Çatışma ortamına döndü ülkemiz. Vekiller Meclis'te çatışıyor, insanlar sokaklarda (park yüzünden, kırmızı ışık yüzünden vs.) çatışıyor, taraftarlar çatışıyor, hastanelerde hasta yakınları ile doktorlar, hemşireler çatışıyor, okullarda veliler, öğrenciler, öğretmen ve idarecilerle çatışıyor, belediyeler, sendikalar, sivil toplum örgütleri, sözde din adına ortaya çıkmış yapılar vs. herkes birbiri ile çatışıyor. Özetle devlet, millet ile çatışıyor.
Neden?
Bu çatışma zeminini kim hazırladı, kimler taşeron oldu ve taşeron olarak kullanılıyor? Artı bu çatışma ortamı kimi, kimleri mutlu ediyor?
Bugün iktidarın en istikrarlı duruşu hangi konuda biliyor musunuz? 'Başkanlık sistemi'.
Bölgemizdeki tehditler, ülkemizdeki zirveye çıkan terör olayları, enflasyon, işsizlik, canlı bombalar, kanlı eylemler, ekonominin can çekişmesi, doların önlenemez yükselişi, darbe girişimi vs. iktidarın 'başkanlık sistemi' isteminden vazgeçirmedi. Hatta her olayı, her eylemi başkanlı sistemi için adeta birer parke taşı yaptı. Kurdu kuzu bile yaptılar.
Başkanlık sisteminin birinci ayağı Meclis'ten geçti. Bu sistem ve anayasandan milletin tamamı eksi veya artı yönde etkilenecek. Ama ortada bir çatışma var. Millet kamplaşıyor, devlet-millet ile karşı karşıya geliyor. Böyle bir ortamda alınan kararın neticesi ne olur? Veya bu durum 'sosyal, hukuk devleti' tanımlamasının neresindedir?
Prof. Dr. Haydar Baş, Sosyal Devlet-Milli Devlet eserinde şöyle demektedir; "Milli devlet anlayışında, millet ile devlet 'birbiri ile çatışan' iki unsur değildir. Aksine millet-devlet beraberliği, bütün sorunların çözümünde ve devletin bekasında temel kabul edilmektedir." (sh:23)
Devletin bekası için devlet-millet bütünlüğünün şart olduğuna kimse hayır, diyemez. Peki, devletin bekası için bu beraberlik niçin aranmıyor, sağlanmıyor?
Efendim! Bana itiraz ediyorlar, kabul etmiyorlar, sorun çıkarıyorlar vs. denilebilir. İyi de sen (partin, anlayışın vs.) milletin tamamı değil ki, sen devletin sahibi değilsin ki.
Bu milletin tarihi değerleri, milli değerleri, manevi değerleri vardır. Ve de bu millet tarihte hem milli, hem de manevi alanlarda o kadar çok acı yaşadı, kıyıma uğradı ki, ülkemizi yönetenlerin bunu görmesi, çok iyi analiz etmesi lazımdır. Yoksa aynı akıbet mutlaktır ve o akıbet yaklaşıyor.
Bir başka örnek verecek olursak bu milletin, kendi içerisinde artı devlet ile çatışmasında kullanılan unsurlardan biri de bu devletin kurucusudur. Normalde yok edilmiş bir imparatorluktan yeni bir devlet kuran ve milleti özgürlüğe kavuşturan öndere, lidere, akıl sahibi herkesin sahip çıkması, rahmetle anması gerekirken ülkemizde birileri bunu çatışma ortamına dönüştürmüştür.
Bunun nedeni cahilliktir. Neden cahillik, dedim. Çünkü bu çatışma ortamına insanımız manevi değerleri üzerinden birileri tarafından sürüklenmiştir. Dinini bilmeyen insanımız bu Haçlı sözcülerine inanarak adeta Atasına karşı duruş gerçekleştirmiştir. Tabi Atatürk adını kullanarak bu milletin milli ve manevi değerlerini yok etmeye çalışan unsurlarda bunu diğer tetikçileridir.
Bu noktada Prof. Dr. Haydar Baş'ın şu tespiti hepimizin ölçüsü olması gerekir; "Cumhuriyetimizin kabulünün ilk döneminde, Cumhuriyetimizin kurucusu M. Kemal, saltanatın yerine yeni bir yönetim biçimi olan cumhuriyeti getirirken; saltanatı din biçiminde algılayanlar yeni yönetimi yani cumhuriyeti, saltanat karşıtı algılamak yerine din karşıtı olarak algıladılar. Milli devlet bu tarihi yanılgıyı düzeltmektedir." (Sosyal Devlet-Milli Devlet sh:24)
Zor günler yaşıyoruz. Ölçü sahibi insanlarla, ufku ve fikriyatı geniş insanlarla, toplumun tamamını kucaklayan ve toplumun tamamının sevgisini alacak insanlarla beraber olmaz, desteklemez ise akıbet vahimdir.
