Zaman zaman hepimizin merakını celbetmiştir. Nedir bu Genetik Modifikasyon? Hani bu konuyu da şöyle bir ele almasak nerde kalırdı, Veteriner Hekimliğimiz.
Genetik mühendisliği, gen teknolojisinin gelişmesiyle beraber, genetik materyalin değiştirilmesi işleriyle uğraşan bilim dalı. Bir memelide yaklaşık 100 bin gen olduğunu bildiğimize göre, bu mühendislik dalında genlerin kendi içinde veya türler arasında taşınması anlamına da gelir.
Günümüz kapitalist anlayışı, dünya nüfusunun hızla arttığını, fakat gıda üretilecek alanların sınırlı olduğunu benimser. Geleneksel teknolojilerin yakın gelecekte gıda arzında yetersiz kalacağını hesap eder. Burada aslında önemsenmesi gereken olay, türler arası gen transferidir. Ticari olarak ilk kullanılan en yaygın modifikasyon (GMO) uzun raf ömrüne sahip domatestir. Son yıllarda özellikle Amerika'da, pestlere (canlı veya cansız maddeler üzerinde yaşayan ve besin maddelerinin üretimi, hazırlanması, depolanması veya tüketilmesi sırasında onların besin değeri ve kalitelerini azaltarak veya bozulmalarına sebep olarak etkisini gösteren her türlü böcek, kemirici, yabani ot, mantar, parazit vb. canlılara verilen ortak ad) dayanıklı veya herbisitlere (Zararlı bitkileri yok etmek amacıyla kullanılan bileşik) karşı tolereli (müsamahalı) mısır, pamuk, soya fasulyesi ve kanola bitkisinin bu yöntemle elde edildiği hepinizin malumudur.
Bu kadar teknik bilgi şimdilik yeterli sanırım. Asıl gelelim bu konu ile ilgili oluşturulan spekülasyonlara;
- Hocam, çiftlikte yetiştirilen tavuk eti ve çiftlik yumurtası yenir mi? Bu çiftlik hayvanlarının etleri daha mı lezzetsiz ne? Tavuklar 30 günde mi kesiliyor? Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan?...
- Domates, çilek, salatalık, biber yenir mi?
- Peki ya meyveler?
- Ya kırmızı et?
Daha da çoğaltılabilir. Dilimizin döndüğünce izah etmeye çalışalım. Bunun için ne herhangi bir sektörden para aldık, ne de herhangi birisine karşı gıcıklığımız var. Eti için beslenen tavuklar da GMO'dan ziyade genetik ıslah ve genetik seleksiyondan bahsedilebilir. Yani uzun yıllar süregelen çalışmalarda yüksek verim kapasitesine sahip hayvanların seleksiyonu ve bunlardan elde edilen yavruların çiftleştirilmesi ile meydana gelen bir sonuçtur.
Yumurtada da aynı durum söz konusudur. Burada asıl sorun Türkiye'nin kendine ait bir damızlık ırkı olmadığı için devamlı olarak bunun yurtdışındaki firmalardan temin etme zorunluluğudur. Yine özellikle mısır, soya fasulyesi gibi yem hammaddelerinin tamamen yurtdışı kaynaklı olmasıdır. Ben de diyorum ki, o zaman en küçük sorunlarda ekonomik yaptırımlarla tehdit edilen Türkiye, yarın olası bir ambargo ile karşılaştığında bir açlıkla terbiye edilmesi mümkün müdür? Evet.
Bu konu ile ilgili çalışmalar Türkiye'de 2010 yılında Biyogüvenlik kanununun yayınlanması ve tamamen özerk yapıda bir kurul oluşturulup, başına Prof. Dr. Gültekin Yıldız'ın getirilmesiyle başlar. Bununla ilgili Biyogüvenlik kanununun bazı önemli maddelerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
- GDO ve ürünlerin onay alınmaksızın piyasaya sürülmesi,
- Genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvanların üretimi,
- Bu tip ürünlerin bebek mamaları ve ek gıdalarında kullanımı yasaktır. Bu maddelere uymayanlar için 5 yıldan 12 yıla kadar ağır hapis cezası ve 10 bin güne kadar adli para cezası kesilmesi kanunla yasaklanmıştır. Ülkemizde GDO içeren gıda üretimine ve ithalatına izin verilmemiştir. Dolayısıyla, Türkiye'de GDO ve ürünlerinin gıda amaçlı olarak kullanılması ve GDO'lu üretim yapılması da tamamen yasaktır. Ülkemizde soya fasulyesi ve mısırın hayvan yemlerinde kullanımına izin verilmiştir.
Konu aşırı geniş, şu detayla bitirip zaman zaman bu konuya değineceğimizi belirterek bitirelim.
Glifosat kanserojen midir? Evet.
Bir çoğumuzun vücut sıvılarında ve idrar analizlerinde gözlemleniyor mu? Evet.
- Bozkırın gönül eri: Neşet Ertaş / 21.03.2021
- İtirazım var / 14.03.2021
- Sığır / 07.03.2021
- Çokomel, piskevit ve Jason Stetham / 28.02.2021
- Uğursuz Safiye(!) / 21.02.2021
- Minik Kuş’um / 14.02.2021
- 7 yıl askerlik, 7 yıl hapis, bizim Recep / 07.03.2020
- Keser döner sap döner / 26.02.2020
- Ağlatan mutluluk / 25.02.2020