logo
29 MART 2024

Çiftçimiz, AB aşkına maraba haline getirildi

17.03.2006 00:00:00
Bir ülkede en stratejik sektör hiç kuşkusuz tarımdır. IMF talimatları doğrultusunda yapılan uygulamalarla batma noktasına gelen tarım sektörü ve üretici olan milletin efendisi köylü bugün sefilleri oynamaktadır ve oynamanın yanı sıra azar işitmektedir. Millî gelirimizde önemli yer tutan tarım ürünlerinin yasalarla önünün kesilmesi, tarıma teşviklerin kaldırılarak sınırlamalar getirilmesi, üretime kota uygulanması ve ithalatın arttırılması neticesinde tarımın önü tıkanmıştır. Bundan kısa zaman önce kendi kendine yetebilen birkaç ülkeden biri olan Türkiye, bugün IMF ve AB programlarındaki dayatmaların etkisiyle, tarım ürünlerinin tamamına yakınını değişik ölçeklerde ithal etmek zorunda bırakılmıştır. İklim ve toprak verimliliği ile en avantajlı olduğumuz tarım sektörü küresel güçlerin ve uluslararası sermayenin ortaklaşa yaptıkları uygulamalar sonucu yok edilmektedir.Türk çiftçisinin sorunlarıTürkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk olarak çiftçi Aydın'da ve Manisa'da Meydanlara dökülerek, AKP hükümetini her konuda olduğu gibi tarım konusunda da gittiği yanlış yoldan döndürmek istemiştir ve maalesef bu ses Ankara'da yankı bulmamıştır. Teslimiyetçi politikalarla AKP yoluna devam etmektedir.Bu uyarı görevlerini yıllardan beri yapmakta olan gazeteci yazar Tuncer Beybağa ile siz değerli Yeni Mesaj okurları için görüştük. Beybağa "Eli nasırlı, bağrı parelenmiş" başta Ege olmak üzere Türk çiftçisinin sorunlarını, keşfedilmedik nokta bırakmayacak şekilde bilen, araştıran yazan ve çözümler üreten mahir bir kalem. YENİ MESAJ: Tariş Zeytinyağı Birlik Başkanı Cahit ÇETİN , altını çizerek şunu vurguluyor "Bir üçüncü dünya harbi çıksa, dördüncü gün biter. Çünkü üretimleriyle halkını besleyen ülkeler ayakta kalır, diğerleri yok olur gider" Sizler de tarım hususunda yazmaktan bıkmıyorsunuz. Niçin tarım bu kadar stratejik? Etkili ve yetkililer bunun farkında mı?BEYBA?A: Tarım Ürünleri gelecek dünyanın en önemli ekonomik ve stratejik silahıdır. Çünkü üretimleriyle halkını besleyen ülkeler ayakta kalır, diğerleri yok olur gider. Zaten tarımın önemini kavrayan ülkeler de çiftçilerini sübvansiyon ve teşviklerle ucuz üretmeye sevk ediyorlar. Ürettiklerini de diğer ülkelere kendi iç piyasa bedelinin yarısına varan fiyatlarla ihraç ederek, o ülkedeki tarımı çökertip çiftçisini de üretmekten vazgeçiriyorlar. Örneğin 1986 yılından 1994 yılına kadar, ABD Avrupa ülkelerine ve Kuzey Afrika Ülkeleri'ne maliyetinin altında buğday sattı. Taki o ülkedeki çiftçileri üretmekten vazgeçirene kadar. Bunun içinde yine o ülkenin sanayicisini ve tüccarını kullandı. Sanayici ve üreticiyi birbirine düşürdü. Sanayiinin ihtiyacı olan buğdayı, kendi iç piyasasında 125 dolara satarken sırf o ülkedeki sektörü yıkmak için, buğdayı yarı fiyatına ihraç ettiler. Bugün de, Türkiye'de yıllardır oynanan bu oyun, Türk tekstilinin kalitesinin kalbi olan Pamuğu bizim çiftçimizin maliyetinin altında sanayicimize sundular. Bu