Filmde 4 halife olmamasını eleştirenlere verilecek tek cevap keşke filmi izleseydiniz, olurdu galiba. Peygamber (s.a.v.)'in çocukluk çağını anlatan bir filmde 4 halifeden bahsetme imkânı nasıl olsun ki?
Yıllardır ülkemizde uygulanan; Peygamber (s.a.v.)'i devre dışı bırakan Dinlerarası Diyalog fitnesine karşı çıkmayan, bu konuda tek kelime etmeyen ve domuz etini, zinayı serbest bırakanları bırakın eleştirmeyi destekleyen adamların bugün bir anda Peygamber ve din sevdalısı kesilip 'Film Şia filmi sakın gitmeyin' demeleri münafıklık dalında Oscar'a aday olsa gerek.
Filmde mezhep çatışmasına sebep olacak, Sünni camiayı üzecek, Sünni değerlere zarar verecek hiçbir söz ve görüntü yok. Hatta bu konuda Majid Majidi'nin Sünni ekseni önde tuttuğunu söyleyebiliriz. Öyle ki; ülkemizde Şia filmi diye eleştirilen film İran'da Sünni filmi diye eleştirilmektedir. Mezhepçi iki anlayışı da reddederek "yiğidi öldür hakkını ver" atasözünü mezhepçilik yapanlara hatırlatıyoruz.
Bir filmi beğenirsiniz beğenmezsiniz, kimseyi bundan dolayı yargılamak haddimize değildir. Ancak İslamafobi'yi yenmek için, Peygamber (s.a.v.)'i sevdirmek için ortaya konan bir hizmeti mezhepsel taassup gözlüğü ile eleştirmek kabul edilecek, saygı duyulacak bir şey değildir.
Cuma hutbelerinde "Müslümanlar kardeştir" diyen Diyanet'in bir filmde nasıl mezhepsel taassuba girerek Müslümanlar kardeştir ilahî emrini çiğnediğini görmek çok üzücü. Ülkemizde yıllarca Dinlerarası Diyalog çalışmalarıyla dinimizin içinin boşaltılmasına, gençlerimizin Hıristiyan yapılmasına ses çıkarmayan Diyanet'in bir filme karşı çıkması ahir zaman alametlerinin gerçekleştiğine ne güzel örnek.
Ülkemizde milyonlarca insanın izleyeceği, salonların tıka basa dolacağı bir filmi haksız eleştiri ve fitnelerle insanları soğutarak izletmediler. Salonlar boş kaldı, insanlar bu güzel filmden mahrum bırakıldı. Maalesef en acısı filmi eleştirenlerin büyük çoğunluğunun yaptığı eleştirilerden filmi izlemedikleri anlaşıldı. Bu cehalet ülkenin fotoğrafını ne güzel gösteriyor aslında.
Peygamber (s.a.v.)'i anlatan seminerler, kutlu doğum programlarında Efendimiz (s.a.v.)'i anlatan slaytlarda kullanılan görüntülerin gül fotoğrafları veya çağrı filminden sahneler olduğu düşünüldüğünde Alemlerin Efendisi (s.a.v.)'i anlatmakta ne kadar geri kaldığımız ortadadır. Bu gerçek gün yüzü gibi ortadayken büyük bir emek ve maliyetle ortaya koyulan filmi acımasızca ve cahilce eleştirmek demek; biz gül fotoğrafları ile Peygamber'i anlatırız fazlasına girmeyin demektir.
Batı Dünyası'nın olağanüstü bütçeli filmler, çizgi film ve animasyonlarla inancını empoze etmesine karşılık İslam âleminde bu yönde hizmet çabasının önüne geçecek eleştirilerden daha büyük fitne olur mu?
Çağrı filminin ilk çıktığı yıllarda pek çok ülkede yasaklandığını, filmi çekenlerin dinden çıkmakla itham edildiklerini bugün Hz. Muhammed filmine getirilen eleştirilerle birlikte düşündüğümüzde 40 yıldır İslam dünyasında bazı hastalıkların tedavi edilemediğini üzülerek görüyoruz.
İslâm'ı ve Âlemlerin Sultanı (s.a.v.)'i anlatmanın ne kadar zor ve riskli olduğunu biliyoruz. Bu zor süreçte Müslümanlar birbirine omuz vermeli, karalamak için değil yol göstermek için eleştirmeli ve eleştirilecek hususları düşmanca değil kardeşçe ifade etmelidirler. Taşlaşmış gönüllerimizi yumuşatacak, gözlerimizin yaşıyla kalbimizin pasını, kirini akıtacak bu güzel filme vizyondan kalkmadan cümbür cemaat gidip izlemenizi tavsiye ediyorum. Allah en kısa sürede daha güzel filmlerle Nebevî mesajın tüm dünyaya yayılmasını nasip etsin.
Selam ve dua ile?
Yıllardır ülkemizde uygulanan; Peygamber (s.a.v.)'i devre dışı bırakan Dinlerarası Diyalog fitnesine karşı çıkmayan, bu konuda tek kelime etmeyen ve domuz etini, zinayı serbest bırakanları bırakın eleştirmeyi destekleyen adamların bugün bir anda Peygamber ve din sevdalısı kesilip 'Film Şia filmi sakın gitmeyin' demeleri münafıklık dalında Oscar'a aday olsa gerek.
