İslam'a göre cömertlik, cennet yollarından bir yol olduğu gibi cimrilik de cehennem yollarından bir yoldur.
Peygamber (s.a.a.v.) ile cömertlik hususunda yarış yapılamaz. Zira O, hayatını bütünüyle Hakk'a adamış bir insandır. Cenab-ı Allah, ganimetlerin beşte birini O'nun emrine vermişti ve O da bunun beşte birini kendisine ve akrabalarına ayırmıştı. Müslümanların elde ettiği ganimetler de çoktu.
* * *
Bu mallardan kendisine düşen hisseyi çalıştırmakla daha fazla yığma imkânı olduğu halde; vefat ettiği zaman, zırhının bir Yahudi'nin yanında rehin kaldığı nazara alınacak olursa, O'nun cömertlik derecesi de kolaylıkla anlaşılır.
Ayrıca vefatından sonra terekesinin akrabalarına değil, Müslümanlara dağıtılmasını emretmesi, giydiği elbisenin çok sade olması, günlerce aç kaldığı halde az yemesi, müstahak kimselere dağıtılmadan evinde kalan maldan endişe etmesi; bütün bunlar O'nun ne kadar cömert olduğunu gösterir?
Cömertliği öyle bir cömertliktir ki; çok geniş toprağa, büyük bir nüfuza ve bol bir gelire sahip olduğu halde sıkıntı, meşakkat ve ihtiyaç içerisinde yaşamaya kendini mecbur bırakıyordu.
Hz. Peygamberden ve O'nun aile efradından başka hiç kimse buna katlanamazdı? Cömertliği doğuştan idi. Yanında mal biriktirmezdi. Bu ancak, insanlar arasından seçilen ve Hz İbrahim'in sülalesinden gelen nübüvvete has bir ahlaktı.
O adeta tevazünün kalesi gibiydi
Resulullah'ın alçakgönüllü oluşu içtendi. Çok cana yakın ve yumuşak idi. Kendisine yakın olanlarla görüştüğü gibi kendisine yabancı olan insanlarla da görüşürdü.
Yapmacık hareketlere kaçmadan, kendisini zorlamadan ashabı, efradı ve ailesiyle konuştuğu gibi düşmanlardan gelen heyetlerle de konuşur; hakkı açık olarak ortaya koyardı?
Medine'de bir melik ile karşılaşacağını tasavvur eden Hatemoğlu Adiy'in sözünü dinleyelim: "Mescitte bulunan Hz. Muhammed'in yanına girdim. Kendisine selam verdim. Peygamber bana; 'Kimsin?' diye sordu. 'Hatemoğlu Adiy'im' dedim. O zaman kalktı ve beni eve götürmek istedi. Allah'a yemin ederim, eve götürmekte iken zayıf ve yaşlı bir kadın ile karşılaştı ve kadın özel bir iş için uzun bir zaman O'nu ayakta bekletti. O zaman, bu melik değildir, dedim.
Sonra Allah'ın Resulü, beni eve götürdü ve bana yüzü deri, içi de hurma ağacının kabuğundan doldurulmuş olan bir yastık uzattı ve 'bunun üzerine otur' dedi. 'Hayır, Sen otur' dedim.
Peygamber (s.a.v.), 'Yok, sen otur' dedi. Ben de yastığa oturdum. Allah'ın Resulü de yere oturdu. Kendi kendime, 'Allah'a yemin olsun ki, bu bir melik işi değildir' dedim."
İşte Resulullah'ın fıtratı budur. Gizli bir tarafı yoktur. Ailesiyle beraber esir düşmüş ve mağlup olarak kendisine gelen Adiy'i yastık üzerine oturtuyor, kendisi yere oturuyordu.
Bir de şu olaya dikkat ediniz: Oğlu İbrahim vefat ettiği zaman güneş tutuldu. Bunun üzerine halk, "İbrahim'in ölümü için güneş tutuldu" dedi. Bunu duyan Peygamber, ayağa kalkarak şöyle dedi: "Güneş ile ay, Allah'ın ayetlerindendirler; hiç kimsenin ne ölümü ve ne de hayatı için tutulmazlar."
İşte hak ve hakikate âşık ve herhangi bir vehmi istismara tenezzül etmeyen temiz ruh böyledir.
* * *
Onun hoşgörüsü ve ahlakı, emrinin nafiz olmasına ve kendisine itaat etmenin Allah'a yaklaştırıcı olmasına mâni değildir. Halkın içinde oluşu ve tevazuu; her an Allah ile olduğu ve O'nun heybet ve muhabbetiyle arz üzerinde yürüdüğü için insanların ünsiyeti, itaatsizlik ve gevşekliğine sebebiyet vermezdi.
Bir gün ashap ile birlikte yolculukta bulunuyordu. Yemek hazırlığını yapmak istediler ve iş bölümü yaptılar. Allah'ın Resulü odun toplamağa başladı. Sahabeler, O'nun çalışmamasını istedilerse de ısrar etti; çünkü kendisini, arkadaşlarından üstün göreni Allah sevmezdi.
Bir bedevi, Peygambere vardığında, heybetten titremeğe başladı. O zaman Peygamber şöyle dedi: "Kureyş kabilesinden, kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum. Korkma; buyurdu."
