(dünden devam…)
Müftünün öne çıkan özellikleri:
Dini ve fen ilimlerinde üstün bilgi ve donanımlı, ehliyetli, liyakatli, unvan ve rütbe sahibi. Fetva sahibi. Feraset ve ahlak yüceliği ile vakur, cesur, vatan ve millet sevdalısı, ileri görüşlü, muhakeme gücü ile ilmi pınar gibi akan, ağacı sürekli güzel meyveler veren hocamızdır. Devleti ve milletine duyarlı, milli ve manevi ruh bütünlüğü içinde, halkın sevgisini kazanmıştır.
Atatürk'ün, Samsun, Amasya'dan başlayan, Erzurum ile devam eden ülke sathında kurtuluş hareketi ile şahlanan mücadelede Ahmet Hulusi Efendiler gibi hocalarımızın gayretleri, emekleri, başarıları büyüktür. Ege'de efeler vardır. Yörük Ali Efeler, Demirci Efeler… Kurtuluş Savaşı'nın dağ aslanları, düşmanları şaşkına çeviren çevik kuvvetler. Bursa'nın kurtuluşunda da destan oldular. Kısaca lider ve kadro büyük bir iş başardı. Ahmet Hulusi Efendi kendi mesleğinde, vasıflarında dini, milleti, bayrağı ve sancağı için üzerine düşeni hakkı ile yapan hatırı yüksek şahsiyettir.
"Bu tecavüze karşı hareketsiz kalmak, din ve devlete ihanettir!" diyerek 'Cihat Fetvası' veren müftü… Vatan tehlikede iken bir takım hocaların, maaş ve rütbeme zarar gelmesin diyerek korkakça kaçtığı, Mustafa Sabri gibilerin İngiliz mandasına koştuğu, devleti ve milleti, namus ve vatan onurunu bir gecede sattığı bir zamandı. Emekli Mudanya müftüsü Kuva-i Milliye'de tereddütsüz ayağa kalkıp koşan, Mustafa Fehmi (Gerçeker) gibi, Müftü Ahmet Hulusi Efendi de, Denizli'nin Sütçü İmamıydı. Gazi Antep'in Şahin Bey'i idi… Erzurum'un Nene Hatun'u idi. Şerife Bacı idi.
İstanbul Hükûmeti aciz ve gafil:
30 Ekim 1918 Mondros mütarekesi imzalandı. Hükümetin derdi şu: "Bütün bir millet bu işgale, esarete razı olsun. Olmayanlar hain ilan edilsin." Bunu anlamak mümkün değildir. 25 Nisan 1919'da ikna turları için hükumet, Denizli'ye heyet gönderiyor. İsmi de 'Heyet-i Nasiha/Nasihat Heyeti.' Bir nevi 'âkil adamlar heyeti'. Denizli halkı bunlara kıymet vermemiştir.
Ülkenin işgaline karşı oluşan tavır:
1- Mandacı olanlar. Bu, müftü olur, hoca olur, hacı olur, kaymakam olur, yazar olur, doktor olur…
2- Mandacı olmayanlar. Bu da müftü olur, hoca olur, hacı olur, kaymakam olur, doktor olur…
Mandayı kabul etmeyen, hem yüksek meziyetler sahibi, ilim ve gönül adamı, milli mücadelenin meşalesini yakan, bağımsız, haysiyetli vatanperverlerini toplayıp harekete geçiren gazi Mustafa Kemal, silah arkadaşları ve topyekûn bütün milletimizin fertlerine ne kadar şükran, minnet ve rahmet dilesek azdır.
Atatürk'ün Samsuna çıktığını duyunca bakın ne diyor: "O sıralarda Mustafa Kemal Paşa da Samsun'a ayak basmış, Amasya genelgesini yayımlamış bulunuyordu. Müftü Efendi bu haberi duyunca, 'işte' der etrafındakilere, 'Memleketi kurtaracak adam budur.' Erzurum'a, Sivas'a Ankara'ya destek verir. Vahdettin'in şeyhülislamı Dürrizade'nin fetvasına karşı, Mustafa Kemal Paşa'yı ve Millî Mücadele'yi destekleyen Anadolu ulemasının fetvasına Nisan 1920'de hiç çekinmeden imzasını koyar." (Prof. Dr. Cihan Dura, mak.).
Ahmet Hulusi Efendi günler önceden ülke nasıl kurtulur derdinde. İzmir 15 Mayıs 1919'da Yunanlılar tarafından işgal ediliyor. Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919'da Samsuna çıkıyor. Ahmet Hulusi Efendi 16 Mayıs 1919'da ilk şahlanışın adımını atıyor.
Cemal Kutay'ın anlatımıyla; "Yunan'ın İzmir'e çıkışından on dakika sonra Denizli'de devlet kuran müftü." (Cemal Kutay, İstiklal Savaşı Maneviyat Ordusu, s.53, Yelken Matbaası. İst. 1977).
Yunan işgalinden önce olan biteni okuyor…
"Mart 1919 sonunda, yani işgalden elli gün kadar önce İzmir'de toplanan kongreye Denizli Sancağı namına iştirak eden milli heyetin başkanı olan müftü Ahmet Hulusi Efendi dönüşünde benimle uzun ve çoğu gizli görüşmeler yaptı ve Denizli sancağının ilçeleri olan Acıpayam, Buldan, Sarayköy, Tavas ve Çal'da bilhassa müftüler ve müderrislerle eşrafın rehberlik ettiği heyetlerin kuruluşunu sağladığını, artık kaçınılmaz olan Yunan işgali önünde neler yapılması gerektiğinin şimdiden düşünülüp lüzumlu tedbirlerin alınmasını teklif ve tavsiye etti. Bugün daha iyi anlıyorum ki, müftü efendinin sözlerinde hiçbir imkânın gerçekleşmesinin imkânı yoktu. Yapılması gereken 'vatanın istiklali ve haysiyeti gereği' idi. İlmi, irfanı ahlakı ve muhitin çok itibardaki bu muhterem şahsiyeti sancağın her tarafında sevilen ve sayılan adamdı. Her taraftan müspet haberler geliyordu. Ahmet Hulusi Efendi, zor şartlar altında göreve çağırdığı kimseleri meziyet ve hususiyetleriyle çok iyi takdir ederek tayin ve tespit etmişti. O müstesna günlerin bendeki en derin izlenimi buydu: Çok güç şartlar altında girişilecek hizmetleri, layık manevi rehberler bulur ve onların telkinleri kalpler ve vicdanlarda ümit izleri yaratabilirse, elde edilemeyecek güzel sonuçlar, ufukların ardında demektir. Ben Ahmet Hulusi Efendi'nin muhterem ve yüce varlığında bu ebedi gerçeğin en muhteşem örneğini görmüşümdür." (C. Kutay. a.g.e., Faik Öztrak'ın Anlattıkları, s.59). (devam edecek…)
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021