Aşağıdaki ayetlerin iniş sebebi çok manidardır.
Bu ayetler, iman konusunda verilecek çok basit görünümlü bir tavizin (hatta amelî bir tavizin) insanı nelere götüreceğini de ortaya koyan çok açık hükümleri havidir/içermektedir.
Âyetlerde anlatılan husus Hazret-i Resûlüllah’ın (aleyhissalatü vesselam) şahsında gündeme gelse de, en az O’nun kadar, hatta daha da fazla bizim bu hususlara dikkat kesilmemiz gerekir, zira O her an Rabbinin kontrolü altındaydı.
Haşir Sûresi’nde Cenab–ı Hak: “Biz (Kur’an’daki) misalleri insanlar düşünsünler diye veriyoruz” (Haşr; 59/21) buyurur.
Bu manadan olarak, Müslümanların en çok düşünmesi gereken ilahî misallerden biri de İsrâ Sûresi’nin bu üç ayeti olsa gerektir.
Özellikle de iman ile küfrün, tevhit ile şirkin, İslam ile gayr–i İslam’ın birbirine karıştırılmak istendiği günümüzde çok çok okumamız ve manasını çok çok düşünmemiz gerekir bu ayetlerin.
Bütün insanlığa İslam’ın dosdoğru ulaşmasını engellemek için, kilise tarafından oluşturulan “Dinlerarası Diyalog” sürecinde bu ayetler iyi bir ölçüdür aynı zamanda.
Yüce Allah, iman konusunda oynanmak istenen oyuna gerekli tepkiyi anında koymadığı zaman, bakın, Resûl’ü, Nebî’si, Habib’i, Halil’i Muhammed Mustafa’sı bile (en ehven ifadeyle) nasıl ikaz ediyor.
Önce âyetlerin iniş sebebine/sebeb–i nüzûlüne bakalım.
Bu ayetler “Sakîf oğulları” hakkında nazil olmuştur. Bu kabile, Hazret-i Resûlüllah’a (aleyhissalatü vesselam) gelip bir takım tekliflerde bulunmuşlar ve bu teklifleri kabul edilirse ancak İslam’a gireceklerini söylemişlerdi:
İşte Sakıf Oğulları’nın masum (!) ve “dünya barışına katkı” amaçlı (!) teklifleri.
a- Bizden zekat almayacaksın!
b- Harplere iştirak etmeyeceğiz.
c- Namazlarda eğilip bükülmeyeceğiz.
d- Faiz alacaklarımızı alacak, borçlarımızı ödemeyeceğiz.
e- Bizim vadi de Mekke gibi kutsal sayılacak.
Bu tekliflerden sonra bir de şunu ilave ettiler:
“Eğer Araplar sana: Niye böyle yaptın? derse, Allah emretti deyiver.”
Tam bir teolog mantığı.
Birilerinin “Dinlerarası Diyalog” adı altında İslam’dan verdiği tavizlere kıyasla pek de ağır görünmeyen yukarıdaki tekliflere Resûlüllahın anında ret cevabını vermemesi üzerine şu ayetler iniyor (İsra; 17/73–75):
73- Ve onlar az kalsın sana vahyettiğimiz şeyden başkasını Bize iftira edesin diye seni fitneye düşüreceklerdi. O zaman seni elbette dost edineceklerdi.
74- Ve eğer Biz sana sebat vermemiş olsa idik, az kaldı onlara biraz meyil edecek idin.
75- O takdirde sana hayatın da kat kat azabını, ölümün de kat kat azabını tattırmış olurduk. Sonra kendin için Bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.”
“Dinlerarası Diyalog” sürecinde İslam’ın sarsılan, çiğnenen yada inkar edilen hükümleri ile Sakîf Kabilesi’nin Peygamberden istediği imtiyazları bir kıyaslayın lütfen.
Mesela;
a- Üç din aynıdır. İbrahimî dindir.
b- Bir kişinin “benim dinim haktır” demesi, en büyük dinsizliktir. (Prof. Mehmet Aydın’a ait)
c- Bir Müslüman kadının Hıristiyan erkekle (yada ehl–i kitap biriyle) evlenmesinde bir sakınca yoktur. (Bu evlilik Urfa’da gerçekleştirildi. 17 Nisan 2000 Zaman Gazetesi)
d- Papaz Leasther şehadet getirerek hem Hıristiyan hem Müslüman oldu. (17 Nisan 2000 tarihli Zaman gazetesi.) Çifte dinlik.
e- Muhammed’in peygamber olduğuna iman etmek şart değildir. (Fethullah Gülen; Küresel Barışa Doğru. s–131, Ahmet Şahin, Zaman Gazetesi, 18 Mayıs 2004 tarihli köşe yazısı)
f- Ehl–i Kitap’la aynı şeylere iman ediyoruz, amentümüz birdir. (Ahmet Şahin, Zaman Gazetesi, 17. 4. 2000)
g- Kur’an’daki ehl–i kitapla ilgili ayetler, Hz. Peygamber (as) dönemini ilgilendirir, bugünü bağlamaz. (Fethullah Gülen; Küresel Barışa Doğru, s–45) vs.
Şimdi siz Sakîf Kabilesi’nin Peygamberden isteyip alamadığı tavizlerle, “Dinlerarası Diyalog” sevdalılarının istenmeden verdiği tavizleri mukayese edin.
Sonra dönün bu üç ayeti bir daha okuyun.
Haa! Bir de şu masalı bırakın!
Hoca:
-Niye bu adamlar, ayakkabılarıyla camiye giriyor? Deyince eski imam şöyle dedi:
-Ben onları ayakkabıyla camiye soktum, sen de çıkart.
Sakîf Kabilesi sadece namazda eğilip bükülmekten muafiyet istemişti de.
