Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad 4 ay aradan sonra bir konuşma yaptı ama pir yaptı.
Yaklaşık 100 dakika süren konuşmasında, hem ülkeyi karıştırmak isteyen dış güçlere, hem Suriye’yi dışlayan Arap Birliği’ne hem de Suriye yönetimi hakkında asılsız iddialarda bulunan Türk siyasilere etkili cevaplar verdi.
Öncelikle “neden 4 ay aradan sonra?” sorusuna cevap vermeye çalışalım.
Esad bu zaman zarfında olayları, olayların faillerini, arkasındaki iradeleri ve hedeflerini çözmeye çalıştı. Yaptığı açıklamalara bakılırsa bütün bunları çözmüş gibi görünüyor.
Esad, bu süreçte boş durmadı, bir taraftan dış destekli isyan görünümlü terör faaliyetlerini bastırmaya çalışırken, diğer taraftan yönetimini daha sağlam bir zemine oturtacak stratejik adımlar attı.
Örneğin Türk siyasilerin bir dönem araya girmesiyle sekteye uğrayan Rusya ile ilişkilerini yeniden düzeltti ve bunun neticesinde Rus donanması destek için Suriye karasularına geldi, Rusya Suriye’ye uzun menzilli füzeler de yerleştirdi.
Esad’ın Rusya’ya yeşil ışık yakması, Rusya’nın da buna olumlu cevap vermesi, BM’nin, NATO’nun, ABD’nin, AB ülkelerinin, İsrail’in, Türkiye’nin ve Arap Birliği’nin ayağını denk almasına neden oldu.
Yani işler Libya’daki gibi kolay değildi. Libya küresel işgale karşı yapayalnız kalmıştı ve üzerinde dolaşan karanlık bulutlara tek başına cevap veremedi. Zaten bu öyle bir küresel işgal ki hiçbir ülkenin tek başına bununla mücadele edebilmesi asla mümkün değil.
Suriye’nin güvenliği, küresel işgale karşı direnmesi sadece Esad rejiminin çıkarına değil elbet, Rusya’nın ve Çin’in de çıkarına. Esasen siyasilerimiz ve uyumakta olan milletimiz biraz akıl erdirebilse asıl Türkiye’nin ve Türk milletinin çıkarına…
Suriye kalesi düşerse sıra Türkiye’ye gelecek. İsrail basının da sık sık dile getirdiği gibi Suriye’nin bölünmesi Türkiye’yi de böler. Bugün bizler Türk milleti olarak Suriye’deki üniter yapının garantörü olan Esad’ın sonuna kadar destekçi olmamız gerekirken, aynen Kaddafi’ye yaptığımız gibi onu sırtından hançerlemenin hesaplarını güdüyoruz. Aslında kendimize harakiri yaptığımızın farkında bile değiliz.
Şimdi dilerseniz Esad’ın konuşmasında dikkat çektiği bazı hususları diler getirelim.
Esad’ın ilk mesajı, ülkesi üzerinde hesabı olan dış güçlereydi ve şunları söyledi: “Dış güçlerin bize karşı kurduğu komplolar artık gizli değil. Bütün bunlar açığa çıktı. Bunlarla bizi aldatamazlar… Tüm planları Suriye’de sorun oluşturmak ve psikolojik saldırı düzenlemekti.”
Ortadoğu gibi stratejik bir coğrafyada bir ülke liderinin bu noktaya gelmesi, dış güçlerin oyunlarının farkına varıp buna cephe alması gerçekten önemli bir hadise… Esad sağlam duruşunu muhafaza edebilir ve de gerekli milli adımları atmaya devam ederse ABD’nin ve İsrail’in BOP planlarını alt üst edecektir.
Esad’ın ikinci mesajı Arap Birliği’neydi. Malum, Arap Birliği Suriye’nin üyeliğini askıya almıştı. Konuşmasında, “Arap Birliği kendi ülkelerinde demokrasiyi sağlayabildi mi, sözleşmelere saygı gösterebildi mi, İsrail’in söküp attığı bir tek zeytin ağacını dikebildi mi, Irak’ta bir milyon insan öldürüldü, bir önlem alabildi mi?” dedi.
Evet, bunlar Arap Birliği’ne söylenebilecek en güzel sözler, çünkü Arap Birliği’nin temelde kuruluş gayesi Batı ve İsrail işgalinin önünde birlik olabilmek, Haçlı ve Siyonist işgale dur diyebilmek. Ama şartlar öyle gelişti ki, şimdi bu gayeyle kurulan Arap Birliği Haçlı safında, Müslüman’a yaptırım uyguluyor.
Esad’ın üçüncü mesajı ise Türk siyasilereydi. Başbakan Erdoğan’ın Suriye yönetimi için zaman zaman dile getirdiği “güvenlik güçlerine, sivillere ateş etmeleri için talimat verdiği” şeklindeki haberlere cevaben Esad, “Bizler insanlarımıza karşı savaşmıyoruz. Bu insanların arkasında saklananlarla savaşıyoruz” dedi.
Esasen Esad’ın verdiği bu cevabı Türk siyasilerin çok iyi anlaması lazım. Çünkü Türkiye yıllardır Kürt halkıyla değil, PKK terörüyle ve coğrafyamızda hesabı olan PKK’nın arkasındaki dış güçlerle mücadele veriyor.
Esad’ı suçladığımız zaman, kendi terör davamızda da haksız duruma düşeriz.
