Yaz aylarını yaşadığımız bu günlerde, gurbetçilerimiz tatillerini geçirmek üzere memleketlerine geliyorlar. Yıllardır Almanya'da çalışan bir dostumuz da aynı gaye ile Türkiye'ye gelmiş ve sohbet etme imkanı bulmuştuk.
Oturup hasret giderdik. Hal-hatır sorunca, Almanya'daki okullarda yeni başlayan bir uygulamayı anlattı.
Alman hükümetinin yeni başlattığı bu uygulama din dersleriyle ilgili. Buna göre Alman okullarında okuyan Türk öğrencileri şu ana kadar haftada 2 veya 4 saat Türk öğretmenleri tarafından çeşitli dersler alıyorlarmış. Bu dersler içinde din dersi de yer alıyormuş.
Bundan sonra başlayacak olan uygulamaya göre artık bu dersler Müslüman olmuş Alman öğretmenler tarafından verilecekmiş. Bu şart sağlanamazsa derslerin kaldırılması söz konusu imiş.
Dostumuz son derece endişeli bir hâl ile anlattığı bu uygulamaya maruz tutulacak 3 çocuğunun dinî ve milli kimliğini nasıl koruyacağını kara kara düşünüyordu. Zira bahsi geçen bu Alman öğretmenlerin telkin edeceği dinî bilgilerin temelini oluşturan diyalog mantığı ile bu çocukların zaten kendi dinî ve milli kimlikleriyle başbaşa olamamanın da etkisiyle çok farklı bir din anlayışına sahip olmalarının yolunun tamamen açılacağı endişesini taşıyordu.
Alman yönetiminin Türk insanını asimile etme yolundaki bu önemli adımı gerçekten de çok dikkat çekici bir yöntem.
Bununla da kalmamış Alman hükümeti, diğer bir yöntemle Türk insanını dünyaya gözünü açar açmaz bir çembere alma gayretinde bulunuyor.
Bu uygulamayla Türk vatandaşının her yeni doğan çocuğuna aynı gün bir Alman vatandaşlığı hüviyet cüzdanı vermek suretiyle bu çocuğu kendi vatandaşlığına transfer etme durumu sözkonusu imiş.
Kendi genç nüfusunu kaybetme noktasına gelmiş olan Alman hükümeti böyle bir yöntemle hem Türk kimliğini yok etme yolunda bir çalışmaya destek vermiş olacak, hem de sahip olmadığı genç nüfusu artırma yoluna gidecek.
Dinlerarası diyalogun misyon faaliyetleriyle İslam ülkelerinin ve Müslüman halkların iman ve itikatları konusunda kafası bulanmış insanlarını kilisenin kurtarıcı (!) eline teslim edebilme gayretleri olduğunu çok iyi bilen gurbetçilerimiz durumdan son derece rahatsızlar.
Çocuklarının üç büyük dinin (!) gereklerini öğrenecek olmalarından, bu üç büyük dinin herhangi birine mensup olan insanın kurtuluşa ereceği inancının zorlanacağından, bunun neticesinde Müslüman olmanın ne gereği var sorusuyla karşı karşıya kalacaklarından çok korkuyorlar. Bu vahim neticenin önüne geçilmesini istiyorlar.
Biz de Türkiye'den bahisle bu diyalog çalışmalarına ve sonuçlarına acı şekilde şahit olduğumuzu anlattık. Ve şöyle dedik:
4-5 yıl önce kiliselerde bir tek Türk bile bulmak mümkün değilken, bugün diyalog faaliyetlerinin neticesi buralar binlerce Türkle dolup taşmaktadır. Televizyon programlarında "Hıristiyan olmaktan korkmayalım" diyen ve adına İslamcı yazar denilen zevat var oldukça maalesef bu sayı daha da artacaktır.
Bu sürece dur diyecek, dinî ve milli hassasiyetleri muhafaza eden bir siyasi iradeye acilen ihtiyaç vardır.
Oturup hasret giderdik. Hal-hatır sorunca, Almanya'daki okullarda yeni başlayan bir uygulamayı anlattı.
Alman hükümetinin yeni başlattığı bu uygulama din dersleriyle ilgili. Buna göre Alman okullarında okuyan Türk öğrencileri şu ana kadar haftada 2 veya 4 saat Türk öğretmenleri tarafından çeşitli dersler alıyorlarmış. Bu dersler içinde din dersi de yer alıyormuş.
