Hiçbir ferdimiz, AB'nin oyununa gelmemeli

AB Komisyonu'nun hazırladığı 2010 Türkiye İlerleme Raporu'nu değerlendirmeye devam ediyoruz.Raporda, siyaset, eğitim ve kamu hizmetlerinde Türkçe dışındaki dillerin kullanılmasında kısıtlamaların devam etmesine eleştiri yapılıyor.Peki, İngiltere'de nasıl yapılıyor? İngiltere'de kamu hizmetlerinde Almanca mı kullanılıyor? Ya da Almanya'nın kamu hizmetlerinde İngilizce mi kullanılıyor?Siz hiç Fransa'da, Almanca propaganda yapan bir Fransız siyasetçi gördünüz mü?Yani AB, kendi ülkelerinin asla uygulamadığı bir hususu bize baskı olarak dayatıyor.AB eleştirmeye devam ediyor ve "demokratik açılım"da sınırlı ilerleme sağlandığını belirtiyor. Peki, AB demokratik açılım derken neyi kastediyor? Tabii ki azınlık tanımlarının etnik temele göre yapılmasını, Türkiye'nin federasyonlara bölünmesini vs.AB esasen Sevr'in maddelerini bize dayatıyor.Yani AB'nin hedeflediği şey milletimize demokratik haklarını kazandırmak falan değil.Eğer milletimize gerçekten demokratik bir açılım yapılacaksa, bu, her bir vatandaşımıza, ayrım yapmadan, iş ve aş bulma şeklinde olmalıdır.AB'nin sözde demokratik açılımında vatandaşa iş yok, aş yok, tarım köylüsüne, hayvancısına, esnafına, sanayicisine destek yok, vatandaşın cebine para koymak yok?Onlar etnik unsurların ön plana çıkıp, vatandaşların devlete isyan etmesini teşvik ediyor.Şu gerçeği de önemle belirtmeliyiz ki, gerçek demokratik açılım ancak Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Beyin ortaya koyduğu Sosyal Devlet-Milli Devlet teziyle mümkün olabilir.Bu tezde ifade edilen sadece Vatandaşlık Maaşı projesi bile Türkiye'deki terör de dahil birçok problemi kökünden temizler.Tezin tamamını okuduğunuzda göreceksiniz ki, hiçbir kesim dışarıda bırakılmıyor, herkese, her kesime bir proje ve çözüm var. Üstelik model bölünüp parçalanmayı değil, birlik ve beraberliği teşvik ediyor.   AB raporunda gayrimüslim toplulukların ve Alevilerin hiçbir baskı altında kalmadan dini faaliyetlerini sürdürebilmelerine imkan verecek yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğu kaydediliyor.Dikkat ederseniz AB, gayrimüslimlerle Alevileri aynı kefeye koyuyor. Halbuki Aleviler bu ülkenin temel kurucularındandır ve asli unsurlarındadır.AB'nin Alevi vatandaşlarımızı azınlık gösterme gayretleri yıllardan beri vardır. Fakat Alevi vatandaşlarımız bu oyuna asla gelmemektedir.Alevi vatandaşlarımıza gerçek manada ve samimi bir niyetle sahip çıkan yine Prof. Dr. Haydar Baş olmuştur. Sayın Baş, iktidarları döneminde Alevi kardeşlerimizin ilkokuldan üniversiteye kadar "Ehli Beyt" eğitiminin sağlanacağını ifade etmektedir. Prof. Dr. Baş, cemevlerinin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını da talep etmektedir.  Kendisi de bir Ehli Beyt aşığı olan ve hayatı ve eserleri de bu noktada örnek olan Haydar Baş, AB'nin Alevilere yaklaşımının maksatlı olduğunun da altını çizmektedir. Bu manada Türk milleti olarak AB hangimize el atıyorsa bilmeliyiz ki kendi çıkarları içindir. AB'nin Türkiye üzerindeki temel hedefini Almanya eski Başbakanı Helmut Kohl şu sözlerle ifade etmektedir:"Türkiye o kadar önemlidir ki Türklere bırakılmayacak kadar"Lütfen aklımızı başımıza alalım.