Çağımızın savaş türlerinden biri de ‘enformasyon savaşı’dır. Medya ile yürütülen bu savaşta, milletimiz savunmasız bırakılmıştır. Daha acısı milletimiz, kendi medyası tarafından da hedef tahtasına konulmuştur. Başka bir deyişle, yerli ve yabancı medya, dini ve milli değerlerimizi birlikte topa tutuyorlar. Medyamızda çalışanların çoğu tetikçi elemanlardır. Küresel medya “vur” diyor, onlar öldürüyorlar. Böyle bir medya yapılanmasıyla enformasyon savaşını kaybetmemiz kaçınılmazdır. Çünkü orantısız bir savaşla karşı karşıyayız. İşbirlikçi medya çoğunlukta ve güçlü, milli medya ise azınlıkta ve desteksizdir.
Medya çok önemlidir. Aslında bir milletin varlık ve yokluk meselesidir. Macarlı bir Yahudi olan Joseph Pulitzer, medyayı o kadar önemsiyor ki, onu ülkenin durumuyla özdeşleştiriyor. Diyor ki: “Bir ülke medya ile birlikte yükselir veya batar. İyi medya, iyi ülke demektir. Başarılı medya, doğru anlayacak yetenek ve zekâya, doğru yazacak ve konuşacak güce sahip olan medyadır. Böyle medya toplumsal değerleri ve fazileti koruyabilir.” Maalesef, Türk medyası, Türk milletini koruyacak durumda değildir. Medya tetikçilerine sorarsanız, habercilik, yorumculuk ve yazarlık yaptıklarını söylerler. Enformasyon savaşının, savaşçıları olduklarını asla söylemezler. Sanki enformasyon savaşını hiç duymadılar. Sanki bu amaçla Pentagon’un kurduğu ‘Stratejik Nüfuz Dairesi’ adına çalışmıyorlar. Zaten en büyük başarıları da budur. Yani kendilerini gizlemeleri ve bunu da millete yutturmalarıdır. Ne yazık ki, milletimiz de bu lokmayı kolayca yutuyor ve her sefer aldatılıyor. Tabii olarak aldatılan olunca, aldatanlar da işlerini rahatça yapıyor ve sayıları eksilmiyor, aksine artıyor.
“Amerikan Emperyalizminin Sonbaharı” adlı kitabında Chalmers Johnson, Amerikan’ın enformasyon savaşını nerelere, nasıl yaydığını ayrıntıları ile anlatıyor. Söz konusu savaşta, her şey ince eleniyor, sık dokunuyor. Küçük diyerek, hiçbir ayrıntının üzerinden geçilmiyor. Enformasyon savaşının stratejilerinden biri de “yeni terimler uydurmaktır.” Bazen öyle oluyor ki, en şuurlu insanlar bile, bilmeyerek uydurulan bu terimleri kullanabiliyor. Onun için çok dikkatli olmak gerekiyor. Meselâ ABD, bir askeri saldırı düzenliyor. Askeri ve sivil hedef demeden vuruyor, öldürüyor. Enformasyon savaşçıları, sivil kayıplar için haberi “kaçınılmaz zarar” ifadesini kullanarak veriyorlar. Böylece haberi dinleyenlerin zihinlerine, sivil kayıpların istenmeyerek gerçekleştiğini yerleştiriyorlar.
Şu gerçeği aklımızdan çıkarmayalım. Enformasyon savaşını kazanmadan, askeri savaş kazanılmaz. Bunun idrakinde olan ABD, askeri savaşlardan önce enformasyon savaşını başlatır. Irak’ta böyle yapmış, enformasyon savaşının her türlüsünü uygulamıştır. Noam Chomsky, Irak savaşından petrole bulanmış kuş örneğini verir ve şöyle der: “Zavallı bir kuşun petrole bulanmış çaresiz görüntüsü karşısında dehşete kapılıp, lânetler yağdıracak kadar hassas olduğumuz günlerde, nasıl oldu da Irak’ta çoğu kadın ve çocuk yüz bine yakın insanın gökyüzünden yağan bombalar altında ölümünü odalarımızdan havai fişek gösterileri seyreden gibi izledik? Ne oldu da, ölüm gibi son derece hayata dair sahici bir olgu, medya şölenine, gösteriye dönüştü? Ne oldu da biz, ölümü tepkisiz, şaşkın, belki biraz zevkle izler hale geldik?” Evet, bütün bunlar, enformasyon savaşının acı sonuçlarıdır. Irak’ta savaş oldu ve bitti. Savaş bittikten sonra, dünya kamuoyu petrole bulanmış kuşun görüntüsünün Körfez savaşına ait olmadığını öğrendi. Öğrendi de ne oldu? Aynı oyun, şimdi Suriye’ye karşı oynanıyor. Bin bir çeşit yalan ve uydurma haberlerle, görüntülerle, dünya kamuoyu aldatılıyor. Pentagon’un “Stratejik Nüfuz Dairesi’ ve Beyaz Saray’ın “Küresel İletişim Dairesi” elemanları, Suriye ile ilgili uydurma haber ve görüntüleri, servis ediyorlar. Ne üzücüdür ki, milletimiz üzerinde de etkili oluyorlar. Onların etkisinden kurtulmak ve karşı safa geçip mücadele etmek, vatan, millet ve devlet için en önemli görevlerden biridir. Bu, böyle biline…
