İmam Ali (a.s) evinden zorla çıkarılmış ve biat için zorlanıyordu. Bütün bu olaylar yaşanırken Hz. Fâtımâ, İmam Ali'nin arkasından evinden çıkmış Haşimî kadınlarla beraber Resulüllah'ın mescidine gelmişti. Hasan ve Hüseyin de yanındaydı. Oradakilere şöyle dedi: "Amcamın oğlunu serbest bırakın. Bırakın kocamı. Allah'a yemin ederim ki, saçlarımı dağıtır, Babamın gömleğini başımın üzerine koyar ve size beddua ederim. Hiç kuşkusuz Sâlih Peygamber'in devesi Allah katında, Benden, O'nun yavrusu da çocuklarımdan daha değerli değildir." Dedikten sonra Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.)'ın ellerinden tutarak Resulüllah (s.a.v.)'in kabrine doğru hareket etti. Hz. Ali, durumun çok tehlikeli olduğunu gördü. Selman'a Fâtımâ'yı (a.s.) bu işten vazgeçirmesini söyledi. Fâtımâ (a.s.), Hz. Ali (a.s.)'ın emrini duyunca; "O emrettiği için itaat ediyorum ve sabredeceğim" dedi.Peygamber Efendimizin gözünün nuru, kadınların efendisi Hz. Fatıma (a.s) annemiz bir çok konuşmasında Sakife'de yaşanan vahamete değinmiş, ortaya çıkan durumun vahametine değinmiştir?Hz. Fatıma (a.s) bir konuşmasında; "Daha Peygamberin (s.a.v.) naşını kabre koymamıştık. 'Fitne çıkmasından korkuyoruz', diyerek, bu işleri kaşla göz arasında kotardınız. Peygamberin (s.a.v.) sünnetini işlevsiz hâle getirme amacına yönelik vesveselerine kapıldınız. Köpük içiyoruz diyorsunuz ama sütü de içip bitirdiniz. (Beytü'lmal'ı dilediğiniz gibi harcıyorsunuz anlamındadır.)Peygamberin (s.a.v.) Ehli Beyt'ine ve çocuklarına zarar vermek için türlü dolaplar çeviriyorsunuz, gizli saklı planlar kuruyorsunuz." Hz. Fatıma'nın (a.s), mescide giderek, kalabalık bir topluluğun içinde Hz. Ebu Bekir ve Ömer'e hitaben;"Başkasının devesini damgaladınız. (Sizin malınız olmayan hilafeti gasp ettiniz) onu sizin olmayan bir çeşmenin başına getirdiniz. Ahdinizden (Gadri Hum'daki biatinizden) uzun bir zaman geçmemişti." Yaptığı konuşma herkesin iyi düşünmesini gerektirir. Hz. Fâtımâ (a.s) Babasından (H.z Peygamberden) sonra çok büyük acılar, üzüntüler çekmişti. Zaten Efendimizden 2 ay sonrada Hz. Fatıma ebediyete göç etti. Ölümü neticelenen hastalığı sırasında Kendisini ziyarete gelen Muhacir ve Ensar'ın kadınlarına yaptığı konuşmada da Ehli Beyt'in seçilmişliğini, Hz. Ali'nin üstünlüğünü ve Ehli Beyt'e yapılan zulmü ve de neticelerini haber vermişti; "Allah'a and olsun ki, dünyanızı sevmediğim, erkeklerinize darıldığım halde sabahladım. Onları denedikten sonra uzağa attım. Sınadıktan sonra gevşeklik, başı taşa vurmak, mızrağın çatlaması, görüşlerin bozulması ve isteklerin sapması ne de kötüdür! Allah, onlara gazaplandı. Ve onlar azapta ebedi kalacaklardır. Çaresizlikten onun (Fedek ve hilafetin) yularını onlara taktım, onu onlara yükledim, baskınını da onlara yaptım (yani diyeceğimi dedim.) Zâlim kavim hayır görmesin, neticesiz