yüzden ülke rekoltemiz yarıya düştü ve hızla pamuk alanlarımız daraldı. Sonrası ise çok acı. Yalnız yıkılan, bitirilen pamuk üreticisi mi olacak? Hayır, ona bağlı olan tekstil sektörü de bu oyundan nasibini alacak. Pamukçu ve tekstilci bir madalyonun iki yüzüdür. Bir diğeri olmazsa öbürü de yaşayamaz. Ülkemizin sanayici ve üreticisini birbirine kırdıran tarım politikalarını bize gelişmiş tarım politikası olarak yutturmak isteyenlere hep birlikte direnelim. Bu oyun başka türlü bozulmaz.Narenciye sektörü  kan kaybediyorŞimdi de, üç yıldan beri Akdeniz'in en önemli ürünü olan narenciye'de bu oyunu sergiliyorlar. Avrupa Birliği rüyasıyla bize dayatılan tarım uygulamaları narenciyemizin sırtından taviz verilmesine sebep oldu. Bir de buna I.M.F.'in ve dünya bankasının acı reçeteleri eklenince Türk Narenciyesi hızla dış pazarlarını kaybetmeye başladı. 2000 ve 2002 yıllarında yüzde kırk, yüzde altmışlara varan ihracaat seviyemiz 2003 yılından itibaren gerilemeye başladı. Türk Parasının dolar karşısında gerçek ekonomik üstünlüğü yokken aşırı değerli duruma getirilmesi dünya pazarında en büyük ihracat kapımız olan Rusya, Ukrayna, Ortadoğu ve Balkan Ülke pazarlarında ihracatçımızı ürününü satamaz hale getirdi. Buna birde ihracatçıya verilen 90 dolar/ton prim desteği de kaldırılması eklenince bu sektör iyice bunaldı. Üstüne üstlük bütün bu olumsuzluklara bir de Akdeniz Sineği sorunu eklendi. On onbeş yılda ancak yetiştirilen narenciye ağaçları ürünün para etmeyip elde kalmasıyla çiftçiyi bahçeleri sökecek hale getirdi. Peki şimdi ne yapmalı! Üreticiler olarak paniğe kapılmadan çareyi yine kendimizde aramalıyız. Önce örgütlenmeliyiz, sonra bahçeleri modernizasyon ederek piyasaya uygun çeşitlere yönelmeliyiz. Bu ülkenin en kahraman insanı Türk köylüsü, türk çiftçisidir. İçerden ve dışardan kuşatıldığı halde, her türlü bağlı girdiye mahkum edilip bir de, üstelik ürettikleri tarlada bahçede, bırakılırken, hala vatanı ve milleti için üretmekte direniyor. Bugün Türkiye hala dimdik ayakta ise ve özgürse Ay yıldızlı bayrağı gök kubbede nazlı nazlı salınıyorsa, bunda üreten nasırlı ellerin çok ama çok emeği olduğunu sakın unutmayalım.YENİ MESAJ: Başbakanımızın Mersin'de bir çiftçimizle yaşadığı diyalog malumunuz. Neler söyleyeceksiniz?BEYBA?A: Seçim zamanı meydanlarda ağızlarından bal akıtanlar çiftçiyi, köylü'yü vaat yağmurlarıyla ıslatanlar, elini sıkarak yanaklarından öpme yarışına girenler, iktidarda yaşattıkları gerçeklerle toprağın insanlarını çökertip açlıkla, yoklukla baş başa bırakınca sıktıkları elleri, öptükleri yüzleri görmeye bile tahammül edemez oldular. Her yolun bir sonu vardır. İktidar halkla olunur, onun için yüce meclisin duvarında "Hakimiyet, kayıtsız şartsız milletindir" diye yazar. Kimse velinimetine, kendini doğuran güce karşı hiddetlenerek halkın oyuyla oturduğu koltuğu, ona hareket etme yerine çevirmez.