Medya çok önemlidir. Aslında bir milletin varlık ve yokluk meselesidir. Macarlı bir Yahudi olan Joseph Pulitzer, medyayı o kadar önemsiyor ki, onu ülkenin durumuyla özdeşleştiriyor. Diyor ki: “Bir ülke medya ile birlikte yükselir veya batar. İyi medya, iyi ülke demektir. Başarılı medya, doğru anlayacak yetenek ve zekâya, doğru yazacak ve konuşacak güce sahip olan medyadır. Böyle medya toplumsal değerleri ve fazileti koruyabilir.” Maalesef, Türk medyası, Türk milletini koruyacak durumda değildir. Medya tetikçilerine sorarsanız, habercilik, yorumculuk ve yazarlık yaptıklarını söylerler. Enformasyon savaşının, savaşçıları olduklarını asla söylemezler. Sanki enformasyon savaşını hiç duymadılar. Sanki bu amaçla Pentagon’un kurduğu ‘Stratejik Nüfuz Dairesi’ adına çalışmıyorlar. Zaten en büyük başarıları da budur. Yani kendilerini gizlemeleri ve bunu da millete yutturmalarıdır. Ne yazık ki, milletimiz de bu lokmayı kolayca yutuyor ve her sefer aldatılıyor. Tabii olarak aldatılan olunca, aldatanlar da işlerini rahatça yapıyor ve sayıları eksilmiyor, aksine artıyor.
“Amerikan Emperyalizminin Sonbaharı” adlı kitabında Chalmers Johnson, Amerikan’ın enformasyon savaşını nerelere, nasıl yaydığını ayrıntıları ile anlatıyor. Söz konusu savaşta, her şey ince eleniyor, sık dokunuyor. Küçük diyerek, hiçbir ayrıntının üzerinden geçilmiyor. Enformasyon savaşının stratejilerinden biri de “yeni terimler uydurmaktır.” Bazen öyle oluyor ki, en şuurlu insanlar bile, bilmeyerek uydurulan bu terimleri kullanabiliyor. Onun için çok dikkatli olmak gerekiyor. Meselâ ABD, bir askeri saldırı düzenliyor. Askeri ve sivil hedef demeden vuruyor, öldürüyor. Enformasyon savaşçıları, sivil kayıplar için haberi “kaçınılmaz zarar” ifadesini kullanarak veriyorlar. Böylece haberi dinleyenlerin zihinlerine, sivil kayıpların istenmeyerek gerçekleştiğini yerleştiriyorlar.
Şu gerçeği aklımızdan çıkarmayalım. Enformasyon savaşını kazanmadan, askeri savaş kazanılmaz. Bunun idrakinde olan ABD, askeri savaşlardan önce enformasyon savaşını başlatır. Irak’ta böyle yapmış, enformasyon savaşının her türlüsünü uygulamıştır. Noam Chomsky, Irak savaşından petrole bulanmış kuş örneğini verir ve şöyle der: “Zavallı bir kuşun petrole bulanmış çaresiz görüntüsü karşısında dehşete kapılıp, lânetler yağdıracak kadar hassas olduğumuz günlerde, nasıl oldu da Irak’ta çoğu kadın ve çocuk yüz bine yakın insanın gökyüzünden yağan bombalar altında ölümünü odalarımızdan havai fişek gösterileri seyreden gibi izledik? Ne oldu da, ölüm gibi son derece hayata dair sahici bir olgu, medya şölenine, gösteriye dönüştü? Ne oldu da biz, ölümü tepkisiz, şaşkın, belki biraz zevkle izler hale geldik?” Evet, bütün bunlar, enformasyon savaşının acı sonuçlarıdır. Irak’ta savaş oldu ve bitti. Savaş bittikten sonra, dünya kamuoyu petrole bulanmış kuşun görüntüsünün Körfez savaşına ait olmadığını öğrendi. Öğrendi de ne oldu? Aynı oyun, şimdi Suriye’ye karşı oynanıyor. Bin bir çeşit yalan ve uydurma haberlerle, görüntülerle, dünya kamuoyu aldatılıyor. Pentagon’un “Stratejik Nüfuz Dairesi’ ve Beyaz Saray’ın “Küresel İletişim Dairesi” elemanları, Suriye ile ilgili uydurma haber ve görüntüleri, servis ediyorlar. Ne üzücüdür ki, milletimiz üzerinde de etkili oluyorlar. Onların etkisinden kurtulmak ve karşı safa geçip mücadele etmek, vatan, millet ve devlet için en önemli görevlerden biridir. Bu, böyle biline…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018