'Düşmanla karşılaştığın zaman, askerlerinin ortasında yer al'
Ma'kıl İbn-i Kays er-Riyahi'yi üç bin askerle öncü olarak Şam üzerine gönderirken ona tavsiyesi
30.06.2025 13:22:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Ma'kıl İbn-i Kays er-Riyahi'yi üç bin askerle öncü olarak Şam üzerine gönderirken ona tavsiyesi
"Kendisinden başka sığınıp varacağın olmayan ve mutlaka huzuruna çıkacağın Allah'tan sakın. Ancak seninle savaşanla savaş. Askerlerin ile sabah ve akşam serinliğinde hareket et, öğlen sıcağında konakla.
Hızlı hızlı hareket ederek askerlerini yorma. Onları gecenin başlangıcında yürüyüşe geçirme. Çünkü Allah, o zamanı hareket vakti değil, dinlenme ve konaklama vakti kılmıştır.
O Halde gece vakti bedenini rahatlat, bineğini dinlendir. Durup dinlendikten sonra seher vakti geldiğinde ya da şafak söktüğünde Allah'ın bereketiyle yürü.
Düşmanla karşılaştığın zaman, askerlerinin ortasında yer al. Savaşı kızıştırmak isteyen kişi gibi düşmana yaklaşma, savaştan korkan kişi gibi de uzaklaşma.
Böylece emrim sana ulaşıncaya kadar bekle. Onların size olan kini, onları doğru yola çağırmadan ve onlara karşı olan sorumluluğunuzu yerine getirmeden önce sizi tahrik ederek saldırıya geçirmesin."
Ordunun iki komutanına (Ziyad b. Nadr ve Şüreyh b. Hani'ye) yazdığı mektup
"Size ve emriniz altındakilere, Malik b. Haris el-Eşter'i komutan tayin ettim. Onu dinleyip, itaat edin. Onu zırh ve kalkan edinin.
Çünkü O, gevşeme ve hataya düşme hususunda güvenilen birisidir, tez davranılması gereken yerde ihtiyatlı davranacak, ihtiyatlı davranılması gereken yerde de acele edecek kimselerden değildir."
Sıffin'de düşmanla karşılaşmadan önce ordusuna tavsiyeleri.
"Onlar savaşa başlamadan, siz savaşa başlamayın; çünkü Allah'a hamd olsun, siz hüccet üzeresiniz (doğru yoldasınız). Onlar başlayıncaya kadar beklemeniz, sizin için onların aleyhine başka bir delildir.
Allah'ın izniyle düşman bozguna uğradığı zaman kaçanları öldürmeyin, kendilerini koruyamayanlara zarar vermeyin, yaralıları katletmeyin, liderlerinize veya şahsınıza sövseler bile, kadınlara eziyet etmeyin.
Çünkü onların (savaşı yönlendirme açısından) akılları, nefisleri ve güçleri zayıftır. Gerçekten biz, müşrik kadınlardan bile el çekmekle emrolunduk. Cahiliye döneminde de bir kimse taş ya da sopa ile bir kadına saldırsa bu hareket kendisi için ve sonra da torunları için yüz karası sayılırdı."
Düşmanla karşılaştığı zaman şöyle buyurmuştur.
"Allah'ım! Kalpler sana yönelip bağlanmış, boyunlar sana uzanmış, gözler sana dikilmiş, ayaklar sana doğru hareket etmiş, bedenler sana itaat için yıpranmıştır.
Allah'ım, gizli olan kötülük açığa çıktı, içlerindeki kinler kaynayıp taştı. Allah'ım, Peygamberimizin olmayışını, düşmanımızın çokluğunu, arzularımızın perişan oluşunu sana havale ediyoruz. "Rabbimiz, kavmimizle aramızı hak ile aç! Açanların en hayırlısı sensin."(A'raf: 89)
Düşmanla karşılaştığı zaman ashabına şöyle buyurmuştur:
Geriye çekilip tekrar saldırmak, geri dönüp tekrar hamle yapmak size ağır gelmesin. Kılıçların haklarını verin; vurduğunuz zaman yaralayacak ve zarar verecek şekilde hassas yerlerine vurun, kendinizi öldürücü yaralar açmaya, şiddetli darbeler vurmaya teşvik edin.
