Bağımlılık…
Yalnızca bir sağlık ya da güvenlik meselesi değil, insanın kendiyle, toplumuyla ve değerleriyle bağının kopuşudur.
Bugün Türkiye'nin dört bir yanında olduğu gibi, Elazığ'da da gençlik bu kopuşun sancısını yaşıyor. Uyuşturucu, sanal bahis, kumar ve dijital bağımlılıklar; bireylerin iradesini zayıflatırken toplumun direncini de kırıyor.
İşte bu tabloya karşı, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP), 81 il teşkilatıyla birlikte yürüttüğü "Geleceği Savunmak" program serisine devam ediyor. Bu hafta, bu mücadele zincirinin Elazığ halkası Nurettin Ardıçoğlu Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek. Ben de Pazar günü saat 14.00'te bu serideki altıncı sunumumu Elazığ'da gerçekleştireceğim.
Bu program, bir farkındalık kampanyasından öte, değerlerimizin ve milli irademizin yeniden inşası için sahici bir çağrıdır.
Elazığ Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi'nde yapılan bölgesel AMATEM araştırması, durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor.
Kullanım nedenleri arasında arkadaş çevresi (%84), stres (%14) ve merak (%15) öne çıkmaktadır.
Katılımcıların %75'i toplum tarafından damgalandığını, %80'i işsiz veya güvencesiz çalıştığını ifade etmiştir.
Bütün bu veriler, bağımlılığın sadece kimyasal değil, ekonomik ve sosyolojik bir sorun olduğunu kanıtlıyor.
Bir yandan yoksulluk, bir yandan duygusal yalnızlık…
İkisi birleşince ortaya "bağımlılığın sosyolojisi" çıkıyor.
Elazığ'ın ruhunu anlatırken, bu toprakların manevi damarına dokunmamak mümkün değil.
Bugün gençliği bağımlılıktan kurtarmak için ihtiyaç duyduğumuz şey, aslında yüzyıllar önce Elazığ'ın Kövenk yöresinde yaşanmış bir kıssada saklı:
Hamza Baba'nın hikâyesi.
Bir gece, yörenin tanınmış hırsızlarından Hamza, Ömer Hüdai Baba'nın dergâhına hırsızlık için girer. Ancak Hazret, onu azarlamak yerine şöyle der:
"Evlat, korkmayasın… İhtiyacın olan ne varsa almadan gitmeyesin."
Bu söz, Hamza'nın kalbini sarsar. O gece dergâha hırsız olarak giren Hamza, sabaha kadar talebe olur.
Yıllar içinde irfanla, hizmetle yoğrulur ve halkın dilinde "Hamza Baba" olur.
Bu kıssa bize şunu öğretiyor:
Bir insanı değiştiren şey ceza değil, merhamet ve yönlendirmedir.
Nasıl ki Ömer Hüdai Baba, bir hırsızın içindeki potansiyeli görmüşse, biz de bugün her bağımlının içindeki "yeniden doğma" umudunu görmeliyiz.
Bugün bağımlılıkla mücadele için sayfalar dolusu rapor, eylem planı, komisyon kararı hazırlanıyor.
Ama asıl mücadele, o raporların ulaştırılamadığı mahallelerde, işsiz gençlerin odalarında, çaresiz anne-babaların yüreklerinde veriliyor.
Bağımlılıkla mücadele, sadece "yasaklarla" değil; amaç, aidiyet ve sevgiyle yapılır.
BTP'nin yürüttüğü "Geleceği Savunmak" programı, tam da bu anlayışın sahadaki karşılığıdır.
Uyuşturucu, kumar, sanal bahis ve dijital bağımlılığa karşı yalnızca uyarı değil; çözüm, farkındalık ve umut sunmaktadır.
Bu mücadele, Mazhar Osman'ın 1920'de kurduğu Hilâl-i Ahdar'ın (Yeşilay) ruhuyla, fakat 21. yüzyılın gerçeklerine göre yeniden yorumlanıyor.
Bağımlılık, bir milletin geleceğine vurulan en görünmez zincirdir.
Ve bu zinciri kırmak için, yalnızca tedavi değil, insanı yeniden kazanma iradesi gerekir.
