Yanlı ve yanlış bilgilerden ve bilgilendirmeden ötürü önce gönüller kayar, sonra ayaklar kayar ve daha sonra da bütün bir hayat kayar.
Son Peygamberin ebedi aleme rihletinden sadece yarım asır sonra, Kerbela çölünde Peygamber evladına reva görülen vahşi muamele konusunda Müslümanların büyük bir çoğunluğu ne yazık ki yanlı ve yanlış bilgilendirilmiş, gönüllerin zalimler tarafına kaymasına zemin hazırlanmıştır.
Bu elim hadiseden sonra kaleme alınan eserler ve daha sonraki asırlarda da onların tekrarı niteliğindeki eserler, daha çok zalimleri ve katilleri aklamaya ve haklı çıkarmaya yönelik sözüm ona "içtihatlarla" doludur.
Her Muharrem ayında, her Aşura gününde, Kerbela çölünde katledilen Hz. Hüseyin ve çocuklarının, yeğenlerinin ve yarenlerinin yasını tutma, matemini yaşama noktasında Müslümanların büyük bir çoğunluğunun ilgisiz, alakasız, umursamaz ve vurdumduymaz tavırlarının ana sebebi bu sözüm ona "içtihatlar", yanlı ve yanlış bilgilendirmelerdir.
"Ey iman edenler! Benim de düşmanım sizin de düşmanınız olan kimseleri dostlar edinmeyin…" (Mümtehine: 1) şeklindeki İlahi tembihi kulağımıza küpe yaparak, Firavun ile Hz. Musa arasındaki mücadeleyi okurken gönlümüz haliyle Musa'dan yana düşer, Nemrut ile Hz. İbrahim arasındaki mücadeleyi Kur'an'dan takip ederken elbette kalbimiz Hz. İbrahim'den yana düşer, Salih Peygamberin inkarcı ve isyancı kavmi ile mücadelesini okurken, gönlümüz 'dokuzlu çete' tarafından öldürülen "Allah'ın devesinden" yana düşer, fakat Kerbela vahşeti noktasında her nasılsa, her nasıl olmuşsa, nasıl oluşturulmuşsa Müslümanların büyük çoğunluğunun gönlü Yezidgillerden yana düşüyor.
Bu hayatın bir daha tekrarı olsaydı eğer; bu sefer yanlış yaptık, yanlış düşündük, yanlış adamlarla beraber olduk ama bir daha ki gelişte yolumu ve yol arkadaşlarımı ve dahi gönüldaşlarımı daha dikkatli seçerim derdik.
Kesinkes biliyoruz ki bu hayatın bir daha tekrarı yok ama öte dünyada devamı var.
Yine kesinkes biliyoruz ki öte dünyada devam edecek hayatın şeklini, rengini, sefasını ya da cefasını, rahatlığını ya da sıkıntısını, ödüllerini ya da azabını burada yaşadığımız hayat belirleyecek.
Kesinkes biliyor ve de inanıyoruz ki, önümüzde şöyle manzaraların yaşanacağı bir gün var:
"O gün, zalim kimse ellerini ısırıp: "Keşke Peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene; keşke falancayı dost edinmeseydim. And olsun ki beni, bana gelen Kuran'dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor" der." (Furkan: 27-29).
Aradan geçen on dört asır içinde gelip-geçenler bu noktada bir muhasebe yaptılar mı yapmadılar mı bilemiyoruz, ama bize intikal eden bilgi mirasına bakılırsa ciddi bir muhasebe yapmamışlar.
"Böyle gelmiş ama böyle gitmez" tavrını sergileyerek, "ama, fakat, ancak" demeden Kerbela matemine iştirak ederek gönlümüzde 'Hüseyni' sevdaların yeşermesini sağlayalım.
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024