Seslerinizi kesin; çünkü sessizlik gevşeme ve çözülmeyi uzaklaştırır. Tohumu yarana, insanı yaratana andolsun ki onlar (Muaviye ve taraftarları), Müslüman olmadılar, belki zahiren teslim oldular. Küfürlerini gizlediler, kendilerine yardımcılar bulunca da açığa vurdular."
Muaviye'nin mektubuna cevap (Sıffin'de, H. 37, Sefer ayı)
"Benden Şam'ı istemene gelince; dün seni men ettiğim şeyi bu gün sana verecek değilim. "Savaş, Arap'ı yedi bitirdi; ancak yarım canlılar (ihtiyarlar, çocuklar ve kadınlar) kaldı" diyorsun.
Şunu bil ki hak uğrunda ölen cennete; batıl uğrunda ölen cehenneme ulaşmıştır. "Savaş ve adam bakımından eşitiz" demene gelince; senin şüphelerin için çabalaman, benim yakinim için çabalamamdan daha fazla değildir. Şam ehlinin dünya hırsı da, Irak ehlinin ahirete düşkünlüğünden daha fazla değildir.
Şimdi de "Biz de Abdumenafoğulları'yız" sözüne gelelim; biz de öyleyiz! Fakat Ümeyye, Haşim gibi; Harb (Ümeyye'nin oğlu) da Abdulmuttalip gibi; Ebu Süfyan da Ebu Talib gibi değildir.
Muhacir, azat edilene benzemez; soyu belli olan, soyu şüpheli olana benzemez; Hakka uyan, batıla uyana; mü'min de, bozguncuya denk olamaz. Atalarının heva ye hevesine tabi olup cehenneme düşen evlat, ne kötü evlattır!
Elimizde nübüvvet üstünlüğü var ki, onunla aziz olanı zelil kıldık ve zelil sayılana da üstünlük verdik. Allah, Arabı akın akın dinine girdirdiği ve bu ümmet, isteyerek veya istemeyerek Müslüman olduğu zaman siz de isteyerek ya da korkarak bu dini kabul ettiniz.
O zamanda ise İslam'a ilk girenler, ilk Müslümanlar olmalar; itibarıyla kazanmış; ilk muhacirler üstünlükleriyle geçip gitmişlerdi. O halde şeytanın seni azdırmasına, sana ulaşmaya yo' bulmasına fırsat verme. ve's-Selam." (Nehc'ul Belaga Mektuplar 12-17)
"Kendisinden başka sığınıp varacağın olmayan ve mutlaka huzuruna çıkacağın Allah'tan sakın. Ancak seninle savaşanla savaş. Askerlerin ile sabah ve akşam serinliğinde hareket et, öğlen sıcağında konakla.
Hızlı hızlı hareket ederek askerlerini yorma. Onları gecenin başlangıcında yürüyüşe geçirme. Çünkü Allah, o zamanı hareket vakti değil, dinlenme ve konaklama vakti kılmıştır.
O Halde gece vakti bedenini rahatlat, bineğini dinlendir. Durup dinlendikten sonra seher vakti geldiğinde ya da şafak söktüğünde Allah'ın bereketiyle yürü.
Düşmanla karşılaştığın zaman, askerlerinin ortasında yer al. Savaşı kızıştırmak isteyen kişi gibi düşmana yaklaşma, savaştan korkan kişi gibi de uzaklaşma.
Böylece emrim sana ulaşıncaya kadar bekle. Onların size olan kini, onları doğru yola çağırmadan ve onlara karşı olan sorumluluğunuzu yerine getirmeden önce sizi tahrik ederek saldırıya geçirmesin."
Ordunun iki komutanına (Ziyad b. Nadr ve Şüreyh b. Hani'ye) yazdığı mektup
"Size ve emriniz altındakilere, Malik b. Haris el-Eşter'i komutan tayin ettim. Onu dinleyip, itaat edin. Onu zırh ve kalkan edinin.
Çünkü O, gevşeme ve hataya düşme hususunda güvenilen birisidir, tez davranılması gereken yerde ihtiyatlı davranacak, ihtiyatlı davranılması gereken yerde de acele edecek kimselerden değildir."
Sıffin'de düşmanla karşılaşmadan önce ordusuna tavsiyeleri.
"Onlar savaşa başlamadan, siz savaşa başlamayın; çünkü Allah'a hamd olsun, siz hüccet üzeresiniz (doğru yoldasınız). Onlar başlayıncaya kadar beklemeniz, sizin için onların aleyhine başka bir delildir.