Her gün başka bir ilimizden yükselen bu çağrı, sadece bir program değil; bir diriliş hareketidir.
Çünkü "Geleceği Savunmak", aslında insanı, aileyi, toplumu yeniden inşa etmektir.
Pazar günü saat 14.00'te Nurettin Ardıçoğlu Kültür Merkezi'nde yapılacak bu buluşmada, Elazığ'ın irfanıyla, gençliğin enerjisiyle, milletimizin vicdanıyla bir araya gelelim.
Çünkü her Hamza, yeniden doğmayı bekliyor.
Ve her toplum, bir Ömer Hüdai Baba'nın merhametiyle ayağa kalkabilir.
Yalnızca bir sağlık ya da güvenlik meselesi değil, insanın kendiyle, toplumuyla ve değerleriyle bağının kopuşudur.
Bugün Türkiye'nin dört bir yanında olduğu gibi, Elazığ'da da gençlik bu kopuşun sancısını yaşıyor. Uyuşturucu, sanal bahis, kumar ve dijital bağımlılıklar; bireylerin iradesini zayıflatırken toplumun direncini de kırıyor.
İşte bu tabloya karşı, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP), 81 il teşkilatıyla birlikte yürüttüğü "Geleceği Savunmak" program serisine devam ediyor. Bu hafta, bu mücadele zincirinin Elazığ halkası Nurettin Ardıçoğlu Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek. Ben de Pazar günü saat 14.00'te bu serideki altıncı sunumumu Elazığ'da gerçekleştireceğim.
Bu program, bir farkındalık kampanyasından öte, değerlerimizin ve milli irademizin yeniden inşası için sahici bir çağrıdır.
ELAZIĞ VERİLERİ UYARIYOR
Elazığ Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi'nde yapılan bölgesel AMATEM araştırması, durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor.
- Katılımcıların %29,8'i Elazığ, %14'ü Van ilindendir.
- En sık kullanılan madde esrar (%51,6) olarak tespit edilmiştir.
- Maddeye başlama yaşı ortalama 22,5, kullanım süresi ise 12 yıla yaklaşmaktadır.
- Başvuruların %50,8'i denetimli serbestlik kapsamında yapılmıştır; yani bireylerin yarısı tedaviye hukuki zorunlulukla yönlendirilmiştir.
-
Bu oran, Türkiye ortalamasının yaklaşık 3,5 kat üzerindedir.
Bu tablo, Elazığ'da gönüllü başvuru oranının düşük olduğunu, toplumsal farkındalık eksikliğinin hâlâ ciddi bir sorun olduğunu gösteriyor.
Kullanım nedenleri arasında arkadaş çevresi (%84), stres (%14) ve merak (%15) öne çıkmaktadır.
Katılımcıların %75'i toplum tarafından damgalandığını, %80'i işsiz veya güvencesiz çalıştığını ifade etmiştir.
Bütün bu veriler, bağımlılığın sadece kimyasal değil, ekonomik ve sosyolojik bir sorun olduğunu kanıtlıyor.
Bir yandan yoksulluk, bir yandan duygusal yalnızlık…
İkisi birleşince ortaya "bağımlılığın sosyolojisi" çıkıyor.
TOPLUMSAL TEDAVİ: MERHAMET VE REHBERLİK
Elazığ'ın ruhunu anlatırken, bu toprakların manevi damarına dokunmamak mümkün değil.
Bugün gençliği bağımlılıktan kurtarmak için ihtiyaç duyduğumuz şey, aslında yüzyıllar önce Elazığ'ın Kövenk yöresinde yaşanmış bir kıssada saklı:
Hamza Baba'nın hikâyesi.
Bir gece, yörenin tanınmış hırsızlarından Hamza, Ömer Hüdai Baba'nın dergâhına hırsızlık için girer. Ancak Hazret, onu azarlamak yerine şöyle der:
"Evlat, korkmayasın… İhtiyacın olan ne varsa almadan gitmeyesin."
Bu söz, Hamza'nın kalbini sarsar. O gece dergâha hırsız olarak giren Hamza, sabaha kadar talebe olur.
Yıllar içinde irfanla, hizmetle yoğrulur ve halkın dilinde "Hamza Baba" olur.
Bu kıssa bize şunu öğretiyor:
Bir insanı değiştiren şey ceza değil, merhamet ve yönlendirmedir.
