Terörsüz Türkiye adıyla anılan ikinci açılım sürecindeki gelişmelerden bir şey anlayan var mı?
Malum, PKK'nın çatı kuruluşu olan KCK'nın elebaşlarından Sabri Ok da dahil üst düzey yöneticilerinin bulunduğu 25 kişilik bir terörist grubu geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı. Açıklamada, terörsüz Türkiye sürecinde ikinci aşamaya geçilmesi için PKK'nın Türkiye'den tamamen çekildiği belirtildi.
Fakat açıklamanın bir bölümünde şu ifadeler kullanılıyordu: "Abdullah Öcalan'ın uygun yöntemlerle gerçekleştirdiği yönlendirme temelinde 5-7 Mayıs tarihleri arasında PKK 12. Kongresini toplayarak PKK'nin örgütsel varlığını ve silahlı mücadele stratejisini sona erdirme kararlarını aldık ve bunların ancak Abdullah Öcalan'ın doğrudan yürütmesi ile pratikleşebileceğini de bu kararlara ekledik…"
Burada kritik olan soru şu: Mayıs ayında 12. Kongresinde kendini fesheden PKK, 5 ay sonra kasım ayında Türkiye'den tamamen çekilme kararı nasıl alabilir?
Terör örgütü hani kendini feshetmişti?
PKK'dan yapılan açıklamanın devamında ise şu söyleniyor: "İki ay sonra 11 Temmuz günü ise, Abdullah Öcalan'ın görüntülü çağrısı temelinde KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bese Hozat yönetimindeki 30 kişilik Barış ve Demokratik Toplum Grubu, düzenlenen bir törenle silahlarını yakarak, silahlı mücadeleyi sona erdirme kararını uygulamadaki net ve kararlı tutumumuzu ortaya koydu…"
Ama Milli Savunma Bakanlığı'nın haftalık bilgilendirme toplantılarındaki açıkladığı verilere bakılırsa, mangalda sembolik bir silah yakma partisi dışında ortada silah bırakan bir PKK falan yok.
Bir kandırmacadır gidiyor, bakalım sonuç nereye varacak?
PKK'nın açıklamasında oynanan bu tiyatronun amacı da vurgulanıyor:
"PKK 12. Kongresinin aldığı kararlar doğrultusunda sürecin gerektirdiği hukuki ve siyasi yaklaşımlar gecikmeden gösterilmelidir. Bu çerçevede PKK'ya özgü Geçiş Hukuku esas alınmalı, demokratik siyasete katılabilmek için gerekli özgürlük ve demokratik entegrasyon yasaları gecikmeden çıkarılmalıdır."
"Demokratik entegrasyon" ifadesi oldukça dikkat çekici…
Aynı ifadeyi, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları da vurguluyor:
"26 Ekim 2025'te yapılan açıklamayla Barış ve Demokratik Toplum Süreci yeni bir aşamaya girmiştir. Barış ve Demokratik Toplum Süreci'nde silahların sustuğu, çatışmaların bittiği bir aşamaya geçtik. Bu dönemin anahtar kavramlarından biri demokratik entegrasyondur."
Ne demek entegrasyon? Birbirinden farklı yapıların bir araya gelerek birleşmesi, bütünleşmesi… Peki, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının millet tanımında herhangi bir etnik ya da mezhepsel grubu ayıran, ötekileştiren bir ifade mi var ki, entegrasyon vurgusu yapılıyor? Türk milletini oluşturan Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak, birbirinden ayrı mı ki, entegre olsunlar?
Asıl, demokratik entegrasyon ifadesi bir ötekileştirmedir, var olan birlik ve beraberliği yok kabul eden bir ifadedir.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın şu tarihi tespitini yeniden hatırlatmak istiyorum:
"Herkesin eşit olduğu yerde eşitlik isteyen, eşitlik değil imtiyaz istiyordur."
PKK ve sözcülüğünü yapanlar, "demokratik entegrasyon" derken, Kürt halkının entegrasyonunu değil, PKK'nın Türkiye'ye entegrasyonunu kastediyorlar.
Ayrıca sürekli "barış" diyorlar, ortada bir savaş mı var ki barış olsun? Türk-Kürt kardeştir ve tarihin hiçbir döneminde ayrılmadıkları gibi, aralarında bir çatışma, bir savaş da olmamıştır.
PKK ve sözcüleri "barış" derken, ülkemizde 50 bin insanımızın hayatını kaybetmesine neden olan kanlı terör örgütüyle bir barıştan bahsediyorlar.
Terörle hiç barış yapılır mı? Terörle ancak mücadele edilir.
Tülay Hatimoğulları konuşmasında "demokratik dönüşüm"den bahsediyor. 50 bin kişinin katili teröristbaşı ile demokratik dönüşüm olabilir mi?
Diğer bir husus ise, İçişleri eski Bakanı Süleyman Soylu, PKK'nın bitme noktasında olduğunu, teröristlerin ayakkabı numaralarına kadar bildiklerini söylemişti. Bitme noktasına gelmiş bir terörist grupla neden hala bir süreç yürütülüyor ve bunların Türkiye'den çekildiklerini açıklaması neyi ifade diyor?
Ayrıca PKK'nın Suriye'de SDG adı altında kendine resmi bir statü kazandırma çabaları ortada. Sözde müttefikimiz ABD ise bunları kendine ortak olarak tanımlıyor.
Türkiye'nin yetkilileri ise, bu terör grubunun Şara yönetimiyle entegre olmasını tavsiye ediyor. PKK'lı teröristler Şara'nın ordusuna entegre olduklarında sorun çözülmüş mü oluyor?
Asıl sorun ise, "demokratik siyaset" adı altında PKK'nın Türkiye'de siyaset yapma özgürlüğünü elde edebilmesi. PKK başta teröristbaşı Öcalan olmak üzere, devam eden süreç kapsamında hukuki bir takım düzenlemelerle, Türkiye'de siyaset yapmanın yollarını arıyor.
Bu sürecin neresinden tutacaksınız? Nereden tutsanız, federasyonun, bölünmenin ayak seslerini duyuyorsunuz.
Koltuk uğruna ülke mi feda edilmeli, yoksa ülke uğruna koltuk mu feda edilmeli?
Geleceğimiz; Cumhuriyetimizi, bağımsızlığımızı, ülkemizin ve milletimizin bütünlüğünü korumamıza bağlı.
- Birinci vazifemiz, Cumhuriyetimizi ilelebet muhafaza etmektir / 28.10.2025
- Bahçeli’nin Kıbrıs duruşu: 2000 ve 2025 / 25.10.2025
- ABD-İsrail ikilisinin şekillendirdiği Suriye, Türkiye'nin menfaatine değil / 23.10.2025
- Enflasyonda itibarımız yerlerde / 22.10.2025
- 22 Ekim'in 1'nci yılında endişe verici tablo! / 21.10.2025
- İsrail'in hedefinde Kıbrıs var! / 18.10.2025
- Gazze'de ateşkes sonrası ABD'nin odağında hangi ülkeler var? / 17.10.2025
- 'Sermayeye var, dar gelirliye yok' bütçesi! / 16.10.2025
- Enflasyonun sebebi talepse, Almanya’da enflasyon uçuyor olmalıydı / 15.10.2025




















































