Bu ayetler, iman konusunda verilecek çok basit görünümlü bir tavizin (hatta amelî bir tavizin) insanı nelere götüreceğini de ortaya koyan çok açık hükümleri havidir/içermektedir.
Âyetlerde anlatılan husus Hazret-i Resûlüllah’ın (aleyhissalatü vesselam) şahsında gündeme gelse de, en az O’nun kadar, hatta daha da fazla bizim bu hususlara dikkat kesilmemiz gerekir, zira O her an Rabbinin kontrolü altındaydı.
Haşir Sûresi’nde Cenab–ı Hak: “Biz (Kur’an’daki) misalleri insanlar düşünsünler diye veriyoruz” (Haşr; 59/21) buyurur.
Bu manadan olarak, Müslümanların en çok düşünmesi gereken ilahî misallerden biri de İsrâ Sûresi’nin bu üç ayeti olsa gerektir.
Özellikle de iman ile küfrün, tevhit ile şirkin, İslam ile gayr–i İslam’ın birbirine karıştırılmak istendiği günümüzde çok çok okumamız ve manasını çok çok düşünmemiz gerekir bu ayetlerin.
Bütün insanlığa İslam’ın dosdoğru ulaşmasını engellemek için, kilise tarafından oluşturulan “Dinlerarası Diyalog” sürecinde bu ayetler iyi bir ölçüdür aynı zamanda.
Yüce Allah, iman konusunda oynanmak istenen oyuna gerekli tepkiyi anında koymadığı zaman, bakın, Resûl’ü, Nebî’si, Habib’i, Halil’i Muhammed Mustafa’sı bile (en ehven ifadeyle) nasıl ikaz ediyor.
Önce âyetlerin iniş sebebine/sebeb–i nüzûlüne bakalım.
Bu ayetler “Sakîf oğulları” hakkında nazil olmuştur. Bu kabile, Hazret-i Resûlüllah’a (aleyhissalatü vesselam) gelip bir takım tekliflerde bulunmuşlar ve bu teklifleri kabul edilirse ancak İslam’a gireceklerini söylemişlerdi:
İşte Sakıf Oğulları’nın masum (!) ve “dünya barışına katkı” amaçlı (!) teklifleri.
a- Bizden zekat almayacaksın!
b- Harplere iştirak etmeyeceğiz.
c- Namazlarda eğilip bükülmeyeceğiz.
d- Faiz alacaklarımızı alacak, borçlarımızı ödemeyeceğiz.
e- Bizim vadi de Mekke gibi kutsal sayılacak.
Bu tekliflerden sonra bir de şunu ilave ettiler:
“Eğer Araplar sana: Niye böyle yaptın? derse, Allah emretti deyiver.”
Tam bir teolog mantığı.
Birilerinin “Dinlerarası Diyalog” adı altında İslam’dan verdiği tavizlere kıyasla pek de ağır görünmeyen yukarıdaki tekliflere Resûlüllahın anında ret cevabını vermemesi üzerine şu ayetler iniyor (İsra; 17/73–75):
73- Ve onlar az kalsın sana vahyettiğimiz şeyden başkasını Bize iftira edesin diye seni fitneye düşüreceklerdi. O zaman seni elbette dost edineceklerdi.
74- Ve eğer Biz sana sebat vermemiş olsa idik, az kaldı onlara biraz meyil edecek idin.
75- O takdirde sana hayatın da kat kat azabını, ölümün de kat kat azabını tattırmış olurduk. Sonra kendin için Bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.”
“Dinlerarası Diyalog” sürecinde İslam’ın sarsılan, çiğnenen yada inkar edilen hükümleri ile Sakîf Kabilesi’nin Peygamberden istediği imtiyazları bir kıyaslayın lütfen.
Mesela;
a- Üç din aynıdır. İbrahimî dindir.
b- Bir kişinin “benim dinim haktır” demesi, en büyük dinsizliktir. (Prof. Mehmet Aydın’a ait)
c- Bir Müslüman kadının Hıristiyan erkekle (yada ehl–i kitap biriyle) evlenmesinde bir sakınca yoktur. (Bu evlilik Urfa’da gerçekleştirildi. 17 Nisan 2000 Zaman Gazetesi)
d- Papaz Leasther şehadet getirerek hem Hıristiyan hem Müslüman oldu. (17 Nisan 2000 tarihli Zaman gazetesi.) Çifte dinlik.
e- Muhammed’in peygamber olduğuna iman etmek şart değildir. (Fethullah Gülen; Küresel Barışa Doğru. s–131, Ahmet Şahin, Zaman Gazetesi, 18 Mayıs 2004 tarihli köşe yazısı)
f- Ehl–i Kitap’la aynı şeylere iman ediyoruz, amentümüz birdir. (Ahmet Şahin, Zaman Gazetesi, 17. 4. 2000)
g- Kur’an’daki ehl–i kitapla ilgili ayetler, Hz. Peygamber (as) dönemini ilgilendirir, bugünü bağlamaz. (Fethullah Gülen; Küresel Barışa Doğru, s–45) vs.
Şimdi siz Sakîf Kabilesi’nin Peygamberden isteyip alamadığı tavizlerle, “Dinlerarası Diyalog” sevdalılarının istenmeden verdiği tavizleri mukayese edin.
Sonra dönün bu üç ayeti bir daha okuyun.
Haa! Bir de şu masalı bırakın!
Hoca:
-Niye bu adamlar, ayakkabılarıyla camiye giriyor? Deyince eski imam şöyle dedi:
-Ben onları ayakkabıyla camiye soktum, sen de çıkart.
Sakîf Kabilesi sadece namazda eğilip bükülmekten muafiyet istemişti de.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024