Nasıl ki Ömer Hüdai Baba, bir hırsızın içindeki potansiyeli görmüşse, biz de bugün her bağımlının içindeki "yeniden doğma" umudunu görmeliyiz.
GERÇEK MÜCADELE SAHADA VERİLİR
Bugün bağımlılıkla mücadele için sayfalar dolusu rapor, eylem planı, komisyon kararı hazırlanıyor.
Ama asıl mücadele, o raporların ulaştırılamadığı mahallelerde, işsiz gençlerin odalarında, çaresiz anne-babaların yüreklerinde veriliyor.
Bağımlılıkla mücadele, sadece "yasaklarla" değil; amaç, aidiyet ve sevgiyle yapılır.
BTP'nin yürüttüğü "Geleceği Savunmak" programı, tam da bu anlayışın sahadaki karşılığıdır.
Uyuşturucu, kumar, sanal bahis ve dijital bağımlılığa karşı yalnızca uyarı değil; çözüm, farkındalık ve umut sunmaktadır.
Bu mücadele, Mazhar Osman'ın 1920'de kurduğu Hilâl-i Ahdar'ın (Yeşilay) ruhuyla, fakat 21. yüzyılın gerçeklerine göre yeniden yorumlanıyor.
SON SÖZ: BİR MİLLETİN DİRENİŞİ
Bağımlılık, bir milletin geleceğine vurulan en görünmez zincirdir.
Ve bu zinciri kırmak için, yalnızca tedavi değil, insanı yeniden kazanma iradesi gerekir.
Her gün başka bir ilimizden yükselen bu çağrı, sadece bir program değil; bir diriliş hareketidir.
Çünkü "Geleceği Savunmak", aslında insanı, aileyi, toplumu yeniden inşa etmektir.
Pazar günü saat 14.00'te Nurettin Ardıçoğlu Kültür Merkezi'nde yapılacak bu buluşmada, Elazığ'ın irfanıyla, gençliğin enerjisiyle, milletimizin vicdanıyla bir araya gelelim.
Çünkü her Hamza, yeniden doğmayı bekliyor.
Ve her toplum, bir Ömer Hüdai Baba'nın merhametiyle ayağa kalkabilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- Elazığ’ın ruhu, merhametin gücü: Hamza Baba’dan bugüne “Geleceği Savunmak” / 02.11.2025
- Cumhuriyet’in hukuk ve kuvvetler ayrılığı üzerine bir yanılgı / 01.11.2025
- Cumhuriyet’in iktisadî zihniyeti üzerine bir yanılgı / 31.10.2025
- Atatürk neden Cumhuriyet’i kurdu? / 30.10.2025
- Bağımlılık yeni silah: Gayesiz bir nesil üzerinden kurgulanan dünya düzeni / 29.10.2025
- Eğitimin üç ayağı: Aile, okul ve medya / 20.10.2025
- Her şeyin öznesini unutunca / 19.10.2025
- İnsanı unutan çağ / 18.10.2025
- Öfke çağı: Direksiyonda, evde, sokakta aynı sorun / 17.10.2025
- Uyuşturucuda aile ve ekonomi etkisi / 14.10.2025
- Cumhuriyet’in hukuk ve kuvvetler ayrılığı üzerine bir yanılgı / 01.11.2025
- Cumhuriyet’in iktisadî zihniyeti üzerine bir yanılgı / 31.10.2025
- Atatürk neden Cumhuriyet’i kurdu? / 30.10.2025
- Bağımlılık yeni silah: Gayesiz bir nesil üzerinden kurgulanan dünya düzeni / 29.10.2025
- Eğitimin üç ayağı: Aile, okul ve medya / 20.10.2025
- Her şeyin öznesini unutunca / 19.10.2025
- İnsanı unutan çağ / 18.10.2025
- Öfke çağı: Direksiyonda, evde, sokakta aynı sorun / 17.10.2025
- Uyuşturucuda aile ve ekonomi etkisi / 14.10.2025















































































