Millet olarak bazen çok faydalı, bazen de sonumuzu hazırlayan önemli bir özelliğimiz var: Sevdiğimize sahip çıkmak, körü körüne bağlanmak.Duygularımız her zaman ön planda, ölçüler ve tefekkür hep ikinci planda kalıyor.Bu özelliğimizle, gerçekten vatan ve milletini seven gerçek liderlerin peşinde gittiğimiz zaman harikalar ortaya koymuşuz, destanlar yazmışız, bütün dünyaya parmak ısırtmışız. Gerçek liderine kavuştuğu zaman sınır tanımayan, her türlü engelleri aşan bir millet olmuşuz ve tarihte bu yönümüzü hep adalet, sevgi, hak ve hukuk için kullanmışız.Fakat bu duygusal yönümüzü keşfeden düşmanlarımız, çok kısa bir zamanda bizleri yıkmasını da bilmiştir.Neticede bizler 16 Türk devleti kurmayı başarabilmişiz, ama çoğunlukla bu yönümüzden dolayı 15'i, içlerinde imparatorluklar da olsa tarihte kalmıştır.Bugünün global güçleri de maalesef bu yönümüzü iyi bilmektedir. Bununla alakalı yıllarca çok önemli bilimsel araştırmalar yapmışlar ve hala yapmaktadırlar. Geliştirdikleri sömürü politikaları, Türk milletinin kendine gelmemesi, tek ve gerçek bir liderin etrafında toplanmaması üzerine kurgulanmıştır. Bunun üzerine milletimizin bütün eğilimlerini hesap etmişler ve o eğilimlere göre kendilerinin de kontrol edebileceği sahte liderler önümüze koymuşlardır.Böyle yaparak milletimizin içerisinde gruplaşmalar gündeme getirmişler ve milletimizin duygularından ve bağlılığından kaynaklanan gücünü, kendi içlerinde, birbirlerine harcamalarını sağlamışlardır.Bu arada gerçekleri görüp de milleti ayıktırmak isteyenlerin de önüne her türlü engellemeler konulmuş, global güçlerin yerli sözcülüğünü yapan basın ve sözde akademisyenlerle de ortalık yorum ve gündem karmaşasına sokularak, bu ülkenin gerçek sahiplerinin sesi kısılmak istenmiştir.Mesleğimiz gereği halkımızla sık sık sohbet eder, durum değerlendirmesi yaparız. 2-3 yıl önce vatandaşımıza "durum nasıl" diye sorduğumuzda, gayet iyi olduğunu, memnun olduklarını söylüyorlardı. Bizler de, "ama borçlar büyüyor, tüketim daralıyor, enflasyon ifade edildiği gibi değil. IMF politikaları değil, milli bir model lazım. Kıbrıs elden gidiyor, AB bizi Sevr'den de öteye getirmek istiyor, misyonerler cirit atıyor?" gibi ekonomide, iç ve dış politikada görebildiğimiz gerçekleri söylediğimizde, "Yok canım, siz yanlış söylüyorsunuz, durum anlattığınız gibi değil" diyorlardı.Peki, okudukları, düşündükleri, yorumladıkları için mi böyle söylüyorlardı? Hayır. Destekledikleri siyasi düşünce bunu telkin ediyordu, onlar da hiç düşünmeden böyle cevap veriyorlardı. Hatta delil ortaya koysanız bile itibar etmiyorlardı.Lidere bağlılık isabetli olduğunda güzel bir özellik, ama burada insanımızın gerçekleri göremeyecek kadar kör olmasına neden oluyordu.Tabii, gerçekler ayan beyan ortaya çıkmaya başlayınca, başlangıçtaki uyuşturucunun etkisi azaldıkça, batırılan çuvaldızın acısı hissedildikçe insanımız uyanmaya başladı. Çünkü düşman isot tarlasına girmişti. Yeri gelmişken, İsot Urfa'nın meşhur acı biberidir. Bu konuda şöyle bir fıkra anlatılır:Kurtuluş savaşı sırasında Şanlıurfalı bir vatandaşımıza "düşman Maraş'a girdi" dediklerinde pek oralı olmamış, düşman yaklaşıyor dediklerinde yine pek oralı olmamış, düşman Urfa'ya girdi dediklerinde yine kımıldamamış, düşman isot tarlana girdi dediklerinde kazmasını küreğini kapıp savaşmak için koşmuş.İşte son 1 yıldır, düşman, tekstilcinin, çiftçinin, memurun, işçinin, emeklinin, bakkalın kısaca emek ve üretimle, anlının akıyla para kazanan bütün vatandaşlarımızın isot tarlasına girdi, feryatlar yükselmeye başladı, vatandaş hesap sormaya başladı.Milletimizin bu duygusal yönünü hesaba katarak senaryolar hazırlayanlar, bir şeyi ihmal ettikleri çok açık. Kapitalist anlayışla sundukları modellerin tamamı sadece belirli bir azınlığı memnun edebilir, geri kalan çoğunluğun ise haksızlığa uğramasına sebep olur. Bizim milletimiz duygusal olduğu kadar kanaatkardır da. Sabreder, "Allah Devletimize ve milletimize zeval vermesin" der, bekler, bekler? Fakat dayanamayacak noktaya gelince, işte o zaman kendinin ve liderinin farkına varır.İşte o zaman o hayal perdesi aralanır, gerçekler seyredilmeye başlanır. Milletimiz kendisini yıllarca bu yanlışa iten padişah da olsa affetmez ve dönüp arkasına da bakmaz. Sevgisini ve bağlılığını hak eden liderini bir refleks olarak ortaya koyar. Kurtuluş Savaşı bunun en önemli ispatıdır.Böyle bir dönemde Türk milletini kandırmak imkansızdır. Artık o gerçeklerin farkındadır ve kimin dost kimin düşman olduğunun bilincindedir.İşte böyle bir anda, sağlam ölçülerini ve liderlerini kaybetmediği müddetçe milletimiz bütün dünyanın ümit kaynağıdır, yoksulların ve mazlumların yanındadır ve koruyucusudur, zalimlere ise dünya artık dardır, inlerine geri dönerler ve yeni senaryolar üretmeye devam ederler.Şunu unutmayalım, karanlık, gece güçlüdür, güneş çıktı mı karanlıktan eser kalmaz, tekrar geceyi bekler. Karanlık güneş olmadığı zaman vardır, yani esasen baskın olan güneştir.Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle "Hak gelince batıl zail olur".Artık karanlığın son demleridir. Yakın bir gelecek güneşi hasretle beklemektedir.Çanakkale Savaşı'nda 270 kiloluk top mermisini tek başına kaldırıp, İngiliz zırhlısını bacasından vurup savaşın sonunu getiren Seyit Onbaşı, savaştan sonra aynı mermiyi kaldıramayınca, "Bana o zamanki gibi tek bir gönülle dua eden milleti gösterin yine kaldırırım" diyerek gücünün arkasındaki sırrı ortaya koyar.Evet. Şimdi eller yine havada, o duaları eden analar, yarlar, yarenler yine tek bir gönülle milletimizin ve mazlumların selameti için dua etmeye başladı.Dedik ya, milletimiz duygusal bir özelliğe sahip, bundan sonrasını, bu millet üzerinde yanlış hesapları olanlar düşünsün.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Bakan Şimşek’e göre sıkıntılar geride kalmış! / 27.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024