Osmanlı İmparatorluğu ilk dış borçlanmasını, Kırım Savaşı sırasında, savaş maliyetlerini karşılamak için gerçekleştirdi.
Ancak mali durumu düzelmeyen devlet, savaştan sonra da borç almayı sürdürdü.
Bundan sonra da borçlanmayı neredeyse alışkanlık haline getiren Osmanlı İmparatorluğu, yaşadığı her ekonomik sıkıntıda dış borç almaya başladı.
Sonuç; İmparatorluğun çöküşü!
Aslına bakılırsa Osmanlı devleti fiziki açıdan büyüklük arz etse de, işlevsel açıdan içi boş bir yapıdan ibaretti.
Bilimsel gelişmelere tamamen kapılarını kapatan Osmanlı devleti, ekonomik açıdan hiçbir gelişme sağlayamamıştı.
Parayı dışarıdan borç alan Osmanlı, gün geldi bu borcu ödeyemeyince bütün gelirlerine el konuldu.
İşte bunu çok iyi bilen dahi lider Mustafa Kemal Atatürk, 1931 yılında Merkez Bankası'nı kurmuştu.
Artık paranın dışarıdan alınmasına gerek yoktu.
Kendi emek ve üretiminin karşılığında yerli bankandan parasal karşılık bulunabilirdi.
Devlet ekonomiye topyekün el altmış ve görülmemiş bir başarı elde edilmişti.
Hızla kalkınan Türkiye Cumhuriyeti devleti, bilimsel gelişmelerde ardına kadar kapılarını açmıştı.
Herkes milliydi ve milli kalkınmaya büyük önem veriliyordu.
Yıllık büyüme oranları yüzde 10 ve üzerinde gerçekleşirken, enflasyon oranları buna bağlı olarak yok denecek kadar azdı.
Narenciye karşılığında Türkiye'nin en büyük sanayi hamlesi gerçekleşiyor ve karşılığında tek bir kuruş ödenmiyordu.
En sancılı dönemlerde bile yurt genelinde ardı sıra fabrikalar yükseliyor ve herkese iş imkânı sağlanıyordu.
Atatürk sonrası ülkenin rotası yeniden batıya çevrilmiş ve Osmanlı benzeri borçlanma alışkanlığı, iyiden iyiye söz konusu olmuştu.
İnönü - Menderes ve diğerleri, bilinçli olarak batı ile iş tutmuştu.
Sürekli olarak borçlanma ve beraberinde gelen talimatlar.
Tıpkı Osmanlı gibi borçları ödeyemeyecek noktaya gelen hükümetler, yer altı kaynakları başta olmak üzere en kritik sahaları imtiyaz olarak yabancılara peşkeş çektiler.
Halkın ise olan bitenden hiçbir şekilde ve hiçbir zaman haberi olmuyordu.
Ülke içerisinde siyaseten kurgulanan yapay gündemlerle toplum bilinçli bir şekilde kutuplaştırılıyor ve birbirine kırdırılıyordu.
Bu olaylar, batı dünyasının siparişi üzerine gerçekleştiriliyordu.
Bu arada yabancılar, Türk milletine ait kaynakları paylaşma ve kendi coğrafyalarına aktarma yarışında oluyordu.
Bugün yaşanan durum ise, tüm bu anlatılanların finali niteliğindedir.
Türkiye 22 yılda tamı tamına, 563 milyar dolar gibi bir parayı faiz bataklığında hiç etmiştir.
60 kadar ilimizi sıfırdan inşa ettiğimizi düşünecek olursak, ancak bu kadar parayı harcamış olurduk.
Sevgili dostlarım…
Olay çok vahimdir!
Osmanlı borçlarını ödeyemediğinden işgal edilmiş ve sonuçta parçalanmıştır.
Bugün Türkiye aynı sonucu, ısrarla uygulanan hatalı sistemlerin bir neticesi olarak yaşamak zorunda kalacaktır.
Yapılan yıllık bütçede en büyük gelir kalemini oluşturan unsurun vergiler olduğunu görmekteyiz. Vergilerin tamamına yakınını ise, dolaylı vergiler oluşturmaktadır. Yani ülkede kaynak olarak sadece ve sadece vatandaşın cebi görülmekte, asıl milli kaynaklarımız ise yabancılara aktarılmaktadır.
Bu iş için seçilmiş aktör, Mehmet Şimşek'tir.
İşte bu ahval ve şerait içerisinde Mehmet Şimşek'in pozisyonu, doğrudan doğruya, Düyûn-ı Umûmiye komiserliğidir.
Yeni bir sisteme geçiş Erdoğan açısından sancılı olabilir.
İktidara gelirken şayet verilen sözler yoksa ve gerçekten milli iseniz, buyurun size yeni bir sistem.
"Milli Ekonomi Modeli"
Bu sistemi Mehmet Şimşek asla hayata geçiremez!
Zira Şimşek, tescilli Düyûn-ı Umûmiye komiseridir!
O bakımdan Erdoğan'ın bir an önce Şimşek'ten kurtulması lazımdır.
Mehmet Şimşek Erdoğan'ın ve Türkiye'nin sonunu hazırlamaktadır.
Faiz lobilerinin can dostu Mehmet Şimşek'tir.
Temmuz'da açıklanacak emekli maaşları zam oranları 20 bin liranın altında olursa, erken seçim tartışmaları başlayacaktır.
Bu da Erdoğan'ın son seçimi olacaktır.
- Suriye için tek çözüm: Atatürk modeli / 16.03.2025
- 1929 Dünya Ekonomik Buhranı ve devletçilik kavramı / 11.03.2025
- Unutmayın beyler, bu devleti Atatürk kurdu! / 10.03.2025
- Siyaset meleklerin cinsiyetini tartışıyor! / 09.03.2025
- Tebrikler Öcalan! / 04.03.2025
- ‘Türk’ ne demektir? / 03.03.2025
- Yıldızların sunduğu sonsuz kaynak / 01.03.2025
- Tutuklayın, partiyi kapatın! / 28.02.2025
- Adalet yoksa devlet de yok olur! / 27.02.2025