Doğan Medya Grubu'nda her zaman olduğu gibi bugünlerde de "siyaset mühendisliği çalışmaları" son sürat devam ediyor. Siyaseti yeniden şekillendirmeye karar veren Doğan Medya Grubu, sahte kamuoyu oluşturarak, sahte siyaset kahramanlarını üretti bile. Hem de "troyka" ve "yeni oluşum" adı altında.
Yeni deyince aklıma geldi.
Sabık Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, Türk eğitimine verdiği üstün(!) hizmetlerden değil de, 21 gün daha görevde kalsaydı, Cumhuriyet Tarihi'nde Hasan Ali Yücel'den sonra Milli Eğitim Bakanlığı'nı en uzun süre yürüten 2. bakan olarak tarihe geçecekti.
Sabık Dışişleri Bakanı İsmail Cem, tam 5 yıldır yürüttüğü bakanlık göreviyle tarihe geçmeye namzet bir başka bakanımızdı. Hüsamettin Özkan da 4 yıldır bakanlık görevini sürdürüyordu...
Müstafilerin meydana getirdiği oluşuma "yeni" diyebilmenin imkansızlığını anlatabilmek için, sanırım, bu üç ismin görev süreleri yeterli olacaktır.
Doğan'ın yeni(!) kahramanları evlerinin kapısını ilk kez Hürriyet Gazetesi'ne açmış. Dünkü Hürriyet'te Hüsamettin Özkan ve İsmail Cem'in birbirinden ilginç açıklamaları vardı. Bunların içinde en dikkate değeri, "Derviş ve Özkan ile birlikteliğin nasıl sağlandığı" sorusuna İsmail Cem'in verdiği cevaptı:
"Planlı hiçbir hareketimiz olmadı. Bizi bir araya getiren, Özkan ve Derviş ile birlikte bu hareketi başlatmamızı sağlayan kamuoyudur. Bizi kamuoyu dizayn etti."
Bu açıklamaya sadece gülünür!
Kamuoyu dizayn etmişmiş! Sadece Doğan Grubu gazetelerinin attığı manşetlerle oluşturduğu kamuoyu. Yani gerçek "kamunun" içinde hiç olmadığı bir kamuoyu. Daha açık bir ifadeyle Aydın Doğan'ın tercihi dizayn etmiş bunları.
"Yeni oluşum" filminin yönetmeni Ertuğrul Özkök, sahte kahramanlarına uygun altyapıyı hazırlama görevine başlamış bile. Özkök, İsmail Cem'in çizdiği "sosyal demokrat" çizginin oy noktasında daralma sağlayacağını düşünmüş olacak ki, hemen bir yazı patlatmış. Özkök, yazısına şöyle başlamış, "YENİ oluşumun lideri İsmail Cem, kurulacak partinin rengini "demokratik sol'' olarak ilan ederken, çok önemli bir iddiayı da gündeme getiriyor.
Türkiye'de, sağ ve sol arasında, çok partili hayatın başından beri oluşan "yüzde 70-yüzde 30 denklemini bozmak''.
Daha açıkça ifade edeyim.
Yeni oluşum, yüzde 80'lik "makul çoğunluğu'' sosyal demokrat etiketle fethedebileceğini düşünmektedir."
Bununla da yetinmeyen Özkök, şu değerlendirmede bulunmayı da ihmal etmiyor: "Artık 20'nci yüzyılda kalmış kavramlar yerine, 21'inci yüzyılın zihniyeti üzerine kurulu politika yapma zamanı geldi.
Partilerin adlarının da önemi yok.
Almanya'da Hıristiyan Demokrat Parti'ye oy veren Müslüman Türklerin sayısı artıyor.
Partinin adındaki "Hıristiyan'' kelimesi, Müslümana yolu kapatan bir bariyer haline gelmiyor."
Özkök aklı-sıra, sağ cenahtaki seçmene mesaj veriyor: "Siz Cem'in 'Sosyal Demokrat' yapı çizmesine bakmayın, hepinizi kapsıyor Yeni Oluşum. Hem artık sağ-sol diye bir şey yok, Yeni oluşum var."
Ama Özkök ve Doğan bu sefer avuçlarını yalayacaklar. Çünkü Türk seçmeni artık, onların söylediklerinin tam tersini yapmayı kafasına koydu bile. Sadece sandığın önüne gelmesini bekliyor.
Bunlar "iç desinatör"lerdi. Bir de bunları da dizayn eden "dış desinatörler" var. Onların hesabı daha büyük. Dış desinatörler, son olarak Derviş'in istifasıyla kullandıkları piyasa şantajından sonra yeni bir hamleye hazırlanıyorlarmış. Bunu da Derviş'in kendi ağzından öğreniyoruz. Önceki gün DSP'li "dokuzlar"la görüşen Derviş, görüşmede ilginç bir değerlendirmede bulunmuş. Hükümetin çekilmesi veya düşmesi durumunda Türkiye'de kriz yaşanmayacağını belirten Derviş, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görevi İsmail Cem'e vereceğini ve yeni hükümetin de bir hafta içinde kurulacağını söylemiş DSP'li dokuzlara. Tabii DSP'li dokuzlar şaşırmışlar buna ve "siz siyaseti bilmiyorsunuz" demişler. Ama yanılıyorlar, çünkü Derviş onlardan daha iyi biliyor bundan sonra olacakları. Bir önceki istifa şantajına Cumhurbaşkanı da alet edilmişti. Bu sefer de alet edilmeyeceğini kim garanti edebilir ki. Hem belki de Sezer, Derviş'le yaptığı görüşmede bunun sözünü bile vermiştir. Bugüne kadar hukuk noktasında taviz vermemeye özen gösteren Cumhurbaşkanımızın, hukuku hiçe sayan böyle bir tezgaha ne şekilde yaklaşacağını önümüzdeki haftalar gösterecek.
Bu arada Ecevit cephesinde de oldukça hareketli günler yaşanıyor. Anlaşılan Ecevit savaşarak çekilmek istiyor ama nafile. Çünkü Ecevit'te savaşacak takat kalmadı. Ecevit, önceki gün iki sürpriz isimle görüştü. Birisi Çukurova Holding Başkanı Mehmet Emin Karamehmet, diğeri, Sadettin Tantan. Pamukbank operasyonundan sonra Ecevit'i şiddetle eleştiren Çukurova Grubu'nun başkanı Karamehmet'in ziyareti oldukça manidar. Her iki taraf da kullanıldıklarını anlamış görünüyorlar. Dış desinatörlerin, işbirlikçileri iç desinatörlerini rahatlatmak adına yaptırdıkları Pamukbank operasyonu, şimdi daha net okunabiliyor. Tantan'ın ipini iç desinatörlerin çektiğini de masaya koyarsak fotoğraf tamamlanacak.
Bu üç "gazi", kendilerini oynatan hayaliyi (kukla oynatan kimse) teşhis ettiler ama çok geç.