Filmde mezhep çatışmasına sebep olacak, Sünni camiayı üzecek, Sünni değerlere zarar verecek hiçbir söz ve görüntü yok. Hatta bu konuda Majid Majidi'nin Sünni ekseni önde tuttuğunu söyleyebiliriz. Öyle ki; ülkemizde Şia filmi diye eleştirilen film İran'da Sünni filmi diye eleştirilmektedir. Mezhepçi iki anlayışı da reddederek "yiğidi öldür hakkını ver" atasözünü mezhepçilik yapanlara hatırlatıyoruz.
Bir filmi beğenirsiniz beğenmezsiniz, kimseyi bundan dolayı yargılamak haddimize değildir. Ancak İslamafobi'yi yenmek için, Peygamber (s.a.v.)'i sevdirmek için ortaya konan bir hizmeti mezhepsel taassup gözlüğü ile eleştirmek kabul edilecek, saygı duyulacak bir şey değildir.
Cuma hutbelerinde "Müslümanlar kardeştir" diyen Diyanet'in bir filmde nasıl mezhepsel taassuba girerek Müslümanlar kardeştir ilahî emrini çiğnediğini görmek çok üzücü. Ülkemizde yıllarca Dinlerarası Diyalog çalışmalarıyla dinimizin içinin boşaltılmasına, gençlerimizin Hıristiyan yapılmasına ses çıkarmayan Diyanet'in bir filme karşı çıkması ahir zaman alametlerinin gerçekleştiğine ne güzel örnek.
Ülkemizde milyonlarca insanın izleyeceği, salonların tıka basa dolacağı bir filmi haksız eleştiri ve fitnelerle insanları soğutarak izletmediler. Salonlar boş kaldı, insanlar bu güzel filmden mahrum bırakıldı. Maalesef en acısı filmi eleştirenlerin büyük çoğunluğunun yaptığı eleştirilerden filmi izlemedikleri anlaşıldı. Bu cehalet ülkenin fotoğrafını ne güzel gösteriyor aslında.
Peygamber (s.a.v.)'i anlatan seminerler, kutlu doğum programlarında Efendimiz (s.a.v.)'i anlatan slaytlarda kullanılan görüntülerin gül fotoğrafları veya çağrı filminden sahneler olduğu düşünüldüğünde Alemlerin Efendisi (s.a.v.)'i anlatmakta ne kadar geri kaldığımız ortadadır. Bu gerçek gün yüzü gibi ortadayken büyük bir emek ve maliyetle ortaya koyulan filmi acımasızca ve cahilce eleştirmek demek; biz gül fotoğrafları ile Peygamber'i anlatırız fazlasına girmeyin demektir.
Batı Dünyası'nın olağanüstü bütçeli filmler, çizgi film ve animasyonlarla inancını empoze etmesine karşılık İslam âleminde bu yönde hizmet çabasının önüne geçecek eleştirilerden daha büyük fitne olur mu?
Çağrı filminin ilk çıktığı yıllarda pek çok ülkede yasaklandığını, filmi çekenlerin dinden çıkmakla itham edildiklerini bugün Hz. Muhammed filmine getirilen eleştirilerle birlikte düşündüğümüzde 40 yıldır İslam dünyasında bazı hastalıkların tedavi edilemediğini üzülerek görüyoruz.
İslâm'ı ve Âlemlerin Sultanı (s.a.v.)'i anlatmanın ne kadar zor ve riskli olduğunu biliyoruz. Bu zor süreçte Müslümanlar birbirine omuz vermeli, karalamak için değil yol göstermek için eleştirmeli ve eleştirilecek hususları düşmanca değil kardeşçe ifade etmelidirler. Taşlaşmış gönüllerimizi yumuşatacak, gözlerimizin yaşıyla kalbimizin pasını, kirini akıtacak bu güzel filme vizyondan kalkmadan cümbür cemaat gidip izlemenizi tavsiye ediyorum. Allah en kısa sürede daha güzel filmlerle Nebevî mesajın tüm dünyaya yayılmasını nasip etsin.
Selam ve dua ile?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Fatih Akburak / diğer yazıları
- Derbi beraberlik kokuyor / 21.03.2021
- Kasket düştü sirtaki göründü / 01.03.2021
- Benim defansım senin defansını yener / 20.02.2021
- Kıran kırana derbi / 01.12.2020
- Hakem tartışmaları gölgesinde derbi / 29.11.2020
- Hakem tartışmaları gölgesinde derbi / 28.11.2020
- Hz. Muhammed filmi-II / 18.11.2016
- Hz. Muhammed filmi-I / 17.11.2016
- Çanakkale geçilmez Atatürk silinmez! / 19.03.2015
- Soma'dan Türkiye'ye 19 Mayıs mesajı / 20.05.2014
- Kasket düştü sirtaki göründü / 01.03.2021
- Benim defansım senin defansını yener / 20.02.2021
- Kıran kırana derbi / 01.12.2020
- Hakem tartışmaları gölgesinde derbi / 29.11.2020
- Hakem tartışmaları gölgesinde derbi / 28.11.2020
- Hz. Muhammed filmi-II / 18.11.2016
- Hz. Muhammed filmi-I / 17.11.2016
- Çanakkale geçilmez Atatürk silinmez! / 19.03.2015
- Soma'dan Türkiye'ye 19 Mayıs mesajı / 20.05.2014