Başbakan Erdoğan ile ABD Başkanı Başkanı Bush'un Brüksel'deki 8 dakikalık o "müthiş buluşması"ndaki sıcak diyaloglar bazı gazetelerin ifadesiyle "Türkler ABD'yi sevmiyor" diyenlere nazire gibiymiş. Toplam 8 dakika süren o müthiş buluşmada Başbakan Erdoğan, Bush'un elini neredeyse 5 dakika sıkmış. Hıncından değil, sevgisinden yapmış bunu!
Anlayamadığım, Bush'la Erdoğan arasındaki bu muhabbetin, Türk halkının ABD'yi sevmemesiyle ilişkilendirilmesi ve nazire olarak değerlendirilmesi.
Bush'la Erdoğan arasında zaten bir sorun yok. Her ikisi de hemen her fırsatta aralarındaki dostluğu ve stratejik müttefikliği dile getiriyorlar. Başbakan Erdoğan'ın Brüksel'de Bush'un elini uzun bir süre sıkması ve aralarındaki sevgiyi yinelemesinde şaşıracak bir taraf yok. Erdoğan, ABD'yi de, Bush'u da seviyor ama Türk halkı ABD'den ve Bush'tan nefret ediyor. İşte sorun bu. Halkının sevmediğini seven, sevdiğinden de nefret eden bir Başbakan!
Halkından kopuk bir başbakan için bundan daha güzel bir örnek verilemez herhalde.
Bir de Başbakan Erdoğan ile Bush arasında geçen Bilal Erdoğan diyaloğu var. Bu diyalogda Bush'un kullandığı bazı ifadeler gerçekten çok anlamlı. Bush, Erdoğan'a "Oğlunuz halen Amerika'da çalışıyor mu?" diye soruyor Erdoğan da "Evet çalışıyor" diye cevap veriyor.
Bush devam ediyor: "Evine ekmek getirebilecek kadar kazanıyor mu?"
Erdoğan cevap veriyor: Evet kazanıyor.
İkilinin yanındaki Tony Blair merak ediyor: "Oğlunuz nerede çalışıyor?"
Erdoğan büyük bir gururla cevaplıyor: "Dünya Bankası'nda."
Bush (Gülerek): Bu nedenle Amerika'da faizler düştü. Erdoğan'ın oğlu son derece aklı başında ve yakışıklı bir çocuk.
Blair: Yani babası gibi.
Bush: Evet aynı babası gibi
Bush, Blair ve Erdoğan arasındaki bu konuşmayı bizim gazeteler "gerginliği yumuşatan sıcak diyaloglar" şeklinde aktarmış. Ama bize göre bu konuşmada geçen cümleler oldukça anlamlı ve mesaj yüklü.
Bu diyalogları Tayyip Erdoğan'ın tercümanı milletvekili Egemen Bağış yapmış. Bağış'ın tercümesinde çok ciddi vurgu ve anlam eksiklikleri var. Bush, Blair ve Erdoğan arasında geçen diyalogun gerçek tercümesi şöyle olmalıydı:
Bush: IMF ile son stand-by anlaşmasını halen imzalamadınız mı?
Erdoğan: Hayır daha imzalamadık.
Bush: Yediğiniz ekmeğin bizden geldiğinin ve bizim (IMF) nefesimiz olmadan zaten pamuk ipliğine bağlı ekonominizin çökeceğinin farkında mısınız?
Erdoğan: Evet, tabii ki farkındayız!
Blair araya giriyor: Ekonominiz IMF'ye bağlı, değil mi?
Erdoğan: Evet IMF'ye bağlı.
Bush (oldukça sinirli bir şekilde): Halkınızın ABD karşıtlığından son derece rahatsızız. Bu karşıtlığı bir an önce giderin, aklınızı başınıza alın yoksa?
Blair: Erdoğan'ın aklı başındadır, gerekeni yapacaktır.
Bush: Biliyorum ama yine de hatırlatayım dedim.
