İktidarımız gerçekleşmeyecek bir AB hayali uğruna ülke dışında aslanlar gibi bir o tarafa bir bu tarafa koştururken, ülke içinde gerek ekonomide gerekse sosyal konularda başarılı bir çalışma ortaya koyamadı.
Milletin hükümet konusunda ümitlerinin kırılmaya başladığı bir anda, geçtiğimiz günlerde İsrail Başbakan Yardımcısı geldi ve Sayın Başbakan ona randevu vermedi. Olayı medya bir anda büyüttü ve sanki hiçbir şey olmamış gibi, bütün problemler çözülmüş gibi bazı vatandaşlarımız "bak ne delikanlı adam, tavır koydu, meydan okudu. Biz demedik mi Tayyip bey takiye yapıyor diye" şeklinde söylemeye başladılar. Sanki önceden şikayet eden onlar değilmiş gibi.
Medyada Sayın Başbakanımızın haberini izlerken doğal olarak şu aklıma geldi "Acaba hangi tavizleri verdik, veya vereceğiz". Çünkü ABD'ye bağımlılığını haykıran bir Başbakan, İsrail'e böyle bir delikanlılık yapabiliyorsa öncesinde mutlaka önemli bir taviz verilmiştir, ya da sonrasında mutlaka verilecektir.
Delikanlılık denince zamanında basına yansıyan şu olay oldukça manidardır. Çağlayan'da AKP teşkilatı tarafından düzenlenen ve İsrail'in Filistinlilere yaptığı zulmü gösteren bir fotoğraf sergisi yapıldı. Sergi açıldıktan kısa bir süre sonra İsrailli yetkililer, Sayın Tayyip Erdoğan'ı arayarak derhal bu sergiyi durdurmalarını söyledi ve bir süre devam etmesi gereken sergi o gün apar topar kaldırıldı.
AKP tabanının ideolojisini temsil eden sergi, bir telefonla hemen kaldırılırken Doğumuzda ve Güneydoğumuzda İsrail şirketlerine ve Yahudilere yoğun bir şekilde toprak satılırken, Manavgat suyu 50 yıllığına İsrail'e kiralanırken, her şeyden önce BOP'a -diğer bir ifadeyle bizim Güneydoğumuzu da kapsayan Büyük İsrail Devleti projesi- tam destek verilirken ve hatta Sayın Başbakan tarafından bizim topraklarımızın da hedef alındığı bu proje için "Diyarbakır merkez olabilir" teklifi yapılırken, açıkçası İsrail Başbakan yardımcısına randevu verilmemesi çok fazla bir şey ifade etmiyor.
Randevu vermeme olayıyla bir taşla iki kuş vurulmuş olunuyor. Hem kamuoyu önünde "takiye yapıyor" imajı güçleniyor, hem de İsrail'in önünü açıcı her türlü projeye alenen veya gizli destek veriliyor. Aleni kısım genelde aysbergin görünen tarafı asıl kısım ise el altından olanlar.
Görünüşte delikanlılık, arka planda ise taviz ve pazarlık. Aynen Irak savaşında tezkere meselesi gibi. Sözde Meclisimiz tezkereyle ABD askerini geçirmedi, ama asker ve Hammer'lar yine de geçti. Hem 8.5 milyar $'dan olduk, hem de onur ve şerefimizden.
Tecrübe ede ede artık olayları iki tarafıyla birden okumayı öğrendik. Duamız o ki, artık bu millet uyansın ve doğru ile yanlışı net bir şekilde ayırsın.
Kim aslan, kim aslan taklidi yapan tilki bunu fark edebilecek ilme, ferasete ve duyarlılığa sahip olsun.
Delikanlılık böyle olmaz. Asıl delikanlılık IMF'ye hayır diyebiliyorsan, kendi paranı basabiliyorsan ve onu dünyaya ihraç edebiliyorsan, ekonomini dışa bağımlı değil, milli yapabiliyorsan, ordunu dünyanın en güçlü bir ordusu yapabiliyorsan, çiftçini, memurunu, işçini, kadınını, gencini yani toplumun tamamını memnun edebiliyorsan işte o zaman sana delikanlı derim.
Milleti daha da köleleştiren bir zihniyet geçmişte bu milleti Sevr'e götürdü. Unutmayalım ki Batılı ülkeler Duyun-u Umumiye alacaklarını tahsil etmek için ülkemizi işgal ettiler. Düşmanlarımızın illa ki isot tarlamıza girmelerini beklemeyelim. Böyle devam ederse zaten ne tarla kalacak, ne de isot.