kalsın, rahmetten uzak olsun. Yazıklar olsun onlara! Onu (hilafeti), risalet kökünden (merkezinden), nübüvvet ve delalet temelinden, Ruh'ül Emin'in (Cebrail'in) indiği evden, din ve dünya işlerinde âlim olanın elinden çıkardılar. "Bilin ki bu büyük ve apaçık bir hüsrandır." Ali'den intikam almalarının sebebi ne idi? Allah'a and olsun ki, O'nun kılıcının kimseyi tanımamasından, ölüme imtina etmemesinden, düşmanları çiğnemesinden, kılıcının darbesinden ve Allah rızası için olan öfkesinden dolayı O'ndan intikam aldılar. Allah'a and olsun ki, eğer yoldan çekilseydiler (mâni olmasaydılar), Resulüllah'ın Ali'ye bıraktığı yulardan (önderlikten) ve onu kabul etmekten vazgeçselerdi, onu (hilafet devesinin ipini) Ali'ye bıraksalardı, bu deve onları doğru yola götürürdü, kimseyi yaralamazdı, yürümesi ağırlaşmazdı, binicisi yorulmazdı, onları hazmettirici ve kandırıcı temiz bir su kaynağına götürürdü, yanları suyu bulandırmazdı, onları doyurup geri getirirdi. Ali onlara gizlide ve açıkta nasihat etti. Hilafete ulaşsaydı zenginlikten çok süslenmezdi (Beyt'ülMal'dan kendisi için bir şey istemezdi). Susuzluğunu ve açlığını gidereceği az bir miktar hariç dünya malından bir şey toplamazdı. O zaman kimin zâhid, kimin dünyaya haris olduğu, kimin doğru konuşan, kimin de yalancı olduğu ortaya çıkmış olacaktı. 'Eğer halk inansalardı, korkup sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem gökten, hem de yerden bolluklar (bereketler) açardık, ancak onlar yalanladılar, biz de onları kazandıkları şeylerden dolayı cezalandıracağız' (Araf 96) 'Bunlardan zulmetmiş olanlara da, kazanmakta oldukları kötülükler isabet edecektir. Ve onlar (Allah'ı) aciz bırakabilecek de değillerdir." (Nahl, 46)(Kaynak ve geniş bilgi bkz. Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali eseri)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Gereğini yapmanız için daha kaç bin Müslümanın ölmesi lazım? / 27.08.2025
- ‘Terörsüz Türkiye’ komisyonu ilk görevini tamamladı / 25.08.2025
- Filistin’den, Erdoğan’a 3 mektup / 24.08.2025
- Adaletin batsın dünya / 23.08.2025
- Gazze’de ‘Şükür Namazı’ ne zaman? / 22.08.2025
- 17 Ağustos’u hepsi unuttu / 20.08.2025
- Hünkar’ın huzurunda büyük terbiyesizlik / 19.08.2025
- Kuran’ı hayatımızdan çıkardık / 18.08.2025
- AKP’nin derin Bartholomos sessizliği -2- / 17.08.2025
- AKP’nin derin Bartholomeos sessizliği -1- / 16.08.2025
- ‘Terörsüz Türkiye’ komisyonu ilk görevini tamamladı / 25.08.2025
- Filistin’den, Erdoğan’a 3 mektup / 24.08.2025
- Adaletin batsın dünya / 23.08.2025
- Gazze’de ‘Şükür Namazı’ ne zaman? / 22.08.2025
- 17 Ağustos’u hepsi unuttu / 20.08.2025
- Hünkar’ın huzurunda büyük terbiyesizlik / 19.08.2025
- Kuran’ı hayatımızdan çıkardık / 18.08.2025
- AKP’nin derin Bartholomos sessizliği -2- / 17.08.2025
- AKP’nin derin Bartholomeos sessizliği -1- / 16.08.2025