Feyz dolu bir hac mevsimi

Allah'ın evini ziyaret etmek... Allah'a misafir olmak... Arafat'ta günahtan, manevî kirlerden arınmak... Yeniden doğmuş gibi Müzdelife'ye inmek.. Meş'ar-il Haram'da Allah'ı zikretmek.. Mina'da şeytana ait olan kötü hasletleri ona iade etmek... Ve tekrar Beytullah'a tertemiz-pirpak yönelerek tavaf etmek...

Hacer'ül-Esved'i öperek veya selamlayarak "Hak yolculuğuna" çıkmak... Yedi kez Allah'ın evinin etrafında dönerek nefsin yedi basamağını aşmaya çalışmak... O'na vuslatı, O sevgiliye kavuşmayı arzulamak...

İşte "Hacı"nın nasibi bu...

İhram elbiselerini giyerken dünyadan soyutlanıp, kefenini giyen ve milyonlarca insanın içinde mahşeri tadan, kendini hesaba çeken mü'minler, kardeşliğin zevkini en doruk noktada yaşayarak hacdan dönüyorlar. Allah mübarek etsin.

Nasib oldu, biz de Avrupa İlim Kültür Cemiyeti'nin mükemmel organizasyonu içinde o mukaddes beldelerde bulunduk. Dört-dörtlük denecek şekilde, farzları, vacipleri ve sünnetleri yerinde icra eden, feyz dolu, muhabbet ve aşk dolu bir hacı kafilesi...

Arafat'ta vakfe duası... Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın duasına amin diyoruz. Ağlayarak, hıçkırarak, gönülden yükselen niyazlarla hüccac kendinden geçiyor adeta... Zevk dolu, aşk dolu, maneviyat dolu anlar... Hocamız diyor ki: "Burası isteme yeri... Dileyin Allah'tan ne dilerseniz. Almadan geri dönmeyin o kapıdan."

Milletimizin dirliği-birliği için, ülkemizin selâmeti için dualar etti. Amin dedik... Oldukça kalabalık bir gruba Arafat çadırında önemli bir sohbet yaptı... İslâm dünyası üzerinde asırlardır oynanan oyunlara ve fitneye dikkat çekti. Adeta "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" adlı eserinin özetini sundu. Bugün bu oyunların Türkiye'nin üzerinde oynandığını, millet olarak birlik-dirlik içerisinde, millî kimliğimizi koruyarak, vatanımıza, bayrağımıza ve mukaddesatımıza sahip çıkmamızı öğütledi. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'i devreden çıkarmak isteyenlerin oyunlarına karşı ayık olunmasına dikkat çekti. Türk milletinin Peygamber duası ve methiyesi almış bir millet olarak şerefli yerini koruyacağına olan inancını ve duasını tekrarladı.

Allah (cc) kendilerinden razı olsun. Haccımızı mebrur eylesin. Tekrarını nasib eylesin. Allah'ın evini ziyarette, Arafat'ta, Müzdelife'de, Mina'da, Safa'da, Merve'de O'nunla olan hacılar çok mutlu ve memnun oldular. Hataylı Hüseyin Abi ağlayarak diyordu ki: "Haydar Hoca, bir okyanus gibi... Ne tarafından içersen iç, kanarsın..."

Resûlullah (sav)'i ziyaret bambaşka bir alem... Mescitten çıkarken, mescide giderken, caddelerde yürürken, kaldığımız yere gelerek hocamızla bayramlaşan, dua isteyen, ülke meselelerini müzakere eden Türk hacıları bizlere duygulu anlar yaşattı. Meltem TV'de ve Mesaj TV'de O'na hayran olanlar, ağlayarak boynuna ve eline sarıldılar, "Allah senden razı olsun. Başımızdan eksik etmesin" diye dualar ettiler. Bunlar arasında Türkiye'den, Avrupa'dan gelen hacılar yanında Yunanlı göçmen hacılar, öğretim görevlileri, öğretmenler, işadamları, hocalar da vardı.

Sancaktarımızın en önde taşıdığı ayyıldızlı bayrağımızca, genç hacıların çoğunluğu oluşturduğu kafilemize ülkemiz hacılarının alâkası oldukça çoktu. İşte "Meltem TV", "İşte Haydar Hoca" diye hepsinin gözleri parlıyordu.

Yakından, uzaktan el sallayıp saygı ve sevgilerini ifade ediyorlardı. O mübarek yerlerde gönüllerine dolan manevî havayı, Meltem TV ekranlarında kendilerine her an sunan gönül insanıyla buluşmanın mutluluğu içinde idiler.

Manisa'dan gelen emekli bir öğretmen, koşarak hocamızın boynuna sarıldı, gözyaşlarını tutamadı. "Sizi görmeyi çok arzu ediyordum. Ravza'nın yanında nasib oldu. Hanım da burada o da sizi görmek istiyor" diye hislerini ifade etti.

Bu büyük millet vefa ehlidir. Kendini seveni, kendine hizmet edeni, kendini ifade edeni bağrına basar. His ve duyguların berraklaştığı o mukaddes yerlerde böylesi yüzlerce manzara yaşadık...

Allah (cc) tekrarını nasib eylesin. Prof. Dr. Haydar Baş hocamızdan razı olsun. Başımızdan eksik etmesin. Hüccacın duasını kabûl eylesin. Amin.