Olaylar öylesine hızlı gelişiyor ki, bir öncekini unutmak zorunda kalıyorsunuz. Siz unutmasanız bile yeni gelişmelerin etkisinden kurtulmanız mümkün değil.
Afganistan'a asker gönderme bütün sıcaklığı ile halkın tepkisini gündeme taşırken, Dışişleri Bakanı sayın Cem hemen Kıbrıs'ı ortaya attı. Ne oluyor, Kıbrıs elden mi gidiyor? Yoksa Yunan'la savaşa mı gireceğiz? Hülasa her gün her an yeni bir haberle gündem değişiyor. Bu arada olan Türkiye'ye oluyor.
Türkiye öylesine yönetiliyor ki, her yeni gelişmede biraz daha kan kaybediyor. Kan kaybettikçe de her türlü tekliflere, dayatmalara hazır hale getiriliyor.
İşte ben bu noktada "mesih değilim" derken ekonominin kurtarıcı mesihi olarak Amerika'dan gönderilen Kemal Derviş'i hatırlatmak istiyorum.
Sayın Derviş Türkiye'ye geldiğinde bir anda ilgi odağı oldu. Türkiye aradığı kurtarıcıyı bulmuştu. Sadece ekonomiyi değil kısa bir zaman sonra belki de Başbakan olarak siyasi tıkanıklığın da önünü açacak, ülkenin bütün problemlerini çözerek içte ve dışta itibarını tekrar yükseltecekti.
Öyle ya arkasında Amerika vardır. IMF ve Dünya Bankası vardır, Avrupa'da cabası. Yani tam bir dünya markası. İstatistikler, anketler, tahminler, yorumlar hep Derviş'ten yana...
Ve büyük bir medya desteği ile Derviş Türkiye'nin kurtarıcısı olmuştu.
Bakanların hatta Başbakan yardımcılarının ve Başbakanın da üstünde bir irade ve güçle yapacaklarını ve şartlarını bir bir ortaya koyuyor ve hiç bir engel ve gecikme istemiyordu.
Ve 15 günde 15 yasa ile sadece gücünü, misyonunu değil Türkiye'ye geliş niyetini de açıklamış oldu. Ama ne var ki o bir kurtarıcı idi. Amerika'dan gönderilmişti. Ve o, ülke için son bir şanstı. Onun için, her dediği dediği gibi yapılmalıydı. Yoksa batarız. Evet kısaca Derviş'in durumu buydu.
Hükümet zaten razıydı ve teslim olmuştu. Ama Meclis'te devre dışı bırakılınca Derviş yasaları bir bir çıkmaya başladı. Ve Türkiye Derviş'in de yardımıyla beklenenden de daha hızlı bir şekilde kan kaybetmeye, yoksulluğa, işsizliğe, kepenk kapatmaya, açlık ve yokluk sınırını delmeye başladı.
Ardından AB'nin şartları, Anayasa değişiklikleri, Afganistan'a asker gönderme ve Kıbrıs. Bakalım yarın neler olacak?
Elbette hiç bir tavizin hele bir ülke adına olursa, bunun parayla izahı veya değerlendirilmesi mümkün değildir.
Bir ülkenin siyasi, ekonomik ve kültürel bağımsızlığın bedeli parayla-pulla ölçülemez. Fakat bütün bunlara rağmen bu kadar da ucuza, bu kadar da bedavaya, bu kadar da beleşe gitmek de her halde sadece bir iktidara ait bir rekor olsa gerek...
Şimdi çok uzaklara gitmeden Derviş'li aylara bakarak bir değerlendirme yapmak ve bunun hesabını birilerinden sormak gerekmez mi?
En azından milletvekillerinin; "istediğin yasaları, düzenlemeleri yaptık. Haydi göster kendini..." diye Derviş'e sormaları gerekmez mi?
Eğer Meclis böyle bir iradeyi millet adına ortaya koyamıyorsa emaneti sahibine yani milletin bizzat kendisine teslim etmesi için daha neyi bekliyor.
