Gerek TSK'nın kontrol ettiği sınırın öte yanında ve gerekse topraklarımızda devlet ve milletimizi hedef alan açıklamalar, paylaşımlar hatta tehditler yapılmaya başlandı.
Cumhur ittifakı bu olayları 'provokasyon' olarak tanımlayıp, müsaade etmeyeceklerini, gereğini yapacaklarını açıklarken Millet ittifakı ise adeta 'bakın biz haklıymışız' pozu veriyor.
Hayır!
Bu olayları yapanlara baktığımızda yaşları 18 ile 30-35 civarında, eğitim almış, parası olan, topraklarımızda güle oynaya yaşayan kişiler. Öyle provokasyon diyerek geçiştirilecek bir durum değil. Dün Suriye'de oynanan oyunun bugün Türkiye sahnesi başlatılmak isteniyor.
Cumhur ittifakı da, millet ittifakı da Suriye gerçeklerini, Suriye'deki planlı işgali ve ülkemize yöneltilen çok sesli istilayı ve ülkemizin nasıl ve kimler tarafından bu oyuna dahil edildiğini milletimize anlatmadı, anlatmıyor, açıklamadı açıklamıyorlar.
Son gündem ülkemizde avukatlık yapan iki Suriyeli şahsın açıklamaları. Provokasyon, diyorlar. Kabul edilemez, diyorlar.
Komedi ise Gaziantep Valiliği, bu kişilerin sınır dışı edildiğini açıklamasıydı. Nereye sınır dışı ettiler? ÖSO'nun kontrol ettiği, AKP'nin 60 bin konut yaptığı, 200 bin konut daha yapacağını açıkladığı bölgeye. Bu nasıl sınır dışı?
O iki avukat ne demişti?
"Hükümetten Göç İdaresi'ndeki memurlara insanlık kursları düzenlenmesini talep ediyorum… Bazı göç idaresi memurları kuduz köpekler gibiler…
Gaziantep Oğuzeli, Suriyelilerin cehennemidir…
Seçimler yaklaştıkça her yönden Suriye halkına baskı artıyor…
Size söz veriyorum iktidara geldiğimizde Kemal Kılıçdaroğlu'nu Suriye'ye göndereceğiz. Herkes tarafından iğrenç bir siyasi koz olarak kullanılıyoruz.
(Soru: Kim, iktidara geldiğinde? Neden Ümit Özdağ değil de Kılıçdaroğlu'nun ismi veriliyor?)
Türkiye denen coğrafyada yaşadığım için kendimi lanetli bir insan olarak görüyorum…
Hükümet, bize baskı yapıyor…
Türk halkı, seni aşağılıyor…
Irkçılık her yerden üzerine geliyor. Nefes almaya çalışıyorsun ancak aldığın hava ırkçılık kokuyor…
Eğer biz, Suriyeliler, bizi temsil eden, haklarımızı talep eden ve Türkiye'de maruz kaldığımız ihlalleri uluslararası camiaya taşıyan hukuki bir çatı oluşturabilirsek o zaman Türkiye hükümeti bize ne yapabilir ki?"
'Ensarın ne olduğunu biz çok iyi biliriz' diyen arkadaşlara sorun: Hangi vicdan bu itham ve hakaretleri kabul edebilir?
Devlet ve milletimizi bu topraklarda itham eden, zan altında bırakan bu şahıslar neden yargının önüne değil de sınır ötesine gönderildi?
Asıl mevzu
Suriye'deki emperyalist işgali başlatan bu iki avukatın sözcülüğünü yaptığı zihniyetti. O günleri bir kez daha milletimize hatırlatıyor, başta Sayın Erdoğan, Bahçeli olmak üzere tüm siyasi liderlere de empati yapmaya davet ediyorum.
6 Mart 2011 yılında Suriye'nin Dara şehrinde bir grup genç şehrin duvarlarına "halk rejimi devirmek istiyor" yazıları ile doldurdu.
Haliyle polis müdahale etti. Göstericiler polisle çatıştı ve 4 gösterici öldü. Göstericilerin cenaze törenlerinde de polisle çatışmalar yaşandı.
Dara'daki gösterilerin üçüncü gününde ise Baas Partisi binası, adalet sarayı ve ülkenin en zengin kişisi Rami Maluf'a ait "Syria Tel" şirketinin bürosu yakıldı.
Bir hafta sonra (18 Mart 2011) Cuma günü namaz çıkışında Şam, Halep, Dara, Kamışlı, Humus, Banyas ve Deir Zor, hükümete karşı eş zamanlı olarak gösteriler başladı.
Sayın siyasetçilerimiz empati yapıyor ve ülkemizdeki yaşanılanlarla değerlendirebiliyor musunuz? Böyle bir tablo ile karşılaşsaydınız nasıl bir duruş sergilerdiniz?
Sizce Esad, 'göstericiler haklı. Ben bu işi beceremedim. İstifa ediyorum. Hadi bana eyvallah' mı demeliydi?
Bir anda Suriye ateş çemberine döndü. Başta ABD olmak üzere 42 ülke, Suriye'de Esad'ı devirmek için başta askeri olmak üzere her türlü yardıma hazır olduklarını açıkladı ve asker gönderdiler.
Libya'da savaşan teröristler, Suriye'ye kaydırıldı. Suud ve diğer ABD mandası Körfez ülkelerinin hapishanelerindeki idam mahkumu suçlular, Suriye'de savaşa gönderildi.
IŞİD, ÖSO, YPG-PYD, SDG, Nusra, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) gibi onlarca silahlı guruplar ortaya çıktı. Ortak hedefleri Esad'ı devirmek (miş)!
Tabi 'Irak'ta kimyasal silah var' yalanına inananlar, 'Esad, halkını katlediyor. Demokrasi götürelim' yalanına da inandı.
Ama Suriye, Irak olmadı. Suriyeliler, Türkiye Cumhuriyetine musallat oldu. İçlerindeki emperyalistlerin tetikçileri şimdi devletimizi hedef göstermeye çalışıyor.
O günlerde Türkiye ne yapıyordu? (yarın)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025