Hayatın hemen her alanında acı günler yaşıyoruz. Maddi-manevi sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Zifiri karanlıktayız. Herkes umut arıyor, çıkış arıyor. Herkes güneşi görmek istiyor. O güneş, devlettir.
İşte bu yüzden diyorum ki! Benim hayalimdeki devlet, bir tabi afet olduğunda kepçe üzerinde poz vermez. Miting yapmaz. Topu kadere atmaz.
Ne yapar? Zaten belli olan olası afet bölgelerindeki yapılaşmayı ona göre düzenler. Yolunu, evini, köprüsünü, tünelini ona göre yapar. Yani tedbirini alır, kazadan kadere sığınır.
Benim hayalimdeki devlet, deprem kuşağındaki ülkemizde deprem olduktan sonra deprem bölgesine akın etmez. Molozların üzerinden poz vermez. İnsanlar acılıyken, parti üye sayılarıyla övünmez. Suçlu, mazeret aramaya kalkmaz.
Dediğim gibi acı günler yaşıyoruz. Dün Elazığ, Malatya, Van, Bingöl, İstanbul'u konuştuk. Bugün İzmir'i konuşuyoruz. Belki yarın, belki yarından da yakın aynı illerimizi ve daha bir çok ili konuşacağız eğer hayattaysak!
Hangi başlık altında? Deprem.
İnsanoğlunun depremi önleme gibi bir kudreti var mı? Yok. Peki, depremde can ve mal kayıplarını en aza indirme gibi bir aklı, kuvveti, imkanı var mı? Var.
Neden bu imkanlar kullanılmıyor?
Deprem Bilimci Prof. Dr. Ahmet Ercan Beyin birkaç gün önce ekranlarda yaptığı tespit bu sorunun cevabıdır.
Ahmet Bey şöyle diyor; "Bir ülkede ekonomi ne kadar bozuksa deprem o kadar öldürücü olur. Deprem ve terör yoksulun sorunudur. Depremde yoksullar ölür, zenginler ölmez. Hiçbir zenginin enkazdan çıkarıldığını duymadınız, duymayacaksınız."
Dün akşamda değerli bilim insanı Prof. Dr. Naci Görür'de bir haber kanalında yıllardır vurguladığı gerçekleri, ortaya çıkacak vahim tabloları ve çözüm önerilerini anlatıyordu.
Naci Hoca, İngiltere'den örnek verdi. İngiltere'de bankalar, vatandaşa 25 yıl vadeli, çok düşük faizli konut kredisi veriyormuş. İnsanlar kira öder gibi ev sahibi oluyormuş.
Değerli Hocam! Bu bahsettiğiniz sistemin güncel tabirle 'organik' olanını yani faizsiz, bankasız olanını 30 yıldır bu ülkede seslendiren bir lider, ilim insanı ve siyasi parti var.
Evet, Prof. Dr. Haydar Baş daha siyaset sahnesine çıkmadan önce dile getirdiği, projelendirdiği ve vuslatına kadar anlattığı bir proje vardı. Şimdi o proje, gençlerin ve Türkiye'nin umudu Hüseyin Baş'ta.
Hangi proje mi? Cevabı Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın, 13.08.2010 tarihinde medyada yayınlanan açıklamalarından vereyim;
"TOKİ, benim 20 yıl evvel ortaya koyduğum projemdir. Ancak farklı uyguluyorlar. Bizim projemizde devlet, konutları maliyet fiyatına satacak. 50 bin TL'ye mal ettiyse, o fiyata satacak.
Bu beyler, 50 bin TL'ye mal ediyor, 250 bin TL'ye satıyor. Güya bu sosyal devletin hizmeti oluyor.
Hayır, bu sosyal devletin 'soygunudur'. Ben, 'Sosyal Devlet' projeleri için noterden tasdikli senetler getirdim. Bu senedin karşılığını ben, iktidar olduğum zaman yerine getirmezsem, bana hem tazminat hem de ceza olmak üzere 2 şekilde dava açarsınız. Her ikisini de kazanırsınız" diyordu.
Bugün Prof. Dr. Naci Görür Hocam diyor ki; "Bu acıyı, bu sefaleti yaşayan halk, on beş gün sonra bunları unutmasın. Demokratik yollarla can güvenliğini sağlamayanlardan hesap sorsun".
Değerli Hocam! Dediğim gibi bu ülkede, devlet eliyle, maliyetine, faizsiz ve de 20 yıl vadeli konut projesini, nasıl yapacağını, kaynaklarıyla ve matematikle açıklayan, yapamazsam yargıda hesap sormak için resmi belge imzalayan bir lider vardı.
Keşke bu gerçekleri de açıklasaydınız. Evet, O lider aramızda yok. Ama modeli, projeleri, matematiğiyle beraber dünyanın en genç liderinin ve kadrosunun elinde.
Vatandaşlarımıza soruyorum; Bu ülkede kum var mı? Var. Su, konut arazisi var mı? Var. Demir-çelik üretebiliyor muyuz? Evet. Çimento üretiminde dünya birincisiyiz.
Alet, edevat ve makinelerimizde var. Mimar, mühendislik ve de inşaat sektöründe dünyada da önlerdeyiz. Milyonlarca işsizimiz yani iş gücü de hazır.
Neden sağlam konut yapamıyoruz? Çünkü para yok.
Ama paranın formülü de var. Milli para var. Milli Ekonomi Modeli var. Yeter ki kapitalizme, kapitalizme sığınmış siyasi partilere hayır, deyip insanca yaşamak için irademizi ortaya koyalım.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024