Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın düğmeye basmasıyla başlayan "başörtüsü yasağı" ve Müslüman düşmanlığıyla eşdeğer algılanan "laiklik" tartışmasından önemli dersler çıkarmak gerekiyor.
Fransız gazetesi 'Paris Normandi'nin dediği gibi, "Saddam yakalandı, AB'de bölünme var, Fransa laikliği tartışıyor..."
Dünyada konuşulacak, tartışılacak birçok mesele varken nereden çıktı bu laiklik tartışması? Soruyu daha gerçekçi, kimi kavramların arkasına saklamadan ve ruhuna hakaret etmeden yeniden soralım: Nereden çıktı bu "başörtüsü ve İslamiyet" tartışması?
Şimdi tam oturdu. Hem soru gerçek kimliğiyle sorulunca, "nereden çıktı" şaşkınlığının da hükmü kalmıyor. Çünkü "İslam" tartışması uzun zamandır yapılıyor dünya kamuoyunda. 11 Eylül de bu tartışmalarda önemli bir milat olarak gösterilebilir. İslam dışı toplumların "İslam" değerlendirmesinde 11 Eylül öncesi ve sonrası diye iki ayrı dönem bulunuyor. 11 Eylül öncesinde bastırılmış kimi duygular, 11 Eylül sonrasında daha rahat bir şekilde yansıtılmaya başlandı.
Laiklik tartışması adı altında; başörtüsü özelinde İslam'ın Fransa'da masaya yatırılmasının ayrı bir önemi bulunuyor. Fransa "laisizmin anavatanı", Hıristiyan akaidinin ve kültürünün, laikliğin oluşumuna olanak sağladığı ortamın coğrafyası, 1789 ihtilalinin patlak verdiği yer.
Laiklik, Fransa'ya özgü jeokültürel niteliklerinin yanında temelde Katolik Hıristiyanlığının ürettiği bir kavram. The Guardian'dan Madeleine Bunting'in ifadeleriyle: "Fransa'nın laisizminin kökleri, Katolik kilisenin muazzam gücüne karşı verilen mücadelede yatıyor. Devletin önceliğini (ve tarafsızlığını) sağlayabilmek için kilisenin gücünün kırılması gerekiyordu."
Laikliğin doğuş yeri Fransa olunca, geçtiğimiz günlerde Fransız yetkililerinin "başörtüsü yasağını getirmek için laiklik kavramını yeniden tanımlarken Türkiye'den esinlendik" mealinde bir açıklama yapmaları oldukça anlamlı ve ardı aralanmaya değer. Laikliği üreten Fransa, laiklikle ilgili bir düzenleme yaparken, Fransız laisizmini, dini-kültürel hiçbir altyapı olmamasına rağmen Türkiye'de tatbik etmek isteyenlerden yardım istiyor. Laikliği ihraç ettiği ülkeden laiklik yardımı istiyor!
Çok önemli bir çelişki var! Fransa'nın laikliğin semantik ve teoriği konusunda Türkiye'den alabileceği-esinlenebileceği- hiçbir done bulunmuyor. Ancak ve ancak 'laiklik kisvesiyle" İslam'ı ülkelerinden tecrit edebilmek için Türkiye'deki kimi yanlış pratiklerden esinlenebilirler. Türkiye'de "Fransız laisizmi"ni, birkaç beden küçük gelmesine ve sosyo-kültürel zemin bulunmamasına karşın yorumlayıp tatbik etme hastalığına kapılmış "diplomasız toplum mühendislerinin" yanlış çizimleri sonucu ortaya çıkan - olarak orta yerde duran "ucube" esin kaynağı olabilir, o kadar. Bu da onların işine böyle geldiği için. Başka da hiçbir şey esin kaynağı teşkil etmez Fransa için.
Avrupa Birliği'nin direksiyonunda bulunan Fransa'nın "başörtüsü yasağıyla" aşikar ettiği İslam düşmanlığı iyi okunmalı. Türkiye'de, başörtüsü mağduriyetinin çözüm adresi olarak lanse edilen AB'ye, sırf bu sebepten ötürü "evet" deme noktasına getirilen milyonlarca insan ve bu milyonların oylarıyla belli noktalara taşınan siyasiler, şimdi daha dikkatli düşünmek zorunda. Fransa'nın Müslümanlar aleyhine bu girişimleri AB'nin gerçek yüzünün yansımalarıdır. AB'yi "özgürlükler diyarı" olarak görenler, özgürlüğün Kapıkule'den sonra duvara tosladığını artık görmeli!
Durumdan vazife çıkaran ABD'nin tavrı ise komik ve esprileri gibi oldukça soğuk! ABD Dışişleri Bakanlığı'nın "Uluslararası Dinsel Özgürlük" raporunda Fransa'nın "başörtüsü yasağı" girişimlerine temkinli bir bakış ve Türkiye'deki yasaklara da eleştiri gibi duran bir tavır sergileniyor. Hiç inandırıcı değil.
ABD, İslam'a bakışını 11 Eylül'den sonra zaten netleştirdi. ABD artık başörtüsüyle falan uğraşmıyor. ABD bizzat Müslüman'la, İslam'la uğraşıyor. ABD'de yaşayan her Müslüman potansiyel bir teröristi ve yokedilmesi gereken "öncelikli, üst düzey hedefi" temsil ediyor. Ama başörtüsü serbest!
