Dünyada ve bölgemizde yaşanan sıcak gelişmeler kısa zaman da olsa asıl gündem olan ekonomik sıkıntılardan bizleri biraz uzaklaştırıyor ama sorunlar çözülmediği için bu asıl gündeme yeniden odaklanma durumunda kalıyoruz.
Çünkü ekonomik sorunlar, yaşadığımız, acısını sürekli hissettiğimiz gerçekler…
Her markete, pazara gittiğimizde, her ay kira günü geldiğinde, faturalar zamlı bir şekilde kapımıza asıldığında, havalar soğuduğu zaman kombiyi açmamız gerektiğinde, çocuklarımız her harçlık istediklerinde karşılaştığımız hakikatler…
Gündem saptırmak için bizlere basın ve medyanın dayattığı haberler, duyduğumuz, izlediğimiz ve okuduğumuz; bahsettiğim ya da bahsedemediğim bütün ekonomik sorunlar ise her an yaşadığımız gündem…
Ekonomideki son gelişmeleri şöyle özetleyelim…
Tarım uzmanı Ali Ekber Yıldırım, yazdığı yazısında, üreticiden kilosu 25 liraya ve hatta bazen 23-24 liraya alınan karkas etin, tüketiciye 75 liraya varan fiyatlarda satıldığını belirtti.
Yıldırım, Türkiye'de ayda 100 bin ton civarı kırmızı et satışı yapıldığını, bazı marketlerde ucuz algısı yaratılmak için satılan 5 bin ton etin dışında kalan büyük kısmın yüksek fiyatlardan satıldığını belirtti. 1 kilo karkas etin maliyetinin 30 TL olduğunu ifade eden Yıldırım, üreticiye verilen fiyat teklifinin kiloda 23-24 TL olduğunu; Et ve Süt Kurumu'nun ise yerli besi hayvanı için 29 lira, ithal hayvan için kilo başına 28 lira fiyat verdiğini, fakat, kesim için 2019 Şubat ayı sonunu beklemeniz gerektiğini aktardı.
Evet, hayvancılık da tarımın kaderini yaşıyor; üretici kazanamıyor, zarar ediyor, tüketici ise et ve süt ürünlerine pahalı ulaşıyor.
Süt üreticileri de sıkıntılı…
Ürettikleri çiğ sütü, Ulusal Süt Konseyi'nin belirlediği litre başı 1,70 TL'den satamıyorlar, 1,40 TL'den ancak satabiliyorlar, bu parayı da zamanında tahsil edemiyorlar. Vatandaşlar süte ve süt ürünlerine yine pahalı ulaşıyorlar.
Hayvancılıkta durum bu da diğer sektörlerde nasıl? Ülkemizin özellikle son yıllarda lokomotif sektörü inşaat bugün kan ağlıyor. Maliyetler yüzde 100'lerin üzerinde arttığı için yeni konut üretilemiyor, üretilmiş olanlar da satılamıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, konut satışları Kasım ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 27, Ekim ayına göre ise yüzde 38,8 geriledi. Ülkemizde konut satışlarının çoğunluğu kredi imkanlarıyla yapılmaktadır. Kasım'da banka kredili konut satışları, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 85,7 düştü.
Diğer bütün sektörleri etkileyen lokomotif sektörde bu daralma oldukça endişe verici…
TÜİK, sanayi üretiminin Kasım ayında geçen yıla oranla yüzde 5,7 gerilediğini açıkladı. En büyük daralma ise yine inşaat sektöründe oldu. Hazır beton imalatında yüzde 32.1, inşaat amaçlı beton ürünlerinin imalatında yüzde 10.1, çimentoda yüzde 18.1, tuğla, karo ve inşaat malzemelerinde yüzde 24.9, cam imalatında yüzde 21.18 azalma var.
Ekonomide tüketici güveni oldukça önemlidir. TÜİK ve Merkez Bankası'nın birlikte düzenlediği tüketici eğilim anketi, tüketicinin ekonomiye güvenmediğini ortaya koydu. Tüketici güven endeksi 58,2'ye düştü. Bu endeksin 100 ve üstü, güveni, 100'ün altı ise güvensizliği ortaya koyuyor.
Bu arada finans, üretim ve pazar koşullarının olumsuz olduğu ekonomik atmosferimizde konkordato ilan eden firmalara yenileri ekleniyor. Bu seferki firma, 625 milyon liralık cirosu ile Türkiye'nin en büyük 500 sanayi kuruluşu listesinde 164'üncü olan Aynes Gıda… Şirket aynı zamanda, okul sütü ihalelerini de birçok kez üstlenmişti.
Ve 2019'un asgari ücreti meselesi…
Üçüncüsü yapılan asgari ücret toplantısında yine net bir rakam çıkmadı. TÜİK hazırladığı raporda, ağır işler için 2213 TL, orta işler için 1978 TL, hafif işler için 1841 TL teklif verdi. İşçi sendikası Türk-İş 2000 TL ve üstü talep ediyor, işveren sendikası TİSK ise 2000 TL'nin altı olmalı diyor.
Ama şu var ki ne işveren 2000 TL'nin üstünü verebilir, ne de işçiler talep ettikleri maaşla açlıktan kurtulabilir. Bu işten tek karlı olan hükümet… Çünkü öyle ya da böyle asgari ücret artacak, dolayısıyla maliyenin işçiden ve işverenden alacağı vergi de artacak. Örnekleri artırabiliriz ama durum bu…
Üretici dertli, tüketici dertli, işçi dertli, işsiz dertli, işveren dertli…
Dertli ama bu dertlerden kurtulma gibi bir niyeti de, gayreti de yok, herkes dertli olmaya, feryat etmeye, halinden şikayetçi olmaya öylesine alışmış ki… Herkes dertlendiği kadar, çözüm konusunda arayışa girse mutlaka çözümün adresinde buluşacak.
BRICS devletleri, başta Rusya ve Çin olmak üzere bu arayışa girdiler ve 2005 yılından sonra Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nde karar kıldılar.
Onlar binlerce kilometreden gelip bir Müslüman Türk'ün modeline sarıldılar, biz ise hala görmezden ve duymazdan geliyoruz.
Tiyatrolarla avunup duruyoruz.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024