Allah'ın izniyle düşman bozguna uğradığı zaman kaçanları öldürmeyin, kendilerini koruyamayanlara zarar vermeyin, yaralıları katletmeyin, liderlerinize veya şahsınıza sövseler bile, kadınlara eziyet etmeyin.
Çünkü onların (savaşı yönlendirme açısından) akılları, nefisleri ve güçleri zayıftır. Gerçekten biz, müşrik kadınlardan bile el çekmekle emrolunduk. Cahiliye döneminde de bir kimse taş ya da sopa ile bir kadına saldırsa bu hareket kendisi için ve sonra da torunları için yüz karası sayılırdı."
Düşmanla karşılaştığı zaman şöyle buyurmuştur.
"Allah'ım! Kalpler sana yönelip bağlanmış, boyunlar sana uzanmış, gözler sana dikilmiş, ayaklar sana doğru hareket etmiş, bedenler sana itaat için yıpranmıştır.
Allah'ım, gizli olan kötülük açığa çıktı, içlerindeki kinler kaynayıp taştı. Allah'ım, Peygamberimizin olmayışını, düşmanımızın çokluğunu, arzularımızın perişan oluşunu sana havale ediyoruz. "Rabbimiz, kavmimizle aramızı hak ile aç! Açanların en hayırlısı sensin."(A'raf: 89)
Düşmanla karşılaştığı zaman ashabına şöyle buyurmuştur:
Geriye çekilip tekrar saldırmak, geri dönüp tekrar hamle yapmak size ağır gelmesin. Kılıçların haklarını verin; vurduğunuz zaman yaralayacak ve zarar verecek şekilde hassas yerlerine vurun, kendinizi öldürücü yaralar açmaya, şiddetli darbeler vurmaya teşvik edin.
Seslerinizi kesin; çünkü sessizlik gevşeme ve çözülmeyi uzaklaştırır. Tohumu yarana, insanı yaratana andolsun ki onlar (Muaviye ve taraftarları), Müslüman olmadılar, belki zahiren teslim oldular. Küfürlerini gizlediler, kendilerine yardımcılar bulunca da açığa vurdular."
Muaviye'nin mektubuna cevap (Sıffin'de, H. 37, Sefer ayı)
"Benden Şam'ı istemene gelince; dün seni men ettiğim şeyi bu gün sana verecek değilim. "Savaş, Arap'ı yedi bitirdi; ancak yarım canlılar (ihtiyarlar, çocuklar ve kadınlar) kaldı" diyorsun.
Şunu bil ki hak uğrunda ölen cennete; batıl uğrunda ölen cehenneme ulaşmıştır. "Savaş ve adam bakımından eşitiz" demene gelince; senin şüphelerin için çabalaman, benim yakinim için çabalamamdan daha fazla değildir. Şam ehlinin dünya hırsı da, Irak ehlinin ahirete düşkünlüğünden daha fazla değildir.
Şimdi de "Biz de Abdumenafoğulları'yız" sözüne gelelim; biz de öyleyiz! Fakat Ümeyye, Haşim gibi; Harb (Ümeyye'nin oğlu) da Abdulmuttalip gibi; Ebu Süfyan da Ebu Talib gibi değildir.
Muhacir, azat edilene benzemez; soyu belli olan, soyu şüpheli olana benzemez; Hakka uyan, batıla uyana; mü'min de, bozguncuya denk olamaz. Atalarının heva ye hevesine tabi olup cehenneme düşen evlat, ne kötü evlattır!
Elimizde nübüvvet üstünlüğü var ki, onunla aziz olanı zelil kıldık ve zelil sayılana da üstünlük verdik. Allah, Arabı akın akın dinine girdirdiği ve bu ümmet, isteyerek veya istemeyerek Müslüman olduğu zaman siz de isteyerek ya da korkarak bu dini kabul ettiniz.
O zamanda ise İslam'a ilk girenler, ilk Müslümanlar olmalar; itibarıyla kazanmış; ilk muhacirler üstünlükleriyle geçip gitmişlerdi. O halde şeytanın seni azdırmasına, sana ulaşmaya yo' bulmasına fırsat verme. ve's-Selam." (Nehc'ul Belaga Mektuplar 12-17)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.