Neden?
Bu çatışma zeminini kim hazırladı, kimler taşeron oldu ve taşeron olarak kullanılıyor? Artı bu çatışma ortamı kimi, kimleri mutlu ediyor?
Bugün iktidarın en istikrarlı duruşu hangi konuda biliyor musunuz? 'Başkanlık sistemi'.
Bölgemizdeki tehditler, ülkemizdeki zirveye çıkan terör olayları, enflasyon, işsizlik, canlı bombalar, kanlı eylemler, ekonominin can çekişmesi, doların önlenemez yükselişi, darbe girişimi vs. iktidarın 'başkanlık sistemi' isteminden vazgeçirmedi. Hatta her olayı, her eylemi başkanlı sistemi için adeta birer parke taşı yaptı. Kurdu kuzu bile yaptılar.
Başkanlık sisteminin birinci ayağı Meclis'ten geçti. Bu sistem ve anayasandan milletin tamamı eksi veya artı yönde etkilenecek. Ama ortada bir çatışma var. Millet kamplaşıyor, devlet-millet ile karşı karşıya geliyor. Böyle bir ortamda alınan kararın neticesi ne olur? Veya bu durum 'sosyal, hukuk devleti' tanımlamasının neresindedir?
Prof. Dr. Haydar Baş, Sosyal Devlet-Milli Devlet eserinde şöyle demektedir; "Milli devlet anlayışında, millet ile devlet 'birbiri ile çatışan' iki unsur değildir. Aksine millet-devlet beraberliği, bütün sorunların çözümünde ve devletin bekasında temel kabul edilmektedir." (sh:23)
Devletin bekası için devlet-millet bütünlüğünün şart olduğuna kimse hayır, diyemez. Peki, devletin bekası için bu beraberlik niçin aranmıyor, sağlanmıyor?
Efendim! Bana itiraz ediyorlar, kabul etmiyorlar, sorun çıkarıyorlar vs. denilebilir. İyi de sen (partin, anlayışın vs.) milletin tamamı değil ki, sen devletin sahibi değilsin ki.
Bu milletin tarihi değerleri, milli değerleri, manevi değerleri vardır. Ve de bu millet tarihte hem milli, hem de manevi alanlarda o kadar çok acı yaşadı, kıyıma uğradı ki, ülkemizi yönetenlerin bunu görmesi, çok iyi analiz etmesi lazımdır. Yoksa aynı akıbet mutlaktır ve o akıbet yaklaşıyor.
Bir başka örnek verecek olursak bu milletin, kendi içerisinde artı devlet ile çatışmasında kullanılan unsurlardan biri de bu devletin kurucusudur. Normalde yok edilmiş bir imparatorluktan yeni bir devlet kuran ve milleti özgürlüğe kavuşturan öndere, lidere, akıl sahibi herkesin sahip çıkması, rahmetle anması gerekirken ülkemizde birileri bunu çatışma ortamına dönüştürmüştür.
Bunun nedeni cahilliktir. Neden cahillik, dedim. Çünkü bu çatışma ortamına insanımız manevi değerleri üzerinden birileri tarafından sürüklenmiştir. Dinini bilmeyen insanımız bu Haçlı sözcülerine inanarak adeta Atasına karşı duruş gerçekleştirmiştir. Tabi Atatürk adını kullanarak bu milletin milli ve manevi değerlerini yok etmeye çalışan unsurlarda bunu diğer tetikçileridir.
Bu noktada Prof. Dr. Haydar Baş'ın şu tespiti hepimizin ölçüsü olması gerekir; "Cumhuriyetimizin kabulünün ilk döneminde, Cumhuriyetimizin kurucusu M. Kemal, saltanatın yerine yeni bir yönetim biçimi olan cumhuriyeti getirirken; saltanatı din biçiminde algılayanlar yeni yönetimi yani cumhuriyeti, saltanat karşıtı algılamak yerine din karşıtı olarak algıladılar. Milli devlet bu tarihi yanılgıyı düzeltmektedir." (Sosyal Devlet-Milli Devlet sh:24)
Zor günler yaşıyoruz. Ölçü sahibi insanlarla, ufku ve fikriyatı geniş insanlarla, toplumun tamamını kucaklayan ve toplumun tamamının sevgisini alacak insanlarla beraber olmaz, desteklemez ise akıbet vahimdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025