Borç yiğidin kamçısıymış!

Sayın Erdoğan, 11 günlük Yeni Zelanda seyahatinde bir taraftan turistik ziyaretlere devam ederken, bir taraftan da ilginç açıklamalar yapıyor.Neymiş efendim, "Borç yiğidin kamçısıymış"Başbakanımız öyle söylüyor.Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk gibi milli projesi olanlar, bizlere borçları ödeyip kendi ayaklarımızın üzerinde durmayı öğretirken, yabancıların tavsiyesi dışında başka bir projesi olmayanlar "Borç yiğidin kamçısıdır" demeye devam ediyorlar.Esasen bu ifade oldukça anlamlı bir atasözüdür, ama görüldüğü gibi bazen yanlış anlamlar da yüklenebiliyor.Atalarımız bunu niçin söylemişler?Diyelim ki Mehmet Beyin önünde karlı bir iş var. Bu işe 10 lira yatırım yaptığı zaman 15 lira kazanabiliyor. Cebinde ise 3 lira var. Açığı tam 7 lira. Gidiyor bir yakınına ve 7 lira borç alıyor ve şu zaman içinde bunu sana ödeyeceğim diyor. İşini yapıyor ve 5 lira kazanıyor, borcunu da ödüyor. Eğer 3 lira ile iş yapmaya kalksa ya hiç sermaye yetmeyecek, ya da yapabilse bile karı 1-1.5 lira olacak. Şimdi ise 5 lira kar etti, borcunu da ödedi.İşte bu manada Mehmet Bey yiğittir, aldığı borç da kamçısıdır.Peki, Sayın Başbakan bu ifadeyi kullanırken, hangi yiğitlikten, hangi kamçıdan bahsediyor?Yiğitlik namına caka satan hep kendileri oluyor, kamçıyı yiyen de gariban milletimiz.Sayın Başbakan, "muhalifler işi bilmiyor, milleti aldatmaya çalışıyorlar" gibi açıklamalar yaptıktan sonra "işin bilimsel gerçeği" diyerek şu rakamları veriyor:"Biz göreve gelmeden, 2001 sonu itibariyle söylüyorum Türkiye'nin borç stokunun milli gelire oranı %91'di, ama biz göreve geldik, şu anda milli gelire oranı %63.4'tür, 2004 sonu itibariyle... 2005'de yapılan hesaplara göre yüzde 59'a düşmüş durumda. Bakın neredeydik nereye geldik."Bu açıklamalarına dayanarak Sayın Başbakan'a şu soruları sorma gereği duyuyorum:Sayın Başbakan, mademki milli gelirimiz durmadan artabiliyor, o halde borcumuz neden durmadan, katlanarak artıyor? Gelir arttıkça borcun azalması gerekmiyor mu?Peki, herhangi bir yatırım mı var? Gelir artıyorsa vatandaşa niye bu yansımıyor?Gelir artmasına rağmen, bu ne vatandaşa ne de yatırıma yaradı. Peki, bu gelir nereye gitti?Sayın Erdoğan, topladığımız vergiler borçlarımızın faizlerine bile yetmezken, borcumuzu yine faizli borçlarla döndürebilirken, bu borçları ödeyebilecek yeraltı ve yerüstü kaynaklarımız peşkeş çekilirken, stratejik kurumlarımız bir bir 3-5 yıllık karına yabancılara devredilirken şimdi söyler misiniz nasıl "Bizler bu noktada da gayet başarılı bir şekilde yolumuza devam ediyoruz'' ifadelerini kullanabiliyorsunuz?Hangi başarı, bu yol nereye gidiyor?Bu sorulardan sonra Sayın Başbakan'a teknik olarak da cevap verelim.Hem milli gelir artıyor gözüküyor, hem de borçlar artıyorsa, bunun tek bir izahı olabilir: "Milli gelir hesaplarında ciddi problemler var".Eğer sizler milli gelir kalemleri arasında tüketim ve ihracat daralması sebebiyle oluşan stokları, cari işlemler açığını direkt olarak arttıran ithalatı dahil ederseniz sizce bu gelir hesabı ne kadar sıhhatlidir?Sizce bu aldatıcı hesaplar yine sizin ifadenizle "Bilimsel gerçek" midir?Bir ülkenin ekonomisinin iyiliği, ekonomik bağımsızlığıyla, kendi merkez bankasını ve parasını kullanmasıyla, sahip olduğu zenginlikleri ve stratejik kurumlarını kullanabilmesiyle, gelir dağılımındaki dengeyi sağlayabilmesiyle, dış ticaret ve cari işlemler fazlası vermesiyle, borçlarının azalması ve tamamen ödenmesiyle, sahip olduğu ekonomik güçle dünyada söz sahibi olmasıyla ortaya çıkar.Bu manada Cumhuriyetin ilk yıllarından övgüyle bahsetmek yerinde olacaktır.Yukarıda bahsettiğimiz hususlar hayali değildir. Ülkemizi bu noktalara götürecek ve layık olduğumuz noktaya bizi yüceltecek ekonomik model bugün de mevcuttur. O da geçtiğimiz hafta sonu dünyaya bir kongreyle deklare edilen "Milli Ekonomi Modeli"dir. Asrın bilge insanı Prof. Dr. Haydar Baş tarafından ortaya konulan bu tez mevcut ekonomik modelleri tarihin çöplüğüne atacak niteliktedir.Sayın Erdoğan, işte yiğit ve kamçı ifadeleri bu modelde yerini bulmaktadır.Çünkü bu modelde devlet emisyonu genişleterek, projesi olan herkese sıfır faizle kredi verecek, üretim canlanacak. Devlet, hem tüketimi canlandırarak iç piyasayı, sübvansiyonlarla da dış piyasayı üreticisine pazar olarak açacak.Yaptığı işin karşılığını alabilen üretici, adeta kamçılanan bir yiğit gibi daha fazla üretecek ve de ülkemizde sahte ve hormonlu bir büyüme değil, gerçek bir büyüme yaşanacaktır.Asıl bilimsel gerçek de budur. Bu bilimsel gerçeğin doğruluğu da yerli ve yabancı birçok bilim adamı tarafından kongrede ifade edilmiştir.Sayın Başbakanımızdan dileğimiz, "bu tür açıklamaları, ülkemizin imajı açısından, basın önünde özellikle de yabancı bir ülkede yapmaması".