Hükümetler, icraatlar ve ekonomiler için sıkça kullanılan "balon" benzetmesi oldukça anlamlı, bir o kadar da ibret vericidir. Balonu şişirirsiniz nefesiniz yettiği kadar, ortaya muazzam bir görüntü çıkar. Uzaktan bakınca "ne kadar da ihtişamlı" diye içinizden geçirirsiniz ama nihayetinde o bir balondur ve bir iğne ucu temasıyla patlayacak kadar da gerçek ihtişam ve kudretten uzaktır. Balondan ekonomiler de böyledir, görüntüde her şey tıkırında görünür, büyüme rakamları, enflasyon oranları, bütçe hesapları vesair her şey yolunda görünür ama gerçekler öyle değildir.Balon ekonomilerin kaderi, bir balondan farksızdır. Nasıl ki balonu şişiren nefesin sahibi o balonu istediği anda patlatma kudretine sahipse, balon ekonomilerin akıbetleri de o ekonomiyi şişiren iradenin bir el hareketine bağlıdır. AKP hükümeti işbaşına geldiği günden bu yana- ve hatta daha işbaşına gelmeden- IMF'ye bağlılığını deklare etmişti. Yaklaşık 3 buçuk yıldır uygulanan IMF politikalarıyla Türk ekonomisinin gerçek çökmüş görüntüsü bir şekilde kamuoyundan gizlenmeye çalışıldı. Ekonominin içler acısı halini normal vatandaş kendi cebindeki yangından dolayı zaten biliyordu ama ulusal ölçekte bu çöküşün ortaya çıkması için bir kıvılcım gerekiyordu. Nihayetinde Türk ekonomisi de IMF tarafından şişirilen bir "balon ekonomisiydi" ve o balonun patlaması da uzak bir ihtimal değildi. Bu bakımdan Cuma günü ekonomide yaşanan ciddi dalgalanmalar dikkatle irdelenmeli ve sonuçlarının nereye uzanacağı iyi hesaplanmalı. Bugüne kadar durgun bir seyir izleyen döviz fiyatları bir anda son bir buçuk yılın en yüksek seviyesini gördü, faizler çıldırdı, borsa tepetaklak oldu. Yabancı yatırımcının dövize hücum etmesi sonucu dolar, YTL karşısında yüzde 3.6 değer kazandı, doğal olarak YTL de son bir buçuk yılın en düşük seviyesini gördü.Türkiye'de bir günde döviz-borsa-faiz üçgeninde yaşanan bu zikzaklı gelişmeler, ekonomik dengelerin sığlığını gösterdiği gibi, kontrolün de başka güçlerin elinde olduğunu ortaya koymuş oluyor. Hükümetin açıkladığı ekonomik rakamların gerçeklerden ne kadar uzak olduğu ve hepsinden önemlisi, Türk ekonomisinin "bir günde çökebilme" potansiyeline sahip olduğunu da Türk kamuoyu net bir şekilde gözlemledi. Ekonomideki bu içler acısı durumla ilgili değişik yorumlar yapılıyor. Cari açıktaki hızlı artışın devam etmesi, yabancı yatırımcının pozisyon sıkıntısı karşısında hükümetin tedbir almaması, yüksek nisan enflasyonu, Sosyal güvenlik vetosu, FED'in faiz artırımı endişesi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili üretilen senaryolar?Ekonomik çöküşe böyle ekonomi-politik sebepler bulmak zor değil. Çünkü Türkiye bu tip gelişmelerin bolca yaşandığı ve kriz senaristlerinin malzeme bulmakta güçlük çekmeyeceği bir ülke. Fakat ekonomide bugün yaşadığımız sıkıntıların nedenlerini bu tip senaryolarda arama yanlışına düşmememiz gerekiyor.Sorun yapısal ve öyle birkaç aylık gelişmelerin sonuçlarında aranacak basitlikte değil. Maalesef AKP hükümetinin IMF talimatlarıyla yönlendirdiği Türk ekonomisi yukarıda ifade ettiğimiz "balon ekonomiler" kategorisinde bulunuyor. Bu yüzden ekonomimizde ipler uzun yıllardır bizim elimizde olmadı ve ipimizi elinde tutanlar, öz servetimizi sömürdükleri gibi, istedikleri zaman da balonumuzu patlatabiliyor. Bugün yaşadığımız sonuç da ekonomi balonunun patlamasından başka bir şey değildir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012