Ekonomik rakamlar, anlamlı mukayese edilirse ve doğru yorumlanırsa, ekonominin genel durumu ve seyri hakkında bir fikir verebilir. Ancak ekonomik rakamlar, hiçbir zaman halkın yaşantısını ve sıkıntısını tam olarak yansıtmaz. Onu anlamak için çarşı-pazarlarda alış-verişleri, hane halklarının geçimini bizzat gözlemlemek, incelemek ve araştırmak gerekir. Maalesef ülkemizde, çok kere ekonomik rakamlar, pek anlam ifade etmeyecek şekilde mukayese edilmekte ve yanlış yorumlanmaktadır. Şöyle ki, mukayeseler genelde başka ülkelerle değil, ülkemizin geçmiş rakamları ile yenileri arasında yapılıyor ve bundan bir paye çıkarılıyor. Böyle bir mukayese hiç yapılmasın mı? Elbette yapılsın, yapılmalı da. Ama asıl yapılması gereken mukayeseler göz ardı edilir ve hiç gündeme getirilmezse, bu, yanıltıcı ve aldatıcı olur.Sözünü ettiğimiz duruma, örnek olarak Mayıs ayı ihracat verileri gösterilebilir. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, Mayıs ayında ihracatın geçen yıl aynı döneme oranla yüzde 5,8 artışla 13 milyar 412 milyon dolar olduğunu ve bu rakamla Cumhuriyet tarihi rekoru kırıldığını açıkladı. "İhracatta Cumhuriyet tarihi rekoru kırıldı" dediğinizde, halk bunun ötesine berisine bakmaz."Rekor mu rekor" der ve geçer. Bu da, yanlış anlamaya ve algılamaya neden olur. Böyle bir rekordan söz eden TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, öte yandan farklı bir gerçeğin altını şu sözlerle çiziyor: "Kiloyla satmak marifet değil, önemli olan pahalıya satabilmek. Üniversitelerin akıl teriyle sanayicilerimizin alın terini bir araya getirip Türkiye'ye yeni bir çağ açmamız lâzım. Hamallıktan kurtulmamız lâzım. Onun için biz ne yapıp edip konteynerleri yükte hafif pahada ağır mallarla doldurmak için çalışmalıyız. Bunun da yolu inovasyon, tasarım, Ar-Ge ve markadan geçiyor." Başkan Büyükekşi'ye aynen katılıyoruz. Gerçekten ihracatta hamallıktan kurtulmamız lâzım.İhracatta yaptığımız iş, aramallar ithal etmek, sonra onları ucuz ve kalifiyesiz işçilikle montajlayıp satmaktır. İhracatta patron konumunda olan ülkeler, bilerek ve isteyerek, hantal sanayileri, ağır işleri, işçileri sakatlayan ve hasta eden sektörleri, Türkiye gibi ülkelere devrediyor. O sektörlerin teknik, önemli ve nihai kısımlarını, yani gücü elinde tutuyor. Devredilen sektörleri alan ülkeler, bin bir zahmetle, az bir kâra talim ediyor. AKP hükümetinin iktidarı boyunca övündüğü ihracatın özü ve özeti budur. Daha ilginç olanı ise, yapılan işin çok büyük bir başarı ve hatta ekonomik kalkınma olarak sunulmasıdır.AKP hükümeti, sürekli ihracat rakamlarını gündeme getiriyor ve o rakamlarla övünüyor. Hâlbuki ihracatta önemli olan, ihracatın ithalatı karşılama oranıdır. Buna hiç değinilmiyor. Türkiye, 1980 yılından sonra 'İhracata Dayalı Büyüme Modeli'ni benimsemiş bir ülkedir. Bu modeli benimseyen ülkelerin ihracatı fazla, ithalatı az olması, diğer bir deyişle cari işlem fazlası vermesi gerekir. Türkiye'de ise tam tersi bir durum yaşanmaktadır. Sürekli cari açık veriyor ve bunu sıcak para ile kapatıyoruz. Ezcümle ihracatta övünülecek bir başarıdan söz edilemez. Esasen bir ekonominin ihracata dayalı olması, değişik bir bağımlılıktır. Onun içindir ki, dış talebe dayalı ekonomiler için 'kırılgan' ifadesi kullanılmaktadır. Ne yazık ki, Türkiye ekonomisi de dünyada kırılgan ekonomiler arasında yer almaktadır. Hâsılı, üretmeyen bir ekonominin ne büyümesiyle, ne de ihracatıyla övünülür. Çünkü ekonominin temeli üretimdir. Ticaret üretimden sonraki aşamadır. Greg Plast'ın dediği gibi, "Herhangi bir şey üretmeyecek hale gelirseniz, o zaman size istediklerini yaptırırlar." Demek ki, ekonomik bağımsızlık için iç talebe dayalı, dışa bağımlı olmayan üretim yapmak şarttır. Bunun da yolunu gösteren tek model, 'Milli Ekonomi Modeli'dir. Onun dışındakiler sömürüye, aldatmaya ve hileye dayanan modellerdir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018