Bundan sonra başlayacak olan uygulamaya göre artık bu dersler Müslüman olmuş Alman öğretmenler tarafından verilecekmiş. Bu şart sağlanamazsa derslerin kaldırılması söz konusu imiş.
Dostumuz son derece endişeli bir hâl ile anlattığı bu uygulamaya maruz tutulacak 3 çocuğunun dinî ve milli kimliğini nasıl koruyacağını kara kara düşünüyordu. Zira bahsi geçen bu Alman öğretmenlerin telkin edeceği dinî bilgilerin temelini oluşturan diyalog mantığı ile bu çocukların zaten kendi dinî ve milli kimlikleriyle başbaşa olamamanın da etkisiyle çok farklı bir din anlayışına sahip olmalarının yolunun tamamen açılacağı endişesini taşıyordu.
Alman yönetiminin Türk insanını asimile etme yolundaki bu önemli adımı gerçekten de çok dikkat çekici bir yöntem.
Bununla da kalmamış Alman hükümeti, diğer bir yöntemle Türk insanını dünyaya gözünü açar açmaz bir çembere alma gayretinde bulunuyor.
Bu uygulamayla Türk vatandaşının her yeni doğan çocuğuna aynı gün bir Alman vatandaşlığı hüviyet cüzdanı vermek suretiyle bu çocuğu kendi vatandaşlığına transfer etme durumu sözkonusu imiş.
Kendi genç nüfusunu kaybetme noktasına gelmiş olan Alman hükümeti böyle bir yöntemle hem Türk kimliğini yok etme yolunda bir çalışmaya destek vermiş olacak, hem de sahip olmadığı genç nüfusu artırma yoluna gidecek.
Dinlerarası diyalogun misyon faaliyetleriyle İslam ülkelerinin ve Müslüman halkların iman ve itikatları konusunda kafası bulanmış insanlarını kilisenin kurtarıcı (!) eline teslim edebilme gayretleri olduğunu çok iyi bilen gurbetçilerimiz durumdan son derece rahatsızlar.
Çocuklarının üç büyük dinin (!) gereklerini öğrenecek olmalarından, bu üç büyük dinin herhangi birine mensup olan insanın kurtuluşa ereceği inancının zorlanacağından, bunun neticesinde Müslüman olmanın ne gereği var sorusuyla karşı karşıya kalacaklarından çok korkuyorlar. Bu vahim neticenin önüne geçilmesini istiyorlar.
Biz de Türkiye'den bahisle bu diyalog çalışmalarına ve sonuçlarına acı şekilde şahit olduğumuzu anlattık. Ve şöyle dedik:
4-5 yıl önce kiliselerde bir tek Türk bile bulmak mümkün değilken, bugün diyalog faaliyetlerinin neticesi buralar binlerce Türkle dolup taşmaktadır. Televizyon programlarında "Hıristiyan olmaktan korkmayalım" diyen ve adına İslamcı yazar denilen zevat var oldukça maalesef bu sayı daha da artacaktır.
Bu sürece dur diyecek, dinî ve milli hassasiyetleri muhafaza eden bir siyasi iradeye acilen ihtiyaç vardır.
Ali Haydar Aktaş / diğer yazıları
- IMF'nin kurban listesi / 05.11.2002
- Misyonerler, yarınlarımızı karartıyor / 02.11.2002
- Türkler geliyor / 31.10.2002
- ABD, yeni bir mâsum katliamına hazırlanıyor / 21.10.2002
- Vatandaş, BTP gerçeğinin farkında / 18.10.2002
- Milletin geleceğini düşünen tek parti BTP / 16.10.2002
- Milletin başına 'Baş' geliyor / 11.10.2002
- Batı'nın sömürge anlayışında dinin fonksiyonu / 28.09.2002
- Bağımsızlıkbir milletin vazgeçilmezidir / 26.09.2002
- Milli ekonomi şart / 20.09.2002
- Misyonerler, yarınlarımızı karartıyor / 02.11.2002
- Türkler geliyor / 31.10.2002
- ABD, yeni bir mâsum katliamına hazırlanıyor / 21.10.2002
- Vatandaş, BTP gerçeğinin farkında / 18.10.2002
- Milletin geleceğini düşünen tek parti BTP / 16.10.2002
- Milletin başına 'Baş' geliyor / 11.10.2002
- Batı'nın sömürge anlayışında dinin fonksiyonu / 28.09.2002
- Bağımsızlıkbir milletin vazgeçilmezidir / 26.09.2002
- Milli ekonomi şart / 20.09.2002