Ekonomik verileri bir de dünyanın farklı noktalarından okuyarak Türkiye ekonomisinin handikaplarını görmek çok mümkün. Dün Daily Telegraph gazetesinde yer alan haberde Dünyanın en zengin 30 ülkesinin bir araya geldiği OECD ülkeleri arasında en fazla doğalgaz faturasını biz ödüyoruz denildi ve eklendi "Türkiye hariç"?Kendi adımıza böyle bir haberde konu olmak sadece ekonomik olarak değil coğrafi olarak da imkansız. Zira bırakın kendi topraklarımızın rezervlerini yanıbaşımızda fışkıran petrolün lojistiğine en az para harcayacak bir ülke olarak buna maruz kalmak tam bir iş bilmezlik.Bir de benzin konulan araç meselesi var ki o da hükümetin en çok söz ettiği konular arasındaydı. Araç satışlarını sosyoekonomik verilerden sayan dünyanın ender hükümeti bu ayki rakamları da göz ardı etmeyecektir diye düşünüyorum. Ocak ayı binek araç satışlarında düşüş % 29,1 ve ticari araçlarda düşüş % 50,3 olarak açıklandı.Mesele sadece kişilerin aldıkları araçlardan yola çıkarak değişimi görmek ya da görmemek değildir. Otomotiv sektörü sanayinin önemli lokomotiflerinden biridir. Otomotiv sektörü kendine bağlı 50 sektörün de kazanç kapısıdır. Otomotiv sektöründeki daralma bu sektöre çalışan Kobi'lerin de kepenk indirmesi anlamına gelmektedir. En düşük faizli kredilerle insanları borçlandırarak mal sahibi yapmanın sonunun geldiğini görmek bu kadar zor olmamalıdır.Şimdi bunları kısaca toparlayarak hükümetin değil ekonominin sosyoekonomik verilerini yorumlayalım.Orta halli bir ailenin kapısını çalıp gel bu bankadan kredi çek ve bununla araba al diyorsunuz. Bu kişi ayda 500 TL ödeyerek araba sahibi olma hayaliyle imzaları atıyor. Daha sonra bu aracın gereği olan İngiltere'den de pahalı benzini satarak ve yıl boyu neredeyse beş günde bir zam yaparak kişinin tüketim kabiliyetini iyice kısacaksınız. Sonra küresel ekonomik krizin bahanesiyle sistemin ve politikaların hatalarıyla 2009'u kayıp yıl ilan edip maaşlara zam yapmayacaksınız. Diğer 50 sektöre bağlı Kobilerin iş göremezliği nedeniyle daralan ekonomimizi yeni dolaylı vergilerle desteklemeye çalışarak evin reisine yeni ve gizli vergiler bindireceksiniz.Sonuç şu ki, arabayı alamayan bir pişman, alan bin pişman. Bırakın taksitlerini ödemeyi araba sahibi olduktan sonra makarna ekmeğe talim etmeye başlıyor.Sayın Başbakan da çıkıp araba satışlarının artışından bahisle ülkenin ilerlediğini söylüyordu. Biz o zaman diyorduk ki; bu borç ekonomisidir ve bir yerde durur. Bunun adı büyümek değildir. Peki ne oldu? İşte satılan araçlar, pek çoğu yedi emin garajlarında, sahiplerinin pek çoğu hacizlik. Bir kısmı daralan ekonomiyle beraber işsiz amma arabası var mı? Evet var. Bu gerçek bir kara mizahtır. Şimdi ne yazık ki sona geldik. Araba satışları başladı hızla düşmeye. Neden? Çünkü tüketim kabiliyeti olmayan bir adama borç ile araba satıldı. Sonra da bu adamın sırtına pahalı benzin ve yüksek vergi bindirildi.Tüketim kabiliyeti olmadan ve bunu tetikleyecek parayı halkın cebine koymadan bu iş olmaz, olamaz?