“Bu konunun yeri burası mı?”
“Hatıralarınızı başka zaman anlatırsınız”
“Ben zaten bunları biliyorum” vs. vs. vs…
Çok yaşamış ve farklı yerlerde, farklı konularda görev yapmış insanların başkaları ile paylaşabilecekleri sayısız anıları vardır. Dinlenilen anılar genellikle aynı yollardan geçmeden olumlu veya olumsuz bilgi edinmemizi ve gerçekleri öğrenmemizi sağlar.
Çünkü anıların içinde ders alınacak olaylar ve yaşanmışlıklar vardır.
Durağan bir yaşama alışmış, rutin bir çalışmanın içinde olanlar genellikle kendi yaşamları dışındaki dünyayı merak etmezler. Bunlar normal insanlar olarak kabul edilirler. Bir de bunun dışında sürekli huzursuzlanan, bulunduğu şartları terk edip gitmeye çalışanlar, macera arayanlar, yaşamından mutlu olmayanlar vardır. Kendilerine güzel örnekler sunanlara saldırır, içten içe farklı bir yaşam sürenlere düşman olurlar. Bunlar çoğunlukla başkalarının deneyimler ile değil, yaşadıkları hayat ile ilgilenirler.
Bu durum ne yazık ki toplumda bilgi hazımsızlığına da yol açar. Herhangi bir noktada, bir tek konuda görev yapmış olan kimseler; uzun yıllar aynı ilde kalmanın da getirdiği alışkanlıklar ile yaşayıp ölenlere göre mutsuz kimselerdir.
Ortaya eser koyamamış, yaşamın iniş ve çıkışlarında iyi kötü bir iz bırakmış, eser koymuş olanları hazmedemezler. Onların kendilerine verecekleri öğütlerden de, sunacakları bilgilerden de uzak dururlar. Adeta iterler… Dünya onların gözünün gördüğü ve akıllarının algıladığı kadardır.
Bu gibi kişilere faydalı olmaya çalışmak, deneyimlerinizi paylaşmak ve örnekler vermek, karşılaşabilecekleri tehlikeleri göstermek boşunadır.
Dünya’da buna verilen tanım “bilgi hazımsızlığı” veya “bilginin fazlalığına tahammülsüzlük” olarak ifade ediliyor.
Yönetim kademesinde olanların başarısı bu gibi kişilerin bulunduğu grupları çok iyi tanımaları ile mümkündür. Öyle ki, bu nedenle eskilerin deyimi ile “Avamın içinde söz alırken dikkatli olmak” gerekir.
İlim sahibi olanların cahil kitleler karşısında söyleyecekleri gerçeklerin çarpıtılacağını bilmeleri ve her yerde sırları aşikâr etmeme tavsiyesi bundandır.
Sıra dışı olmak bazı ortamlarda çok zor bir duruştur. Geçmişte âlimlerin neden yalnız olduklarını, bilgilerini niçin herkesle paylaşmadıklarını; doğruyu her yerde niçin söylemediklerini, bazı şeylerin zamanının gelmesini beklemelerinin nedenini anlamak için beklemeleri bundandır. Bu gibi sessiz âlimlerin çektikleri sıkıntılara ve katlandıkları eziyetlere bakmak, sırrı ifşa etmelerini beklemek gerekir.
Ne yazık ki çevremizdeki insanların sıra dışılığı ve edep karmaşası insanlık tarihi kadar eskidir. Dünyadan nasibini almamış kimselerin size yardımcı olmayacaklarını fark etmeniz gerekir. Temelde düşünce gücü her insanda aynı değildir.
Yılların ıslahatçı ustalarının, bilim adamlarının, düşünürlerin giyotinle veya kılıçla kafası kesilerek öldürülmesinin nedeni aslında bir korku tezahürü ve Orta Çağ bağnazlığının sonucudur. Tiranlar; insan vücudu ölse de beyindeki düşüncelerin başkasının bedenine; ölenin ruhu tarafından taşınacağından duydukları korkuda gizlidir. Düşüncelerin yaşamaya devam ettiği, bazı bilinmeyen güçler tarafından korunduğu inancından kaynaklanmıştır. Başı bedenden ayırınca ruhun da ikiye ayrılacağı, öteki dünyaya başsız gideceği için herhangi bir tehdit oluşturmayacağı zannedilmiştir.
Hangi öldürme şeklinin düşünceyi yok edeceğini bilmem ama inancım; hiçbir silahın, insandan insana ulaştırılan düşüncelerin yok edemeyeceğidir. Çünkü düşünce evrenseldir. Bir düşünce sistemi baskı sonucu uykuya dalsa bile mutlaka uyanır ve yayılmaya devam eder.
Önemli olan güzel ve iyi düşüncelerden, düşünce sahipleri yaşarken yararlanmak ve yaygınlaştırmaktır.
Bilgi hazımsızlığının sürdüğü çağımızda kötü düşüncelerin çok hızlı bir biçimde, iyi ve güzel düşüncelerin çok yavaş yayıldığı bir gerçektir.
Siz, siz olun kötü ve olumsuz düşüncelere kapılmayın, onları iyi ve güzel düşüncelerle değiştirin. Yaratana olan güveni ve inancı yitirmeyin.
İnsanlık ancak bu şekilde kötülükten ve kötülerden kurtulabilir.
Taner Tümerdirim / diğer yazıları
- Gerçek… / 18.01.2024
- Gözyaşı… / 27.12.2023
- Yazmak, yaşamaktır… / 23.12.2023
- Haydar Hoca'yı unutmayın / 02.12.2023
- Öğretmenim… / 23.11.2023
- Bir zeytin öyküsü… / 11.11.2023
- Yağmur mevsimi… / 07.11.2023
- Çocuk! / 05.11.2023
- Deprem gerçeği / 01.11.2023
- Cumhuriyet anlayışı / 28.10.2023
- Gözyaşı… / 27.12.2023
- Yazmak, yaşamaktır… / 23.12.2023
- Haydar Hoca'yı unutmayın / 02.12.2023
- Öğretmenim… / 23.11.2023
- Bir zeytin öyküsü… / 11.11.2023
- Yağmur mevsimi… / 07.11.2023
- Çocuk! / 05.11.2023
- Deprem gerçeği / 01.11.2023
- Cumhuriyet anlayışı / 28.10.2023