AKP hükümeti, zaten zor şartlarda üretim yapmaya çalışan, ticari faaliyetlerde bulunan sanayicimize, tüccarımıza, esnafımıza yeni çek yasası ile ayrıca bir darbe vurmuştu.
Hatırlarsanız, Ocak ayında TBMM Adalet komisyonu karşılıksız çeklere hapis cezasının kaldırılmasını öngören kanun tasarısını kabul etmiş, karşılıksız çek kesenlere hapis cezası yerine 10 yıl çek kullanma yasağı getirilmişti.
Peki, o gün bugündür ne oldu, bu yasa değişikliği nasıl bir neticeye yol açtı?
Bu yılın ilk 9 ayında ödenmeyen çek sayısı 609 bin 742 adede yükseldi. Sadece Eylül ayında bu rakam 48 bin 40 adet. Uzmanların ifadelerine göre, bu yeni düzenleme çeklerin ödenmemesindeki caydırıcılığı ortadan kaldırdı. Çek kesenler kanundaki boşluklardan istifade ederek, değişik yöntemler uygulamaya başladılar.
Bu yöntemlerle ilgili olarak, Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir bakın neler diyor: “Çekte yeni düzenlemeyle şimdi piyasada bir boşluk oluştu. Yıllardır çalıştığımız insanlar bile firmasını boşaltıp, paravan bir firma kuruyor, buradan karşılıksız çek verip, kendisi ciro etmiş gibi gösteriyor. Sonra da patlıyor.”
Hapis cezası olduğu dönemde ne firma sahibi, ne de firma sahibinin yakınları, arkadaşları hapse girmeyi istemiyorlardı. Bu, onları çekleri ödemeye zorluyordu.
Bugün ise, paravan şirket, zaten normalde çeke ihtiyacı olmayan kişiler üzerine kuruluyor ve dolayısıyla bu kişilerin 10 yıl çek alamaması onlar için herhangi bir şey ifade etmiyor. Ülke genelinde yaşanan bu durum, çeklere olan güveni azalttı.
Peki, çeklerin sanayici, tüccar ve esnaf için önemi nedir?
Malum, bir işadamı bir yatırım ya da üretim yapabilmek için eğer yeterli sermayesi yoksa finansa ihtiyaç duyuyor. Bunun için önünde iki seçenek var: Birincisi, bankadan kredi kullanmak; ikincisi ise çek kesmek. Senet kullanımını saymıyorum çünkü senede çok fazla güven yok, takibi zor, hapis cezası yok. Şimdi çekleri de senet gibi yaptılar.
Banka kredisinin faiz maliyeti var. Artı bankadan kredi alabilmek özellikle üretici için kolay değil, kılı kırk yarıyorlar. İşe bakın, tüketim için kredi üstüne kredi vererek vatandaşı borçlandıranlar, konu yerli üretim olunca zorluk üstüne zorluk çıkartıyorlar.
Çünkü ithalata dayalı bir ekonomide tüketimin artması yabancıların işine geliyor, yerli üretim ise ithalatın önünü kesiyor. Tabi, vatandaşın borçlandırılmasının siyasi sebepleri de var.
Neyse, biz konumuza dönelim.
Hapis cezası varken işadamları neden çeke meylediyordu, çünkü herhangi bir maliyeti yoktu. Esasen çek keserek vatandaş kendi ihtiyaç duyduğu parayı basmış oluyordu. Çek de güvenilir olduğu için işlerini bununla döndürülebiliyordu.
Yeni yasa ile çek güvenini kaybetti ve ister istemez üretici, sanayici, tüccar, esnaf bankalardan kredi almaya zorlanmış oldu.
Esasen bu sonuç bile bu yasanın kimlerin menfaatine olduğunu göstermektedir.
Artık bu aşamadan sonra piyasada iş yapmak daha da zorlaşmıştır, yapanlar da bankaların faizli kredilerine muhtaç hale getirilmiştir.
Siyasi irade de milletin kredi borçları arttıkça, istikrar(!) sürsün diye mevcut siyasete oy verdiğini fark etmiştir. Yani vatandaşın borçlanması siyasetin işine gelmektedir.
Bu kısırdöngüden kurtulmanın tek yolu Prof. Dr. Haydar Baş’ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli’dir. Bu Model’de üreticiye, sanayiciye ve bütün işadamlarına ihtiyaç durduğu kredi bizzat devlet tarafından sıfır faizle, ödeme kolaylıkları da sağlanarak verilecektir. Bu noktada “paranın tahrik unsuru olması” özelliği kullanılacaktır.