Ülke tarımı artık bitme noktasındaÜlkede tarıma, köylüye çiftçiye dediği gibi pek çok faydalar ve yatırımlar yapılıyorsa o zaman bu millet yalan mı söylüyor? Bu gün narenciye bahçeleri sökülüyorsa, mahsül ağaçlarda kalıyorsa, Mersin'de, İzmir'de, Aydın'da depolarda ürün çürüyorsa, çok uluslu tarım şirketleri vatanın milli servetlerini paylaşma yarışına girmişse, o zaman Mersin'li çiftçinin feryadı boşuna değil! Tabiki, perişan edilen çiftçiler dertlerine çare aramak için meydanlara dökülecekler, eğer Aydın'da çiftçiler meydana döküldüğünde seslerine kulak verilseydi, Manisa'da yüzbinler alanlarda haykırırken ne dedikleri dinlenilseydi, belki bu gün bu kavga kameralar önünde yetmiş milyon tarafından izlenmeyecekti!.Ülke tarımı artık bitme noktasına geldi, vatanın toprağı olan çiftçi çökmekte, tarlalar artık umut üretmiyor, tarımdaki insan, yarınından endişeli, Ata'mı unutanlar fikirlerini heykellere, resimlere tercih edenler, onun efendi ilan ettiği çiftçi sinide AB'li aşkına elin ecnebisine "Maraba" yaptı. Şimdi toprakları, meraları tapu, tapu satıyorlar, tarımsal kurumları elden çıkarılıyor, toprağına ekecek tohumları, fideleri patent antlaşmalarıyla ölünceye kadar yabancı ülke çiftçisine ipotekli hale getiriliyor, süt'ü standart dışı ilan edilip, yüzde doksan beş'i inkar ediliyor, hayvancılığı elinden alınıp çok uluslu şirketlerin at oynatacağı alan haline getiriliyor, primleri sübvanseleri IMF talimatlarıyla eriyip yok oluyor. YENİ MESAJ: Geçen günkü makalenizde tekstil ve pamukta oynanan bir oyundan, göz boyamadan bahsettiniz. Nedir bu körler sağırlar diyaloğu?BEYBA?A: Pamukta geçen yılın primi açıklandı!! 32YKR Ortada ne pamuk var, ne de alıcı. İş bitmiş, ürün çoktan elden çıkıp gitmiş. Bu anlamsız senaryo her yıl aynı oyuncularla, aynı şekilde tekrar edilir, durulur. Birlikler, Ziraat Odaları, pamuk maliyetini çıkarır. Buna göre prim ister. Tekstilci de dünya piyasalarına göre fiyat bekler. Siyasetçi de, yetkili de, bir kenara çekilir, karşıdan seyreder. Üretici ile tekstilciyi birbirine düşürür. Pamuğun maliyetinin altında satılmasının kabahatini de birbirine yükler. Sonra, her iki tarafa şirin görünmek için primin açıklanmasını zamana bırakıp kokutur. Açıklayacağı rakama razı edecek hale getirince de primi açıklar. Durumdan herkes memnundur. Çünkü tekstilci istediğini elde etmiş, üretici de almaktan ümidini kestiği prime yeniden kavuşmuştur. Bu taktik, bu politika oynana oynana bugüne gelindi. Tekstilci isyandaDünyada pamuk ve tekstil piyasasını kontrol edenler sonunda istediklerine ulaştılar. Ülkede pamukçu üretmekten koparıldı, ekim alanları daraldı. Pamukta memleketin ihtiyacı birbuçukmilyon ton iken, rekolte sekizyüzbintona kadar düştü.  Şimdi tekstilci isyanda, pamukçu küsmüş. Piyasa da Amerikan, Mısır, Yunan Pamuğu cirit atıyor. İran Pamuğu bile bizim pamuğun önüne geçmiş. Tarımda gelişmiş yabancı ülkeler yarattıkları bu eserden oldukça memnun. Artık tekstilcimize iki yıl ödemesiz pamuk satmıyorlar, yarında fiyatını tırmandıracaklar. Nasıl olsa emirlerindeki I.M.F vasıtasıyla ekonomimizi istedikleri gibi kontrol ediyorlar. Yükseltilen para değerimiz de zaten dünya pazarlarını tekstilcimize kapattı. İhracat patladı masallarıyla