Erdoğan'ın konuşma sırasında dağıttığı sahte gülücüklere aldanmayın. Brüksel'de yaptığı basın toplantısında Erdoğan'ın sesinin soluğunun nasıl kesildiğini ve fiziken de çöktüğünü görmüşsünüzdür. Böyle bir diyalogun ağır yükü Erdoğan'ı fazlasıyla hırpalamış anlaşılan.
Anlayamadığım, Bush'la Erdoğan arasındaki bu muhabbetin, Türk halkının ABD'yi sevmemesiyle ilişkilendirilmesi ve nazire olarak değerlendirilmesi.
Bush'la Erdoğan arasında zaten bir sorun yok. Her ikisi de hemen her fırsatta aralarındaki dostluğu ve stratejik müttefikliği dile getiriyorlar. Başbakan Erdoğan'ın Brüksel'de Bush'un elini uzun bir süre sıkması ve aralarındaki sevgiyi yinelemesinde şaşıracak bir taraf yok. Erdoğan, ABD'yi de, Bush'u da seviyor ama Türk halkı ABD'den ve Bush'tan nefret ediyor. İşte sorun bu. Halkının sevmediğini seven, sevdiğinden de nefret eden bir Başbakan!
Halkından kopuk bir başbakan için bundan daha güzel bir örnek verilemez herhalde.
Bir de Başbakan Erdoğan ile Bush arasında geçen Bilal Erdoğan diyaloğu var. Bu diyalogda Bush'un kullandığı bazı ifadeler gerçekten çok anlamlı. Bush, Erdoğan'a "Oğlunuz halen Amerika'da çalışıyor mu?" diye soruyor Erdoğan da "Evet çalışıyor" diye cevap veriyor.
Bush devam ediyor: "Evine ekmek getirebilecek kadar kazanıyor mu?"
Erdoğan cevap veriyor: Evet kazanıyor.
İkilinin yanındaki Tony Blair merak ediyor: "Oğlunuz nerede çalışıyor?"
Erdoğan büyük bir gururla cevaplıyor: "Dünya Bankası'nda."
Bush (Gülerek): Bu nedenle Amerika'da faizler düştü. Erdoğan'ın oğlu son derece aklı başında ve yakışıklı bir çocuk.
Blair: Yani babası gibi.
Bush: Evet aynı babası gibi
Bush, Blair ve Erdoğan arasındaki bu konuşmayı bizim gazeteler "gerginliği yumuşatan sıcak diyaloglar" şeklinde aktarmış. Ama bize göre bu konuşmada geçen cümleler oldukça anlamlı ve mesaj yüklü.
Bu diyalogları Tayyip Erdoğan'ın tercümanı milletvekili Egemen Bağış yapmış. Bağış'ın tercümesinde çok ciddi vurgu ve anlam eksiklikleri var. Bush, Blair ve Erdoğan arasında geçen diyalogun gerçek tercümesi şöyle olmalıydı:
Bush: IMF ile son stand-by anlaşmasını halen imzalamadınız mı?
Erdoğan: Hayır daha imzalamadık.
Bush: Yediğiniz ekmeğin bizden geldiğinin ve bizim (IMF) nefesimiz olmadan zaten pamuk ipliğine bağlı ekonominizin çökeceğinin farkında mısınız?
Erdoğan: Evet, tabii ki farkındayız!
Blair araya giriyor: Ekonominiz IMF'ye bağlı, değil mi?
Erdoğan: Evet IMF'ye bağlı.
Bush (oldukça sinirli bir şekilde): Halkınızın ABD karşıtlığından son derece rahatsızız. Bu karşıtlığı bir an önce giderin, aklınızı başınıza alın yoksa?
Blair: Erdoğan'ın aklı başındadır, gerekeni yapacaktır.
Bush: Biliyorum ama yine de hatırlatayım dedim.
Erdoğan'ın konuşma sırasında dağıttığı sahte gülücüklere aldanmayın. Brüksel'de yaptığı basın toplantısında Erdoğan'ın sesinin soluğunun nasıl kesildiğini ve fiziken de çöktüğünü görmüşsünüzdür. Böyle bir diyalogun ağır yükü Erdoğan'ı fazlasıyla hırpalamış anlaşılan.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012