Yaklaşık 100 dakika süren konuşmasında, hem ülkeyi karıştırmak isteyen dış güçlere, hem Suriye’yi dışlayan Arap Birliği’ne hem de Suriye yönetimi hakkında asılsız iddialarda bulunan Türk siyasilere etkili cevaplar verdi.
Öncelikle “neden 4 ay aradan sonra?” sorusuna cevap vermeye çalışalım.
Esad bu zaman zarfında olayları, olayların faillerini, arkasındaki iradeleri ve hedeflerini çözmeye çalıştı. Yaptığı açıklamalara bakılırsa bütün bunları çözmüş gibi görünüyor.
Esad, bu süreçte boş durmadı, bir taraftan dış destekli isyan görünümlü terör faaliyetlerini bastırmaya çalışırken, diğer taraftan yönetimini daha sağlam bir zemine oturtacak stratejik adımlar attı.
Örneğin Türk siyasilerin bir dönem araya girmesiyle sekteye uğrayan Rusya ile ilişkilerini yeniden düzeltti ve bunun neticesinde Rus donanması destek için Suriye karasularına geldi, Rusya Suriye’ye uzun menzilli füzeler de yerleştirdi.
Esad’ın Rusya’ya yeşil ışık yakması, Rusya’nın da buna olumlu cevap vermesi, BM’nin, NATO’nun, ABD’nin, AB ülkelerinin, İsrail’in, Türkiye’nin ve Arap Birliği’nin ayağını denk almasına neden oldu.
Yani işler Libya’daki gibi kolay değildi. Libya küresel işgale karşı yapayalnız kalmıştı ve üzerinde dolaşan karanlık bulutlara tek başına cevap veremedi. Zaten bu öyle bir küresel işgal ki hiçbir ülkenin tek başına bununla mücadele edebilmesi asla mümkün değil.
Suriye’nin güvenliği, küresel işgale karşı direnmesi sadece Esad rejiminin çıkarına değil elbet, Rusya’nın ve Çin’in de çıkarına. Esasen siyasilerimiz ve uyumakta olan milletimiz biraz akıl erdirebilse asıl Türkiye’nin ve Türk milletinin çıkarına…
Suriye kalesi düşerse sıra Türkiye’ye gelecek. İsrail basının da sık sık dile getirdiği gibi Suriye’nin bölünmesi Türkiye’yi de böler. Bugün bizler Türk milleti olarak Suriye’deki üniter yapının garantörü olan Esad’ın sonuna kadar destekçi olmamız gerekirken, aynen Kaddafi’ye yaptığımız gibi onu sırtından hançerlemenin hesaplarını güdüyoruz. Aslında kendimize harakiri yaptığımızın farkında bile değiliz.
Şimdi dilerseniz Esad’ın konuşmasında dikkat çektiği bazı hususları diler getirelim.
Esad’ın ilk mesajı, ülkesi üzerinde hesabı olan dış güçlereydi ve şunları söyledi: “Dış güçlerin bize karşı kurduğu komplolar artık gizli değil. Bütün bunlar açığa çıktı. Bunlarla bizi aldatamazlar… Tüm planları Suriye’de sorun oluşturmak ve psikolojik saldırı düzenlemekti.”
Ortadoğu gibi stratejik bir coğrafyada bir ülke liderinin bu noktaya gelmesi, dış güçlerin oyunlarının farkına varıp buna cephe alması gerçekten önemli bir hadise… Esad sağlam duruşunu muhafaza edebilir ve de gerekli milli adımları atmaya devam ederse ABD’nin ve İsrail’in BOP planlarını alt üst edecektir.
Esad’ın ikinci mesajı Arap Birliği’neydi. Malum, Arap Birliği Suriye’nin üyeliğini askıya almıştı. Konuşmasında, “Arap Birliği kendi ülkelerinde demokrasiyi sağlayabildi mi, sözleşmelere saygı gösterebildi mi, İsrail’in söküp attığı bir tek zeytin ağacını dikebildi mi, Irak’ta bir milyon insan öldürüldü, bir önlem alabildi mi?” dedi.
Evet, bunlar Arap Birliği’ne söylenebilecek en güzel sözler, çünkü Arap Birliği’nin temelde kuruluş gayesi Batı ve İsrail işgalinin önünde birlik olabilmek, Haçlı ve Siyonist işgale dur diyebilmek. Ama şartlar öyle gelişti ki, şimdi bu gayeyle kurulan Arap Birliği Haçlı safında, Müslüman’a yaptırım uyguluyor.
Esad’ın üçüncü mesajı ise Türk siyasilereydi. Başbakan Erdoğan’ın Suriye yönetimi için zaman zaman dile getirdiği “güvenlik güçlerine, sivillere ateş etmeleri için talimat verdiği” şeklindeki haberlere cevaben Esad, “Bizler insanlarımıza karşı savaşmıyoruz. Bu insanların arkasında saklananlarla savaşıyoruz” dedi.
Esasen Esad’ın verdiği bu cevabı Türk siyasilerin çok iyi anlaması lazım. Çünkü Türkiye yıllardır Kürt halkıyla değil, PKK terörüyle ve coğrafyamızda hesabı olan PKK’nın arkasındaki dış güçlerle mücadele veriyor.
Esad’ı suçladığımız zaman, kendi terör davamızda da haksız duruma düşeriz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025