(Prof. Dr. Haydar Baş'ın Rahmet-el Lil Alemin eserinden)
Peygamber (s.a.a.v.) ile cömertlik hususunda yarış yapılamaz. Zira O, hayatını bütünüyle Hakk'a adamış bir insandır. Cenab-ı Allah, ganimetlerin beşte birini O'nun emrine vermişti ve O da bunun beşte birini kendisine ve akrabalarına ayırmıştı. Müslümanların elde ettiği ganimetler de çoktu.
* * *
Bu mallardan kendisine düşen hisseyi çalıştırmakla daha fazla yığma imkânı olduğu halde; vefat ettiği zaman, zırhının bir Yahudi'nin yanında rehin kaldığı nazara alınacak olursa, O'nun cömertlik derecesi de kolaylıkla anlaşılır.
Ayrıca vefatından sonra terekesinin akrabalarına değil, Müslümanlara dağıtılmasını emretmesi, giydiği elbisenin çok sade olması, günlerce aç kaldığı halde az yemesi, müstahak kimselere dağıtılmadan evinde kalan maldan endişe etmesi; bütün bunlar O'nun ne kadar cömert olduğunu gösterir?
Cömertliği öyle bir cömertliktir ki; çok geniş toprağa, büyük bir nüfuza ve bol bir gelire sahip olduğu halde sıkıntı, meşakkat ve ihtiyaç içerisinde yaşamaya kendini mecbur bırakıyordu.
Hz. Peygamberden ve O'nun aile efradından başka hiç kimse buna katlanamazdı? Cömertliği doğuştan idi. Yanında mal biriktirmezdi. Bu ancak, insanlar arasından seçilen ve Hz İbrahim'in sülalesinden gelen nübüvvete has bir ahlaktı.
O adeta tevazünün kalesi gibiydi
Resulullah'ın alçakgönüllü oluşu içtendi. Çok cana yakın ve yumuşak idi. Kendisine yakın olanlarla görüştüğü gibi kendisine yabancı olan insanlarla da görüşürdü.
Yapmacık hareketlere kaçmadan, kendisini zorlamadan ashabı, efradı ve ailesiyle konuştuğu gibi düşmanlardan gelen heyetlerle de konuşur; hakkı açık olarak ortaya koyardı?
Medine'de bir melik ile karşılaşacağını tasavvur eden Hatemoğlu Adiy'in sözünü dinleyelim: "Mescitte bulunan Hz. Muhammed'in yanına girdim. Kendisine selam verdim. Peygamber bana; 'Kimsin?' diye sordu. 'Hatemoğlu Adiy'im' dedim. O zaman kalktı ve beni eve götürmek istedi. Allah'a yemin ederim, eve götürmekte iken zayıf ve yaşlı bir kadın ile karşılaştı ve kadın özel bir iş için uzun bir zaman O'nu ayakta bekletti. O zaman, bu melik değildir, dedim.
Sonra Allah'ın Resulü, beni eve götürdü ve bana yüzü deri, içi de hurma ağacının kabuğundan doldurulmuş olan bir yastık uzattı ve 'bunun üzerine otur' dedi. 'Hayır, Sen otur' dedim.
Peygamber (s.a.v.), 'Yok, sen otur' dedi. Ben de yastığa oturdum. Allah'ın Resulü de yere oturdu. Kendi kendime, 'Allah'a yemin olsun ki, bu bir melik işi değildir' dedim."
İşte Resulullah'ın fıtratı budur. Gizli bir tarafı yoktur. Ailesiyle beraber esir düşmüş ve mağlup olarak kendisine gelen Adiy'i yastık üzerine oturtuyor, kendisi yere oturuyordu.
Bir de şu olaya dikkat ediniz: Oğlu İbrahim vefat ettiği zaman güneş tutuldu. Bunun üzerine halk, "İbrahim'in ölümü için güneş tutuldu" dedi. Bunu duyan Peygamber, ayağa kalkarak şöyle dedi: "Güneş ile ay, Allah'ın ayetlerindendirler; hiç kimsenin ne ölümü ve ne de hayatı için tutulmazlar."
İşte hak ve hakikate âşık ve herhangi bir vehmi istismara tenezzül etmeyen temiz ruh böyledir.
* * *
Onun hoşgörüsü ve ahlakı, emrinin nafiz olmasına ve kendisine itaat etmenin Allah'a yaklaştırıcı olmasına mâni değildir. Halkın içinde oluşu ve tevazuu; her an Allah ile olduğu ve O'nun heybet ve muhabbetiyle arz üzerinde yürüdüğü için insanların ünsiyeti, itaatsizlik ve gevşekliğine sebebiyet vermezdi.
Bir gün ashap ile birlikte yolculukta bulunuyordu. Yemek hazırlığını yapmak istediler ve iş bölümü yaptılar. Allah'ın Resulü odun toplamağa başladı. Sahabeler, O'nun çalışmamasını istedilerse de ısrar etti; çünkü kendisini, arkadaşlarından üstün göreni Allah sevmezdi.
Bir bedevi, Peygambere vardığında, heybetten titremeğe başladı. O zaman Peygamber şöyle dedi: "Kureyş kabilesinden, kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum. Korkma; buyurdu."
(Prof. Dr. Haydar Baş'ın Rahmet-el Lil Alemin eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025