Böylece vatandaş, “çek karşılıklı mı, karşılıksız mı” endişesinden kurtulacak bütün işlerini nakit olarak, güvenle, hiçbir faiz ödemeden yapma imkanına sahip olacaktır.
Hatırlarsanız, Ocak ayında TBMM Adalet komisyonu karşılıksız çeklere hapis cezasının kaldırılmasını öngören kanun tasarısını kabul etmiş, karşılıksız çek kesenlere hapis cezası yerine 10 yıl çek kullanma yasağı getirilmişti.
Peki, o gün bugündür ne oldu, bu yasa değişikliği nasıl bir neticeye yol açtı?
Bu yılın ilk 9 ayında ödenmeyen çek sayısı 609 bin 742 adede yükseldi. Sadece Eylül ayında bu rakam 48 bin 40 adet. Uzmanların ifadelerine göre, bu yeni düzenleme çeklerin ödenmemesindeki caydırıcılığı ortadan kaldırdı. Çek kesenler kanundaki boşluklardan istifade ederek, değişik yöntemler uygulamaya başladılar.
Bu yöntemlerle ilgili olarak, Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir bakın neler diyor: “Çekte yeni düzenlemeyle şimdi piyasada bir boşluk oluştu. Yıllardır çalıştığımız insanlar bile firmasını boşaltıp, paravan bir firma kuruyor, buradan karşılıksız çek verip, kendisi ciro etmiş gibi gösteriyor. Sonra da patlıyor.”
Hapis cezası olduğu dönemde ne firma sahibi, ne de firma sahibinin yakınları, arkadaşları hapse girmeyi istemiyorlardı. Bu, onları çekleri ödemeye zorluyordu.
Bugün ise, paravan şirket, zaten normalde çeke ihtiyacı olmayan kişiler üzerine kuruluyor ve dolayısıyla bu kişilerin 10 yıl çek alamaması onlar için herhangi bir şey ifade etmiyor. Ülke genelinde yaşanan bu durum, çeklere olan güveni azalttı.
Peki, çeklerin sanayici, tüccar ve esnaf için önemi nedir?
Malum, bir işadamı bir yatırım ya da üretim yapabilmek için eğer yeterli sermayesi yoksa finansa ihtiyaç duyuyor. Bunun için önünde iki seçenek var: Birincisi, bankadan kredi kullanmak; ikincisi ise çek kesmek. Senet kullanımını saymıyorum çünkü senede çok fazla güven yok, takibi zor, hapis cezası yok. Şimdi çekleri de senet gibi yaptılar.
Banka kredisinin faiz maliyeti var. Artı bankadan kredi alabilmek özellikle üretici için kolay değil, kılı kırk yarıyorlar. İşe bakın, tüketim için kredi üstüne kredi vererek vatandaşı borçlandıranlar, konu yerli üretim olunca zorluk üstüne zorluk çıkartıyorlar.
Çünkü ithalata dayalı bir ekonomide tüketimin artması yabancıların işine geliyor, yerli üretim ise ithalatın önünü kesiyor. Tabi, vatandaşın borçlandırılmasının siyasi sebepleri de var.
Neyse, biz konumuza dönelim.
Hapis cezası varken işadamları neden çeke meylediyordu, çünkü herhangi bir maliyeti yoktu. Esasen çek keserek vatandaş kendi ihtiyaç duyduğu parayı basmış oluyordu. Çek de güvenilir olduğu için işlerini bununla döndürülebiliyordu.
Yeni yasa ile çek güvenini kaybetti ve ister istemez üretici, sanayici, tüccar, esnaf bankalardan kredi almaya zorlanmış oldu.
Esasen bu sonuç bile bu yasanın kimlerin menfaatine olduğunu göstermektedir.
Artık bu aşamadan sonra piyasada iş yapmak daha da zorlaşmıştır, yapanlar da bankaların faizli kredilerine muhtaç hale getirilmiştir.
Siyasi irade de milletin kredi borçları arttıkça, istikrar(!) sürsün diye mevcut siyasete oy verdiğini fark etmiştir. Yani vatandaşın borçlanması siyasetin işine gelmektedir.
Bu kısırdöngüden kurtulmanın tek yolu Prof. Dr. Haydar Baş’ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli’dir. Bu Model’de üreticiye, sanayiciye ve bütün işadamlarına ihtiyaç durduğu kredi bizzat devlet tarafından sıfır faizle, ödeme kolaylıkları da sağlanarak verilecektir. Bu noktada “paranın tahrik unsuru olması” özelliği kullanılacaktır.
Böylece vatandaş, “çek karşılıklı mı, karşılıksız mı” endişesinden kurtulacak bütün işlerini nakit olarak, güvenle, hiçbir faiz ödemeden yapma imkanına sahip olacaktır.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024