Bugün devletin belli kişi, aile ve sınıfların çıkarları doğrultusunda yönetilmeyeceğinin, birilerinin maddi ve manevi kutsallaştırılamayacağının, bu kutsaliyeti kendi bekaları için kullanamayacaklarının ilan edildiği gün.
Bugün kanun, yargı önünde tüm ayrıcalıkların kaldırıldığı ve kanun önünde bütün vatandaşların eşit olduğu, haklının, haksız (kim olursa olsun) olandan hakkını alabileceğinin ilan edildiği gün.
Bugün bu topraklar üzerinde inancı, ırkı, sosyal konumu ne olursa olsun her bireyin can, mal, namus güvenliğinin devletin teminatı altında olduğunun ilan edildiği gün.
Bugün kula kulluğun bitirildiği, insanların özgürleştiği gün. Evet, bugün cumhuriyetin ilan edildiği gün.
100 yıl önceki tabloyu hatırlayalım
Üç kıtaya hükmeden Osmanlı'dan geri ne kaldığını gazetemizin değerli yazarlarından Rahmetli Hasan Demir abimiz 18 Şubat 2015 tarihli 'Al sana Osmanlı' başlıklı yazısında şöyle anlatıyordu:
"1923'te…
Nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu.
40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu. (30 bininde cami de yoktu)
Traktör sıfırdı, karasaban'dı. Beş bin köyde sığır vebası vardı.
Hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu. İki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu, bebek ölüm oranı binde 480'di, her doğan iki bebekten biri ölüyordu.
Memlekette sadece 337 doktor vardı. Sadece 60 eczacı vardı, sadece 8'i Türk'tü. Diş hekimi, sıfırdı. Dört hemşire vardı. 40 bin köy, sadece 136 ebe vardı. Ortalama ömür 40'tı.
Yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bindi. Ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu, kiremit bile ithaldi. Limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti.
Toplam sermayenin sadece yüzde 15'i Türk'tü. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e miras kalan sadece dört fabrika vardı, Hereke ipek, Feshane yün, Bakırköy bez, Beykoz deri…
Elektrik sadece İstanbul, İzmir ve Tarsus'ta vardı. Otomobil sayısı bin 490'dı. Sadece dört şehirde özel otomobil vardı…
Erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu.
Okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi. Okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu.
Toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. Türkiye'nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı.
Öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. Tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi… "
İşte böyle bir tabloda Atatürk, emperyalistlere karşı verdiği mücadele ile bu millete şanını, itibarını, namusunu, dinini, vatanını kurtardı.
Bir devlet kurdu ve yönetim şekli 'cumhuriyet' diye açıklandı.
Peki, neden cumhuriyet?
Cevabı Atatürk'ten alalım:
"Sultanlarla, halifelerle yönetilmiş ve yönetilen memleketlerde vatan için, millet için en büyük tehlike, sultanların ve halifelerin düşmanlar tarafından satın alınmalarıdır.
Bu çoğu kez kolaylıkla sağlana gelmiştir. Meclislerle yönetilen memleketlerde de, en öldürücü taraf, bazı milletvekillerinin yabancılar adına ve hesabına çalınmış ve satın alınmış olmalarıdır.
Millet meclislerine kadar girebilmek yolunu bulabilen vatansızlara tesadüf etmenin uzak bir ihtimal olmayacağına, tarihin bu konudaki örnekleriyle karar vermek zorunludur.
Bunun için millet, vekillerini seçerken, çok dikkatli ve kıskanç olmalıdır. Milletin hatadan korunması için tek güvenilir çare, düşünce ve hareketleriyle milletin güvenini kazanmış siyasal bir partinin seçimde millete rehberlik etmesidir.
Genellikle millet bireylerinin, adaylıklarını ortaya atan her kişi hakkında karar vermeye yarayacak güvenilir bilgi ve isabetli görüşe sahip bulunacağını kabul etmek, teorik olarak tasarlansa bile, bunun tamamen doğru olmadığı, deneyimlerin deneyimleriyle inkâr edilmez bir gerçek olmuştur." (Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, Prof. Dr. Utkan Kocatürk)
Cumhuriyete düşmanlık neden?
Cumhuriyet ilan edildiği günden bugüne bir takım odaklar tarafından hep hedefte oldu, oluyor.
