Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu Dönem Sözcüsü Abdullah Aysu, çiftçi sendikaları olarak Tohumculuk Yasası'nın geri çekilmesini istediklerini bildirerek, "Bu yasayı çıkaran hükümet de, bu yasaya oy veren milletvekilleri de her zaman çiftçilerin, köylülerin, tarımcıların ve ülke halkının karşısında sorumlu olacaktır'' dedi.
Aysu, yaptığı yazılı açıklamada, bu uygulama ile ülkelerin tarımsal yapılarını dağıtarak, şirket tarımcılığını geliştirmeye ve kendi denetimleri altına alma çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti.1980 yılında Uluslararası Para Fonu (IMF) uyum programıyla Türkiye'de de başlayan bu sürecin daha sonra yine 1999 yılında IMF ile imzalanan stand by anlaşması ve 2001 yılında Dünya Bankası ile yürütülen tarımsal uyum programının, şimdi de AB uyum programıyla devam ettirildiğini savunan Aysu, Türkiye'deki bütün tarımsal KİT'lerin özelleştirilmeye başlandığını kaydetti.Türkiye'deki tarımsal yapının dağıtıldığını ve Tarım Satış Kooperatifi Birliklerinin devre dışı bırakılmak istendiğini bildiren Aysu, "Tohumculuk Kanunu çıkarılmak isteniyor. Bitkisel üretimin ana girdisi tohumdur. Çiftçi tohumu bir kez ürettiğinde bunu gelecek yıllarda da kullanabilir. Şirketler tarımı denetimleri altına alabilmek için tohumculuğu ele geçirmeye çalışmaktadırlar'' dedi.Çiftçi sendikaları olarak Tohumculuk Yasası'nın geri çekilmesini istediklerini bildiren Aysu, "Bu yasayı çıkaran hükümet de, bu yasaya oy veren milletvekilleri de her zaman çiftçilerin, köylülerin, tarımcıların ve ülke halkının karşısında sorumlu olacaktır'' dedi.Türkiye'de Tohumculuk Kanunu'nun çıkmasıyla beraber tarımın en önemli noktasının şirketlere teslim edilmiş olacağını kaydeden Aysu, Türkiye'nin 3 bini endemik olmak üzere 13 bin bitki çeşidine sahip olduğunu belirtti. Bu yasanın çıkmasıyla beraber, Anadolu coğrafyasının genetik zenginliğinin tehdit altına gireceğini öne süren Aysu, "Bugüne kadar TAGEM'e (Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü) bağlı enstitüler aracılığıyla yürütülen tarımsal Ar-Ge sonucunda TİGEM'e (Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü) ait çiftliklerde tohumların üretilip üreticilere dağıtıldığı tarımsal sistem de yok edilmektedir'' dedi.
Aysu, yaptığı yazılı açıklamada, bu uygulama ile ülkelerin tarımsal yapılarını dağıtarak, şirket tarımcılığını geliştirmeye ve kendi denetimleri altına alma çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti.1980 yılında Uluslararası Para Fonu (IMF) uyum programıyla Türkiye'de de başlayan bu sürecin daha sonra yine 1999 yılında IMF ile imzalanan stand by anlaşması ve 2001 yılında Dünya Bankası ile yürütülen tarımsal uyum programının, şimdi de AB uyum programıyla devam ettirildiğini savunan Aysu, Türkiye'deki bütün tarımsal KİT'lerin özelleştirilmeye başlandığını kaydetti.Türkiye'deki tarımsal yapının dağıtıldığını ve Tarım Satış Kooperatifi Birliklerinin devre dışı bırakılmak istendiğini bildiren Aysu, "Tohumculuk Kanunu çıkarılmak isteniyor. Bitkisel üretimin ana girdisi tohumdur. Çiftçi tohumu bir kez ürettiğinde bunu gelecek yıllarda da kullanabilir. Şirketler tarımı denetimleri altına alabilmek için tohumculuğu ele geçirmeye çalışmaktadırlar'' dedi.Çiftçi sendikaları olarak Tohumculuk Yasası'nın geri çekilmesini istediklerini bildiren Aysu, "Bu yasayı çıkaran hükümet de, bu yasaya oy veren milletvekilleri de her zaman çiftçilerin, köylülerin, tarımcıların ve ülke halkının karşısında sorumlu olacaktır'' dedi.Türkiye'de Tohumculuk Kanunu'nun çıkmasıyla beraber tarımın en önemli noktasının şirketlere teslim edilmiş olacağını kaydeden Aysu, Türkiye'nin 3 bini endemik olmak üzere 13 bin bitki çeşidine sahip olduğunu belirtti. Bu yasanın çıkmasıyla beraber, Anadolu coğrafyasının genetik zenginliğinin tehdit altına gireceğini öne süren Aysu, "Bugüne kadar TAGEM'e (Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü) bağlı enstitüler aracılığıyla yürütülen tarımsal Ar-Ge sonucunda TİGEM'e (Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü) ait çiftliklerde tohumların üretilip üreticilere dağıtıldığı tarımsal sistem de yok edilmektedir'' dedi.