avunanlar bu çöküşün farkında bile değiller. Kendi insanlarıyla, kendi üretimleriyle ulusal bir politika oluşturamayanlar, işte böyle yabancıların ellerine tutuşturdukları reçetelerle habire kendi ekonomik dinamiklerini batırır dururlar. Yabancıdan meted umulmazBakın, pamuğu ile ünlü SÖKE'nin Ziraat Odası Başkanı Mustafa Karababa ne diyor "Biz yıllardır sıkıntıların bağrımıza açtığı yaralarla üretim yapıyoruz. Kahır bizim kaderimiz oldu. 1,2 YTL'ye mal ettiğimiz alınterimiz pamuk piyasada ancak 70 75Ykr'a satıldı. Verilen 32Ykr primi de, üzerine ilave etsek de, yinede maliyeti kurtaramayız. Prim de zaten çiftçiye teri toprağa düşmeden verilmeli. Ödemeler geçikirse üreticinin kanayan yarasına merhem bile olmaz. Bugün tekstilci sıkıntı içinde. Kriz yaşıyor. Bizi piyasada karşı karşıya getirerek birbirimize kırdıranlar aslında ülkenin ekonomisini vurduklarının farkında değiller"Artık, yabancıdan medet umarak kalkınamayacağımızı görelim. İnsanımızın ve ülkemizin değerini bilelim. Zenginliğin ve kalkınmanın yolu ancak milletin alınteri ve emeğinden geçer. Çünkü suyun gücü kütlesinde değil, damlaların aynı yere vurmasındandır.
 
Adem Birinci / diğer yazıları
Murat Ağırel'den iki yeni belge
Gizli servet deştikçe fışkırdı!
'Mazlumlara yaptığımız yardım için mimlendik'
Erdoğan da Gazze istismarı yaptı
Türkiye'nin en genç başkan adayı BTP'den
BTP Kadirli Adayı 18 yaşında
İsrail, Gazze'de önüne geleni öldürdü
171 BM çalışanı hayatını kaybetti
Mehmetçikin yolunu açma çalışması
Kar kalınlığı 7 metreyi buldu
Mansur Yavaş, Haymana'da vatandaşlarla buluştu
"Bir oy çok önemli"
Vatandaş geçim için karta yüklendi
Yüzde 122 artış!
Moskova'daki terör saldırısı
Can kaybı 144'e yükseldi
Patlamanın ardından yangın çıktı
Villanın bodrumunda ceset bulundu
AKP'li başkan 2 bin lira için halkı sıraya dizdi
Paralar seçimden sonra yatacak!
İsrail bu kez Suriye'ye saldırdı
38 kişi hayatını kaybetti
Seçil Erzan davasında önemli gelişme
Belgedeki imza sahte çıktı
Otomobilini park edip dilenmeye gitti
Yaşı daha da şaşırttı
Seçim zoruyla çevreci oldu
'Gündemimizde yok'
Murat Ağırel'den iki yeni belge
Gizli servet deştikçe fışkırdı!
'Mazlumlara yaptığımız yardım için mimlendik'
Erdoğan da Gazze istismarı yaptı
Türkiye'nin en genç başkan adayı BTP'den
BTP Kadirli Adayı 18 yaşında
İsrail, Gazze'de önüne geleni öldürdü
171 BM çalışanı hayatını kaybetti
Mehmetçikin yolunu açma çalışması
Kar kalınlığı 7 metreyi buldu
Mansur Yavaş, Haymana'da vatandaşlarla buluştu
"Bir oy çok önemli"
Vatandaş geçim için karta yüklendi
Yüzde 122 artış!
Moskova'daki terör saldırısı
Can kaybı 144'e yükseldi
Patlamanın ardından yangın çıktı
Villanın bodrumunda ceset bulundu
AKP'li başkan 2 bin lira için halkı sıraya dizdi
Paralar seçimden sonra yatacak!
İsrail bu kez Suriye'ye saldırdı
38 kişi hayatını kaybetti
Seçil Erzan davasında önemli gelişme
Belgedeki imza sahte çıktı
Otomobilini park edip dilenmeye gitti
Yaşı daha da şaşırttı
Seçim zoruyla çevreci oldu
'Gündemimizde yok'
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.