Bu cumhuriyet düşmanlığının sebebi nedir? Bu soruya her kesimden farklı cevaplar var. Kanaatim odur ki, bu tartışmanın sebep ve amacını en iyi tarif eden Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Prof. Dr. Haydar Baş, Sosyal Devlet-Milli Devlet eserinin ilk baskısında şöyle der;
"Cumhuriyetin kabulünün ilk döneminde, Cumhuriyetimizin kurucusu M. Kemal, saltanat yerine yeni bir yönetim biçimi olan cumhuriyeti getirirken saltanatı, din biçiminde algılayanlar yeni yönetimi yani cumhuriyeti, saltanat karşıtı algılamak yerine, din karşıtı olarak algıladılar…" (sh. 24)
Tabi bu algı yerli ve milli bir algı olmadığı gibi inancımızla da alakası olmayan bir düşünceydi. Çünkü inancımızda saltanat, diye bir kavram yoktur. Saltanat sürenlerin icraatları, fiilleri vs. incelendiğinde İslam Dini ile yakından uzaktan alakaları da yoktur.
Son söz
Saygı ve rahmetle andığımız Cumhuriyetin kurucusu Atatürk'ün olsun;
Cumhuriyet, ahlaki fazilete dayanan bir idaredir. Cumhuriyet; düşünür, bilgili, kültürlü, sağlam vücutlu ve yüksek karakterli koruyucular ister. Cumhuriyet idaresi, faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir.
Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun bireyleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluma dayanan cumhuriyet de o kadar güçlü olur.
Cumhuriyeti ve onun gereklerini yüksek sesle anlatınız. Bunu yüreklere yerleştirmek için elverişli olan hiçbir durumu kaçırmayınız."
Bayramımız kutlu olsun.
Bugün kanun, yargı önünde tüm ayrıcalıkların kaldırıldığı ve kanun önünde bütün vatandaşların eşit olduğu, haklının, haksız (kim olursa olsun) olandan hakkını alabileceğinin ilan edildiği gün.
Bugün bu topraklar üzerinde inancı, ırkı, sosyal konumu ne olursa olsun her bireyin can, mal, namus güvenliğinin devletin teminatı altında olduğunun ilan edildiği gün.
Bugün kula kulluğun bitirildiği, insanların özgürleştiği gün. Evet, bugün cumhuriyetin ilan edildiği gün.
100 yıl önceki tabloyu hatırlayalım
Üç kıtaya hükmeden Osmanlı'dan geri ne kaldığını gazetemizin değerli yazarlarından Rahmetli Hasan Demir abimiz 18 Şubat 2015 tarihli 'Al sana Osmanlı' başlıklı yazısında şöyle anlatıyordu:
"1923'te…
Nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu.
40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu. (30 bininde cami de yoktu)
Traktör sıfırdı, karasaban'dı. Beş bin köyde sığır vebası vardı.
Hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu. İki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu, bebek ölüm oranı binde 480'di, her doğan iki bebekten biri ölüyordu.
Memlekette sadece 337 doktor vardı. Sadece 60 eczacı vardı, sadece 8'i Türk'tü. Diş hekimi, sıfırdı. Dört hemşire vardı. 40 bin köy, sadece 136 ebe vardı. Ortalama ömür 40'tı.
Yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bindi. Ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu, kiremit bile ithaldi. Limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti.
Toplam sermayenin sadece yüzde 15'i Türk'tü. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e miras kalan sadece dört fabrika vardı, Hereke ipek, Feshane yün, Bakırköy bez, Beykoz deri…
Elektrik sadece İstanbul, İzmir ve Tarsus'ta vardı. Otomobil sayısı bin 490'dı. Sadece dört şehirde özel otomobil vardı…
Erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu.
Okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi. Okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu.
Toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. Türkiye'nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı.
Öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. Tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi… "
İşte böyle bir tabloda Atatürk, emperyalistlere karşı verdiği mücadele ile bu millete şanını, itibarını, namusunu, dinini, vatanını kurtardı.
Bir devlet kurdu ve yönetim şekli 'cumhuriyet' diye açıklandı.
Peki, neden cumhuriyet?
Cevabı Atatürk'ten alalım:
"Sultanlarla, halifelerle yönetilmiş ve yönetilen memleketlerde vatan için, millet için en büyük tehlike, sultanların ve halifelerin düşmanlar tarafından satın alınmalarıdır.
Bu çoğu kez kolaylıkla sağlana gelmiştir. Meclislerle yönetilen memleketlerde de, en öldürücü taraf, bazı milletvekillerinin yabancılar adına ve hesabına çalınmış ve satın alınmış olmalarıdır.