Yoksa Derviş'in fikri hâlâ anlaşılamadı mı? Her halde Derviş yasalarının gerekçeli açıklamalarını bekleyenler var. Beklesinler bakalım...
Afganistan'a asker gönderme bütün sıcaklığı ile halkın tepkisini gündeme taşırken, Dışişleri Bakanı sayın Cem hemen Kıbrıs'ı ortaya attı. Ne oluyor, Kıbrıs elden mi gidiyor? Yoksa Yunan'la savaşa mı gireceğiz? Hülasa her gün her an yeni bir haberle gündem değişiyor. Bu arada olan Türkiye'ye oluyor.
Türkiye öylesine yönetiliyor ki, her yeni gelişmede biraz daha kan kaybediyor. Kan kaybettikçe de her türlü tekliflere, dayatmalara hazır hale getiriliyor.
İşte ben bu noktada "mesih değilim" derken ekonominin kurtarıcı mesihi olarak Amerika'dan gönderilen Kemal Derviş'i hatırlatmak istiyorum.
Sayın Derviş Türkiye'ye geldiğinde bir anda ilgi odağı oldu. Türkiye aradığı kurtarıcıyı bulmuştu. Sadece ekonomiyi değil kısa bir zaman sonra belki de Başbakan olarak siyasi tıkanıklığın da önünü açacak, ülkenin bütün problemlerini çözerek içte ve dışta itibarını tekrar yükseltecekti.
Öyle ya arkasında Amerika vardır. IMF ve Dünya Bankası vardır, Avrupa'da cabası. Yani tam bir dünya markası. İstatistikler, anketler, tahminler, yorumlar hep Derviş'ten yana...
Ve büyük bir medya desteği ile Derviş Türkiye'nin kurtarıcısı olmuştu.
Bakanların hatta Başbakan yardımcılarının ve Başbakanın da üstünde bir irade ve güçle yapacaklarını ve şartlarını bir bir ortaya koyuyor ve hiç bir engel ve gecikme istemiyordu.
Ve 15 günde 15 yasa ile sadece gücünü, misyonunu değil Türkiye'ye geliş niyetini de açıklamış oldu. Ama ne var ki o bir kurtarıcı idi. Amerika'dan gönderilmişti. Ve o, ülke için son bir şanstı. Onun için, her dediği dediği gibi yapılmalıydı. Yoksa batarız. Evet kısaca Derviş'in durumu buydu.
Hükümet zaten razıydı ve teslim olmuştu. Ama Meclis'te devre dışı bırakılınca Derviş yasaları bir bir çıkmaya başladı. Ve Türkiye Derviş'in de yardımıyla beklenenden de daha hızlı bir şekilde kan kaybetmeye, yoksulluğa, işsizliğe, kepenk kapatmaya, açlık ve yokluk sınırını delmeye başladı.
Ardından AB'nin şartları, Anayasa değişiklikleri, Afganistan'a asker gönderme ve Kıbrıs. Bakalım yarın neler olacak?
Elbette hiç bir tavizin hele bir ülke adına olursa, bunun parayla izahı veya değerlendirilmesi mümkün değildir.
Bir ülkenin siyasi, ekonomik ve kültürel bağımsızlığın bedeli parayla-pulla ölçülemez. Fakat bütün bunlara rağmen bu kadar da ucuza, bu kadar da bedavaya, bu kadar da beleşe gitmek de her halde sadece bir iktidara ait bir rekor olsa gerek...
Şimdi çok uzaklara gitmeden Derviş'li aylara bakarak bir değerlendirme yapmak ve bunun hesabını birilerinden sormak gerekmez mi?
En azından milletvekillerinin; "istediğin yasaları, düzenlemeleri yaptık. Haydi göster kendini..." diye Derviş'e sormaları gerekmez mi?
Eğer Meclis böyle bir iradeyi millet adına ortaya koyamıyorsa emaneti sahibine yani milletin bizzat kendisine teslim etmesi için daha neyi bekliyor.
Yoksa Derviş'in fikri hâlâ anlaşılamadı mı? Her halde Derviş yasalarının gerekçeli açıklamalarını bekleyenler var. Beklesinler bakalım...
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010