Türkiye neler gördü, geçirdi…
"Keşke Yunan galip gelseydi" diyerek Yunan'ın işgalini savunanları ve de galip gelmesini arzu edenleri gördü.
Yunan'ı ve onu üzerimize musallat edenleri vatanımızdan kovan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e ve silah arkadaşlarına her türlü iftiraları atanları gördü. İşgale karşı ortaya konulan İstiklal Mücadelesi'ne "küfür" diyenleri gördü.
Hiçbir millet içinden bu düzeyde bir ihanet yaşamamıştır.
Bütün bu iftiralara rağmen, bir babayiğit çıktı ve bütün gerçekleri gün yüzüne çıkardı. Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, yazmış olduğu Hoş Geldin Atatürk eseriyle, yurt genelinde gerçekleştirdiği "Atatürk Vatandır" sempozyumlarıyla atılan bütün bu iftiralara delilleriyle beraber cevap verdi.
Türk milletinin yüreğine su serpti.
Şimdi dilerseniz eğer Yunan galip gelseydi ne olurdu, pratik olarak, Yunanistan'da yaşananlardan örnek verelim. Öyle ya Yunan galip gelseydi, Anadolu'muz da Yunanistan'ın bir parçası olacaktı. Bu gerçekleri görelim ki, o zaman bunu söyleyenlerin ve savunanların gönüllerindeki "Yunan aşkını", "teslis sevdasını", İslam'dan ve Müslüman Türk medeniyetinden olan nasipsizliklerini daha iyi anlarız.
Türklerin hâkimiyetindeyken Yunanistan'ın birçok yerinde camiler vardı. Yapılan tespitlere göre o dönemlerde toplam cami ve mescit sayısı 2336 adet idi. Bugün bu sayı oldukça azdır. Türklerin yaşadığı Batı Trakya'da 300, Rodos ve İstanköy adalarında ise 3 adet resmi cami ve mescit bulunmaktadır. Peki, bu binlerce cami ne olmuştur?
Bazıları ortadan kaldırılmıştır, bazıları harabe halde bırakılmıştır, bazıları da müze, kilise gibi farklı amaçlarla kullanılmaktadır. Camilerimiz, Yunan politikası gereği yabancı ve düşman bir kültür olarak algılanmıştır, hedef olmuşlardır ve her türlü düşmanca muameleye maruz bırakılmışlardır.
Bazı örnekleri aktaralım:
* Yeni Cami (1902), Selanik, müze olarak kullanılıyor.
* Hamza Bey Camii (1468), Selanik, boş, bugüne kadar çeşitli amaçlar için kullanıldı.
* Süleymaniye Camii (1522), Rodos, müze olarak kullanılıyor.
* Yeni Camii (1825), Midilli, boş…
* Fethiye Camii (1670), Atina, müze…
* Osman Şah Camii (1550), Larissa, müze…
* Cizderiye Camii (1759), Atina, hem müze, hem de kilise olarak kulanıldı.
* Ahmet Bey Camii (1492), Serez, harabe…
* Çelebi Sultan Mehmed Camii (1420), boş, bir dönem ahır olarak kullanıldı.
* İbrahim Paşa Camii (1530), Kavala, kiliseye çevrildi.
* Recep Paşa Camii (1588), Rodos, harabe…
* Murat Reis Camii (1638), Rodos, harabe…
* Sultan Mustafa Camii (1578), Rodos, nikâh salonu olarak kullanılıyor.
* Vuleftiko Camii (1730), Nafplion, konferans salonu ve müze olarak kullanılıyor.
* Zincirli Camii (16. yy), Serez, uzun zaman harabeydi, şimdi müze olarak kullanılıyor.
* Süleyman Camii (16.yy), Koniçe, harabe…
* Kurşunlu Camii (16.yy), Kesriye, harabe…
* Arap Camii, Dırama, harabe…
* Selvili Camii, Gümülcine, harabe, sadece minaresi duruyor.
* Eski Camii (1385) Serez, 1937'de yıktırıldı, alışveriş merkezi yapıldı.
* Emirzade Camii, Halkida, harabe…
Diğer binlercesinin kaderi de aynen yukarıda saydıklarımız gibi oldu.
Unutmayalım, Yunan ordusu Anadolu'ya girdikleri zaman, insanlarımızı acımasızca katlettiler, kadınlarımızın, kızlarımızın namuslarını kirlettiler, evlerini yaktılar yıktılar, aynı zamanda camilerimizi de tahrip ettiler. Yani Yunan gerçekten galip gelseydi, Yunanistan'da ortaya koydukları tahribatın çok daha büyüğünü tüm Anadolu'muzda gerçekleştireceklerdi.
Can, mal, namus güvenliği kalmayacaktı.
Keşke galip gelseydi denilen Yunan camilerimizi yaktı, yıktı; keşke galip gelmeseydi denilen Atatürk ise Yunan'ın yıktığı bu camileri Meclis'ten karar çıkartarak, finansını da kendisi oluşturarak hepsini tamir ettirdi. (Bakınız, Hoş Geldin Atatürk, Prof. Dr. Haydar Baş, s.753-758) Bugün ülkemizde camilerimiz ayaktaysa, dört bir tarafta ezan okunabiliyor, namaz kılınabiliyorsa bu elbette ki Atatürk sayesindedir.
Bugün yüzbinlerce Türk'ün yaşadığı Yunanistan'da, Türkler her türlü baskıyı görüyor, zorluğu yaşıyor. Türklerin eğitim, din ve etnik sorunları derinleşerek devam ediyor.
Yunanistan, çoğunluğu Batı Trakya'da olan Türklerin etnik kimliğini kabul etmiyor. Ülkede 1980'lerde isminde "Türk" kelimesi geçen dernekler dahi yasaklandı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2008'de bu yasağı reddederek Yunanistan'ı mahkûm etmesine rağmen Atina yönetimi hükmü uygulamamakta ısrar ediyor.
Yunanistan, Müslümanların kendi müftülerini kendilerinin seçmesi ile ilgili Yunan yasasını 1991 yılında feshederek, müftüleri kendisi atamaya başladı.
Batı Trakya'daki Müslümanlar ise "atanmış müftüleri" tanımıyor, kendi müftülerini kendisi seçiyor ancak bu müftüler de Yunan tarafınca tanınmıyor.
Müslümanlar üzerinde baskı oluşturan bir diğer konu ise "240 imam" yasası… İmam ve dini eğitmen atanmasında Hristiyan Yunan memur ve kamu çalışanlarına söz hakkı veren bu kanun, Müslüman azınlığın dini özgürlüğünü sınırlıyor.
Ülkenin en kalabalık iki şehri Atina ve Selanik'te henüz faal bir cami mevcut değil.
Oysa Atina'da, çeşitli milletlerden aralarında göçmenlerin de bulunduğu yüz binlerce Müslüman'ın yaşadığı biliniyor.
Özellikle Avrupa başkentlerinden sadece Atina'da bir cami olmaması dikkati çekiyor.
Bütün bu müdellel gerçeklerden sonra millet olarak artık yalan yanlış birilerinin peşinden körü körüne gitmemeyi öğrenmek zorundayız.
Bilgiyi doğru kaynaktan öğrenmeliyiz.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024