Millet meclislerine kadar girebilmek yolunu bulabilen vatansızlara tesadüf etmenin uzak bir ihtimal olmayacağına, tarihin bu konudaki örnekleriyle karar vermek zorunludur.
Bunun için millet, vekillerini seçerken, çok dikkatli ve kıskanç olmalıdır. Milletin hatadan korunması için tek güvenilir çare, düşünce ve hareketleriyle milletin güvenini kazanmış siyasal bir partinin seçimde millete rehberlik etmesidir.
Genellikle millet bireylerinin, adaylıklarını ortaya atan her kişi hakkında karar vermeye yarayacak güvenilir bilgi ve isabetli görüşe sahip bulunacağını kabul etmek, teorik olarak tasarlansa bile, bunun tamamen doğru olmadığı, deneyimlerin deneyimleriyle inkâr edilmez bir gerçek olmuştur." (Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, Prof. Dr. Utkan Kocatürk)
Cumhuriyete düşmanlık neden?
Cumhuriyet ilan edildiği günden bugüne bir takım odaklar tarafından hep hedefte oldu, oluyor.
Bu cumhuriyet düşmanlığının sebebi nedir? Bu soruya her kesimden farklı cevaplar var. Kanaatim odur ki, bu tartışmanın sebep ve amacını en iyi tarif eden Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Prof. Dr. Haydar Baş, Sosyal Devlet-Milli Devlet eserinin ilk baskısında şöyle der;
"Cumhuriyetin kabulünün ilk döneminde, Cumhuriyetimizin kurucusu M. Kemal, saltanat yerine yeni bir yönetim biçimi olan cumhuriyeti getirirken saltanatı, din biçiminde algılayanlar yeni yönetimi yani cumhuriyeti, saltanat karşıtı algılamak yerine, din karşıtı olarak algıladılar…" (sh. 24)
Tabi bu algı yerli ve milli bir algı olmadığı gibi inancımızla da alakası olmayan bir düşünceydi. Çünkü inancımızda saltanat, diye bir kavram yoktur. Saltanat sürenlerin icraatları, fiilleri vs. incelendiğinde İslam Dini ile yakından uzaktan alakaları da yoktur.
Son söz
Saygı ve rahmetle andığımız Cumhuriyetin kurucusu Atatürk'ün olsun;
Cumhuriyet, ahlaki fazilete dayanan bir idaredir. Cumhuriyet; düşünür, bilgili, kültürlü, sağlam vücutlu ve yüksek karakterli koruyucular ister. Cumhuriyet idaresi, faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir.
Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun bireyleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluma dayanan cumhuriyet de o kadar güçlü olur.
Cumhuriyeti ve onun gereklerini yüksek sesle anlatınız. Bunu yüreklere yerleştirmek için elverişli olan hiçbir durumu kaçırmayınız."
Bayramımız kutlu olsun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Tek adam vesayetinin bittiği gün / 29.10.2025
- Suriye’de kim, kime entegre oluyor / 27.10.2025
- Yoksullukla mücadele gününde yoksulluğu inkar ettiler / 26.10.2025
- Numan Kurtulmuş, Numan Beyi hatırlar mı? / 25.10.2025
- Hamas kazandı mı, kaybettirdi mi, ne diyecek? / 24.10.2025
- Erdoğan satınca muhalefet hatırlıyor / 23.10.2025
- Kıbrıs’ta tufan / 22.10.2025
- Sayın Erdoğan’ın bahsettiği emperyalistler kim? / 20.10.2025
- Bugün tarımdan bahsedelim / 19.10.2025
- Alçak kimdir? / 18.10.2025
- Suriye’de kim, kime entegre oluyor / 27.10.2025
- Yoksullukla mücadele gününde yoksulluğu inkar ettiler / 26.10.2025
- Numan Kurtulmuş, Numan Beyi hatırlar mı? / 25.10.2025
- Hamas kazandı mı, kaybettirdi mi, ne diyecek? / 24.10.2025
- Erdoğan satınca muhalefet hatırlıyor / 23.10.2025
- Kıbrıs’ta tufan / 22.10.2025
- Sayın Erdoğan’ın bahsettiği emperyalistler kim? / 20.10.2025
- Bugün tarımdan bahsedelim / 19.10.2025
- Alçak kimdir? / 18.10.2025




















































































