaklığı bildiğimiz ortaklıklara benzemiyor. Yani bunda karşılıklı "kâr-zarar" ortaklığı söz konusu değil. Bu ortaklıkta ABD her zaman olduğu gibi kararları kendi alır ve bize tebliğ eder. O ister biz de veririz. Tezkere çıkarın der biz de çıkarırız. Irak'a karışmayın der biz de karışmayız. Afganistan'a asker ister biz de göndeririz. Irak'ta askerimizin başına çuval geçirir, biz de ses çıkarmayız. Bizim stratejik ve demokratik ortaklığımız böyle... Mesela şimdilerde liman, havaalanı istiyor. Buyurun alsın. Bir üs de Kıbrıs'tan verelim, ne olacak? Baksanıza bizi Amerika'daki G-8'ler toplantısına davet ediyor. Ardından 28-29 Haziran'da İstanbul'da yapılacak NATO zirvesine ev sahipliği yapacağız. Şimdi verme sırası ABD'de, alma sırası ise bizde olacak. İstanbul zirvesinde bize öncelikle terörle mücadele ve demokrasi dersi verecek, biz de alacağız. Yine bu zirvede bize BOP'nde büyük görevler verecekler biz de alacağız. Kim bilir belki de bu projede bize taşeronlukla beraber tetikçilik görevi de verecekler. Biz de alacağız. Ayrıca bize "ılımlı İslam'ı" verecekler biz de alacağız... Faizini ödeyemeyeceğimiz krediler verecek, biz de alacağız. Demek ki ABD sadece istemiyor, baksanıza aynı zamanda neler neler veriyor. Bu arada AB ile epey mesafe almış durumdayız. Şimdilik AB ile bir ortaklık düşünülmüyor ama oraya girmeye çalışıyoruz. Bu biraz da, Nasrettin Hoca'nın işine benziyor. Hani bir gün hırsız hocanın evine girip eşyaları toparlayıp almış gitmiş. Ardından da hoca hırsızın evine gitmiş. Hırsız hayırdır hoca efendi deyince hoca eşyalarını göstererek "buraya taşındık ya" demiş. Biz de bu gidişle AB'ye taşınacağız ama Avrupa'nın bizden aldıklarını orada bulabilecek miyiz?
Bir başka gelişme de; son zamanlarda misyonerlerin cirit attığı ülkemizde, "hoşgörü ve dinlerarası diyalog" çerçevesinde okullarımızda isteyene Hıristiyanlık ve Yahudilik dersleri de verilecek. Zaten imar yasası ile açılan kilise-evlerle bu işin alt yapısı da hazırlanmıştı. Ülkemizde Hıristiyan ve Yahudi vatandaşlarımızın sayısı bilinirse; bu gayretlerin bundan böyle Hıristiyanlaştırılacak insanımız için oluğunu hemen anlarız. Görüyor musunuz; insanımızı Hıristiyanlaştırmakla kalmıyorlar, aynı zamanda kilisesini de açıp eğitimini okullarda vermeyi planlıyorlar. Peki, bütün bunlar ne demek, derseniz... Kısaca şöyle özetleyebiliriz. Ülkemiz bir taraftan siyasi, ekonomik ve askeri tehdit ve tehlikelerle karşıya... Bir taraftan da insanımız Hıristiyanlaştırılmak için hoşgörü ve dinlerarası diyalogcuların eline bırakılmış. Yani ülkemiz ve milletimiz tam bir kuşatma altındadır. Durum bu kadar açık ve bu kadar da vahimdir. 28-29 Haziran NATO zirvesi ülkemiz ve bölgemiz açısından endişe verici ipuçlarını da şimdiden göstermeye başlamış vaziyette.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010