Fransız gazetesi 'Paris Normandi'nin dediği gibi, "Saddam yakalandı, AB'de bölünme var, Fransa laikliği tartışıyor..."
Dünyada konuşulacak, tartışılacak birçok mesele varken nereden çıktı bu laiklik tartışması? Soruyu daha gerçekçi, kimi kavramların arkasına saklamadan ve ruhuna hakaret etmeden yeniden soralım: Nereden çıktı bu "başörtüsü ve İslamiyet" tartışması?
Şimdi tam oturdu. Hem soru gerçek kimliğiyle sorulunca, "nereden çıktı" şaşkınlığının da hükmü kalmıyor. Çünkü "İslam" tartışması uzun zamandır yapılıyor dünya kamuoyunda. 11 Eylül de bu tartışmalarda önemli bir milat olarak gösterilebilir. İslam dışı toplumların "İslam" değerlendirmesinde 11 Eylül öncesi ve sonrası diye iki ayrı dönem bulunuyor. 11 Eylül öncesinde bastırılmış kimi duygular, 11 Eylül sonrasında daha rahat bir şekilde yansıtılmaya başlandı.
Laiklik tartışması adı altında; başörtüsü özelinde İslam'ın Fransa'da masaya yatırılmasının ayrı bir önemi bulunuyor. Fransa "laisizmin anavatanı", Hıristiyan akaidinin ve kültürünün, laikliğin oluşumuna olanak sağladığı ortamın coğrafyası, 1789 ihtilalinin patlak verdiği yer.
Laiklik, Fransa'ya özgü jeokültürel niteliklerinin yanında temelde Katolik Hıristiyanlığının ürettiği bir kavram. The Guardian'dan Madeleine Bunting'in ifadeleriyle: "Fransa'nın laisizminin kökleri, Katolik kilisenin muazzam gücüne karşı verilen mücadelede yatıyor. Devletin önceliğini (ve tarafsızlığını) sağlayabilmek için kilisenin gücünün kırılması gerekiyordu."
Laikliğin doğuş yeri Fransa olunca, geçtiğimiz günlerde Fransız yetkililerinin "başörtüsü yasağını getirmek için laiklik kavramını yeniden tanımlarken Türkiye'den esinlendik" mealinde bir açıklama yapmaları oldukça anlamlı ve ardı aralanmaya değer. Laikliği üreten Fransa, laiklikle ilgili bir düzenleme yaparken, Fransız laisizmini, dini-kültürel hiçbir altyapı olmamasına rağmen Türkiye'de tatbik etmek isteyenlerden yardım istiyor. Laikliği ihraç ettiği ülkeden laiklik yardımı istiyor!
Çok önemli bir çelişki var! Fransa'nın laikliğin semantik ve teoriği konusunda Türkiye'den alabileceği-esinlenebileceği- hiçbir done bulunmuyor. Ancak ve ancak 'laiklik kisvesiyle" İslam'ı ülkelerinden tecrit edebilmek için Türkiye'deki kimi yanlış pratiklerden esinlenebilirler. Türkiye'de "Fransız laisizmi"ni, birkaç beden küçük gelmesine ve sosyo-kültürel zemin bulunmamasına karşın yorumlayıp tatbik etme hastalığına kapılmış "diplomasız toplum mühendislerinin" yanlış çizimleri sonucu ortaya çıkan - olarak orta yerde duran "ucube" esin kaynağı olabilir, o kadar. Bu da onların işine böyle geldiği için. Başka da hiçbir şey esin kaynağı teşkil etmez Fransa için.
Avrupa Birliği'nin direksiyonunda bulunan Fransa'nın "başörtüsü yasağıyla" aşikar ettiği İslam düşmanlığı iyi okunmalı. Türkiye'de, başörtüsü mağduriyetinin çözüm adresi olarak lanse edilen AB'ye, sırf bu sebepten ötürü "evet" deme noktasına getirilen milyonlarca insan ve bu milyonların oylarıyla belli noktalara taşınan siyasiler, şimdi daha dikkatli düşünmek zorunda. Fransa'nın Müslümanlar aleyhine bu girişimleri AB'nin gerçek yüzünün yansımalarıdır. AB'yi "özgürlükler diyarı" olarak görenler, özgürlüğün Kapıkule'den sonra duvara tosladığını artık görmeli!
Durumdan vazife çıkaran ABD'nin tavrı ise komik ve esprileri gibi oldukça soğuk! ABD Dışişleri Bakanlığı'nın "Uluslararası Dinsel Özgürlük" raporunda Fransa'nın "başörtüsü yasağı" girişimlerine temkinli bir bakış ve Türkiye'deki yasaklara da eleştiri gibi duran bir tavır sergileniyor. Hiç inandırıcı değil.
ABD, İslam'a bakışını 11 Eylül'den sonra zaten netleştirdi. ABD artık başörtüsüyle falan uğraşmıyor. ABD bizzat Müslüman'la, İslam'la uğraşıyor. ABD'de yaşayan her Müslüman potansiyel bir teröristi ve yokedilmesi gereken "öncelikli, üst düzey hedefi" temsil ediyor. Ama başörtüsü serbest!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012