Milletin hükümet konusunda ümitlerinin kırılmaya başladığı bir anda, geçtiğimiz günlerde İsrail Başbakan Yardımcısı geldi ve Sayın Başbakan ona randevu vermedi. Olayı medya bir anda büyüttü ve sanki hiçbir şey olmamış gibi, bütün problemler çözülmüş gibi bazı vatandaşlarımız "bak ne delikanlı adam, tavır koydu, meydan okudu. Biz demedik mi Tayyip bey takiye yapıyor diye" şeklinde söylemeye başladılar. Sanki önceden şikayet eden onlar değilmiş gibi.
Medyada Sayın Başbakanımızın haberini izlerken doğal olarak şu aklıma geldi "Acaba hangi tavizleri verdik, veya vereceğiz". Çünkü ABD'ye bağımlılığını haykıran bir Başbakan, İsrail'e böyle bir delikanlılık yapabiliyorsa öncesinde mutlaka önemli bir taviz verilmiştir, ya da sonrasında mutlaka verilecektir.
Delikanlılık denince zamanında basına yansıyan şu olay oldukça manidardır. Çağlayan'da AKP teşkilatı tarafından düzenlenen ve İsrail'in Filistinlilere yaptığı zulmü gösteren bir fotoğraf sergisi yapıldı. Sergi açıldıktan kısa bir süre sonra İsrailli yetkililer, Sayın Tayyip Erdoğan'ı arayarak derhal bu sergiyi durdurmalarını söyledi ve bir süre devam etmesi gereken sergi o gün apar topar kaldırıldı.
AKP tabanının ideolojisini temsil eden sergi, bir telefonla hemen kaldırılırken Doğumuzda ve Güneydoğumuzda İsrail şirketlerine ve Yahudilere yoğun bir şekilde toprak satılırken, Manavgat suyu 50 yıllığına İsrail'e kiralanırken, her şeyden önce BOP'a -diğer bir ifadeyle bizim Güneydoğumuzu da kapsayan Büyük İsrail Devleti projesi- tam destek verilirken ve hatta Sayın Başbakan tarafından bizim topraklarımızın da hedef alındığı bu proje için "Diyarbakır merkez olabilir" teklifi yapılırken, açıkçası İsrail Başbakan yardımcısına randevu verilmemesi çok fazla bir şey ifade etmiyor.
Randevu vermeme olayıyla bir taşla iki kuş vurulmuş olunuyor. Hem kamuoyu önünde "takiye yapıyor" imajı güçleniyor, hem de İsrail'in önünü açıcı her türlü projeye alenen veya gizli destek veriliyor. Aleni kısım genelde aysbergin görünen tarafı asıl kısım ise el altından olanlar.
Görünüşte delikanlılık, arka planda ise taviz ve pazarlık. Aynen Irak savaşında tezkere meselesi gibi. Sözde Meclisimiz tezkereyle ABD askerini geçirmedi, ama asker ve Hammer'lar yine de geçti. Hem 8.5 milyar $'dan olduk, hem de onur ve şerefimizden.
Tecrübe ede ede artık olayları iki tarafıyla birden okumayı öğrendik. Duamız o ki, artık bu millet uyansın ve doğru ile yanlışı net bir şekilde ayırsın.
Kim aslan, kim aslan taklidi yapan tilki bunu fark edebilecek ilme, ferasete ve duyarlılığa sahip olsun.
Delikanlılık böyle olmaz. Asıl delikanlılık IMF'ye hayır diyebiliyorsan, kendi paranı basabiliyorsan ve onu dünyaya ihraç edebiliyorsan, ekonomini dışa bağımlı değil, milli yapabiliyorsan, ordunu dünyanın en güçlü bir ordusu yapabiliyorsan, çiftçini, memurunu, işçini, kadınını, gencini yani toplumun tamamını memnun edebiliyorsan işte o zaman sana delikanlı derim.
Milleti daha da köleleştiren bir zihniyet geçmişte bu milleti Sevr'e götürdü. Unutmayalım ki Batılı ülkeler Duyun-u Umumiye alacaklarını tahsil etmek için ülkemizi işgal ettiler. Düşmanlarımızın illa ki isot tarlamıza girmelerini beklemeyelim. Böyle devam ederse zaten ne tarla kalacak, ne de isot.
Murat Çabas / diğer yazıları
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024